Çukurova GİAD Akademi için Adana’da

EKONOMİ 18.12.2017 - 11:30, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 2326+ kez okundu.
 

Çukurova GİAD Akademi için Adana’da

    Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyesi, İstanbul Medipol Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin, Türkiye’nin maliyet yönetimi sorununu ortadan kaldırarak, insanların da üretimde olacağı çözüm sağlayan ürünler üreten ülke konumuna gelmesi gerektiğini söyledi.     Çukurova GİAD’ın gençleri geleceğe hazırlayan Management Business Academy (MBA) Projesi için Adana’ya gelen Prof. Dr. Kerem Alkin, geleceğin işadamlarına “Önümüzdeki 25 Yılda Küresel Ekonomi Politikte Yeni Trendler, Küresel Rekabetin Temel Kuralları ve Türkiye’nin Avrasya’daki Yeni Konumu” konularında bilgi aktardı. Dernek üyelerinin de katıldığı programda 1978’lerden başlayarak dünya ekonomisindeki gelişmeleri aktaran ve önümüzdeki 25 yıllık için beklentilere değinen Prof. Dr. Alkin, dünyada yapılan tüm araştırmalarda Türkiye’nin dünya ekonomisinde 12 ile 14’üncü sıralar arasında yer aldığını kaydetti. 2012 yılında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) hazırladığı Global 2060 Ekonomi Raporu’na da değinen Prof. Dr. Alkin, önemli detaylara yer verilen bu raporun gelecekte hangi coğrafyanın mal ve hizmet üretiminde hangi alanda iddialı olacağına dair önemli bilgiler aktardığını söyledi. 2030 yılına kadar Amerika’nın, hem Euro Bölgesi'nin hem de kendisinin yeni bir Atlantik işbirliği yapmamaları halinde dünya mal ve hizmet üretiminde on puanlık daha kayıp yaşayacağını gören dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın ülkesinin geleceği için Pasifik Bölgesi’ne (Trans Pasifik Anlaşması) ve Avrupa bölgesine (Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması) olmak üzere iki önemli işbirliği çağrısı yaptığını hatırlatan Alkin, ancak bu çağrıların yanıtsız kaldığını, endüstri 4.-0 hamlesi içindeki Almanya’nın bu çağrıları sıkıntılı bulmamasına karşılık, sanayide Almanya’dan sonra iddiası olan Avrupa ülkelerinin ikna edilemediğini kaydetti.      Tüm ülkelerin dünya mal ve hizmet üretiminde belirli değişiklikler yaşayacaklarına da değinen Alkin, Türkiye’nin genç nüfusunun artmaya devam etmesi nedeniyle önemli potansiyele sahip olduğunu, ancak, 2030 yılından sonra gelişen ekonomisi ile birlikte doğurganlıkta ciddi yavaşlama göstermesinin öngörüldüğünü aktardı. 2060’da nüfus hızı durma noktasına gelmesiyle birlikte genç nüfusun kalmayacağını da bildiren Alkin, şöyle konuştu:     TEŞVİKTE ANLAYIŞ DEĞİŞİKLİĞİ     “Türkiye'nin sıçrama yaparken ortalama yaşam standardı artacak ekonomi olarak artık çözüm üreten bir ülke olması gerekiyor. Türkiye mal üreten bir ekonomi olmaktan, çözüm üreten bir ekonomiye, eğitim sisteminden tut teşvik sistemine kadar ekosistem oluşturarak geçmeli. Hala üretime teşvik veren bir ülkeyiz. Ar-Ge’ye verilen teşvikler çok ciddi rakamlar olmasına rağmen yeterince sonuç alamıyor olmamızı da şaşkınlıkla karşılıyorum. Mal üretimi ile ilgili teşvik dünyada bitti, herkes artık çözüm üretenlere teşvik veriyor. Hala stratejik bir hatayla input’a teşvik veriyoruz, output’a teşvik vermiyoruz. Türkiye biraz akıllanmalı. Türkiye bütün teşvikleri output’a doğru vermeye başlarsa uçar. Teşvikte bambaşka bir anlayış getirmemiz gerekir. Türkiye’de şu anda 29 milyon olan çalışan nüfusun 52 milyon olması bekleniyor. 2050-2060’nın dünyasında bir ülkede üretimde görev alan 52 milyon nüfus o günün koşullarında çok çok önemli. O yüzden endüstri 4.0 diyerek hemen atlamamamız, bizim farklı bir şey bulmamız lazım. Çalışan nüfusu 50 milyonu aşacak Türkiye için endüstri 4.0, robotlaşma ve otomasyon sistemi çok iyi gelmeyebilir. Çalışan nüfusun proaktif, üretken olduğu, üretimin içerisinde görev aldığı bir format oluşturmamız lazım. Bizim 2030 yılına kadar artmaya devam edecek olan, yönetmemiz, çok iyi eğitim vermemiz gereken, farklı bakış açısı kazandırmamız gereken gençliğimiz var.”     E7-G7 KIYASI     Uluslararası raporlarda Türkiye’nin, Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Güney Kore ve Meksika ile birlikte tüm gelişmekte olan ekonomiler içerisinde daha öncelikli  özel bir önceliğe sahip ülke grubu (E7) içerisinde kaldığına da değinen Alkin, “E7, bir zamanlar dünyanın 7 büyük ekonomisi olan Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İngiltere, Fransa, Kanada, Japonya ve İtalya'dan oluşan G7 grubunu yakalamış ve geçmiş durumda. Bu raporlarda böyle bir projeksiyon varsa bunun üzerinde çalışıp, bunun realize olması adına çok iyi bir insan kaynakları, insan kıymetleri planlaması yapmalı, eğitim sistemimizi da çok iyi programlayıp, ekosistem ile ilgili çok ciddi bir çalışma yapıp, bitirmemiz, girişimcilere, arkadan gelen nesle ve Türkiye'de önemli işler başarmasını beklediğimiz, canı gönülden istediğimiz girişimciye de artık mutlaka çözüm üretmeleri gerektiğini anlatmamız lazım. Türkiye bundan sonra çözüm üreten ülke olmalı” dedi.     YERLİ OTOMOBİL     Ülkelerin stratejilerini ekonomik, askeri ve siyasi güçler üzerinde değerlendirdiğine de dikkat çeken Alkin, günümüzde askeri güçlerin stratejide en önemli unsur haline geldiğini vurguladı. Türkiye’nin de stratejik hamlelerini yeri geldiğinde mutlaka yapması gerektiğini de ifade eden Alkin, sözlerini şöyle noktaladı:     “(Türkiye'nin Katar'da askeri üssünün ne işi var?) diye sormamalıyız. Biz de bu oyunun içerisinde olmalıyız. Avrasya’da oyun kurucu olarak bir mücadele veriyorsak bir şey yapmamız lazım. Tabi ki Katar’da üssümüz olacak. Strateji oyununda bazı satranç hamleleri yapmakla mükellefsin. Afrin operasyonu da yapacaksın, Fırat Kalkanı Harekatı’nı da. Cumhurbaşkanımızın Fatih Projesi, 5G ve yerli otomobil projelerini tekrar tekrar gündeme getirmesinin nedeni, Türkiye'nin yüksek teknolojiye odaklı atılımlarla büyüme hikâyesinin devamına yönelik kritik önemdeki yol haritasına işaret etmesi. Bazıları bu yatırımlar için (Türkiye’yi aşar), (Türkiye tablete, otomobile sıkıştı) diyebilir. Aslında, Fatih Projesi'nden Türkiye'nin büyük veri, bulut sistemler, veri madenciliği ve yapay zekâ alanında bir ekosistem oluşturması, özel sektör kamu işbirliğinde, bu alanda Türkiye'ye 500 milyar dolar katma değer ve ihracat geliri kazandıracak bakış açısına işaret ediliyor. 5G ile her şeyin internetinden ve uydu sistemlerinden başlayarak, akıllı planlama, akıllı yönetim, akıllı şehir sistemlerine, yerli otomobil ile geleceğin otomotiv teknolojilerinde yer tutacak enerji sistemlerinden, uzay araştırmalarında kullanılacak araçlara uzanan bir ar-ge ve teknoloji, inovasyon ekosistemine uzanmamızı istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye için heyecan duyduğu projelerin kodlarını ve hedeflerini iyi analiz edebilirsek, önümüzdeki 5-10 yılın yüksek büyüme hedeflerini de garanti altına almış oluruz.” 

    Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyesi, İstanbul Medipol Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin, Türkiye’nin maliyet yönetimi sorununu ortadan kaldırarak, insanların da üretimde olacağı çözüm sağlayan ürünler üreten ülke konumuna gelmesi gerektiğini söyledi.

    Çukurova GİAD’ın gençleri geleceğe hazırlayan Management Business Academy (MBA) Projesi için Adana’ya gelen Prof. Dr. Kerem Alkin, geleceğin işadamlarına “Önümüzdeki 25 Yılda Küresel Ekonomi Politikte Yeni Trendler, Küresel Rekabetin Temel Kuralları ve Türkiye’nin Avrasya’daki Yeni Konumu” konularında bilgi aktardı. Dernek üyelerinin de katıldığı programda 1978’lerden başlayarak dünya ekonomisindeki gelişmeleri aktaran ve önümüzdeki 25 yıllık için beklentilere değinen Prof. Dr. Alkin, dünyada yapılan tüm araştırmalarda Türkiye’nin dünya ekonomisinde 12 ile 14’üncü sıralar arasında yer aldığını kaydetti. 2012 yılında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) hazırladığı Global 2060 Ekonomi Raporu’na da değinen Prof. Dr. Alkin, önemli detaylara yer verilen bu raporun gelecekte hangi coğrafyanın mal ve hizmet üretiminde hangi alanda iddialı olacağına dair önemli bilgiler aktardığını söyledi. 2030 yılına kadar Amerika’nın, hem Euro Bölgesi'nin hem de kendisinin yeni bir Atlantik işbirliği yapmamaları halinde dünya mal ve hizmet üretiminde on puanlık daha kayıp yaşayacağını gören dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın ülkesinin geleceği için Pasifik Bölgesi’ne (Trans Pasifik Anlaşması) ve Avrupa bölgesine (Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması) olmak üzere iki önemli işbirliği çağrısı yaptığını hatırlatan Alkin, ancak bu çağrıların yanıtsız kaldığını, endüstri 4.-0 hamlesi içindeki Almanya’nın bu çağrıları sıkıntılı bulmamasına karşılık, sanayide Almanya’dan sonra iddiası olan Avrupa ülkelerinin ikna edilemediğini kaydetti. 

    Tüm ülkelerin dünya mal ve hizmet üretiminde belirli değişiklikler yaşayacaklarına da değinen Alkin, Türkiye’nin genç nüfusunun artmaya devam etmesi nedeniyle önemli potansiyele sahip olduğunu, ancak, 2030 yılından sonra gelişen ekonomisi ile birlikte doğurganlıkta ciddi yavaşlama göstermesinin öngörüldüğünü aktardı. 2060’da nüfus hızı durma noktasına gelmesiyle birlikte genç nüfusun kalmayacağını da bildiren Alkin, şöyle konuştu:

    TEŞVİKTE ANLAYIŞ DEĞİŞİKLİĞİ

    “Türkiye'nin sıçrama yaparken ortalama yaşam standardı artacak ekonomi olarak artık çözüm üreten bir ülke olması gerekiyor. Türkiye mal üreten bir ekonomi olmaktan, çözüm üreten bir ekonomiye, eğitim sisteminden tut teşvik sistemine kadar ekosistem oluşturarak geçmeli. Hala üretime teşvik veren bir ülkeyiz. Ar-Ge’ye verilen teşvikler çok ciddi rakamlar olmasına rağmen yeterince sonuç alamıyor olmamızı da şaşkınlıkla karşılıyorum. Mal üretimi ile ilgili teşvik dünyada bitti, herkes artık çözüm üretenlere teşvik veriyor. Hala stratejik bir hatayla input’a teşvik veriyoruz, output’a teşvik vermiyoruz. Türkiye biraz akıllanmalı. Türkiye bütün teşvikleri output’a doğru vermeye başlarsa uçar. Teşvikte bambaşka bir anlayış getirmemiz gerekir. Türkiye’de şu anda 29 milyon olan çalışan nüfusun 52 milyon olması bekleniyor. 2050-2060’nın dünyasında bir ülkede üretimde görev alan 52 milyon nüfus o günün koşullarında çok çok önemli. O yüzden endüstri 4.0 diyerek hemen atlamamamız, bizim farklı bir şey bulmamız lazım. Çalışan nüfusu 50 milyonu aşacak Türkiye için endüstri 4.0, robotlaşma ve otomasyon sistemi çok iyi gelmeyebilir. Çalışan nüfusun proaktif, üretken olduğu, üretimin içerisinde görev aldığı bir format oluşturmamız lazım. Bizim 2030 yılına kadar artmaya devam edecek olan, yönetmemiz, çok iyi eğitim vermemiz gereken, farklı bakış açısı kazandırmamız gereken gençliğimiz var.”

    E7-G7 KIYASI

    Uluslararası raporlarda Türkiye’nin, Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya, Güney Kore ve Meksika ile birlikte tüm gelişmekte olan ekonomiler içerisinde daha öncelikli  özel bir önceliğe sahip ülke grubu (E7) içerisinde kaldığına da değinen Alkin, “E7, bir zamanlar dünyanın 7 büyük ekonomisi olan Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İngiltere, Fransa, Kanada, Japonya ve İtalya'dan oluşan G7 grubunu yakalamış ve geçmiş durumda. Bu raporlarda böyle bir projeksiyon varsa bunun üzerinde çalışıp, bunun realize olması adına çok iyi bir insan kaynakları, insan kıymetleri planlaması yapmalı, eğitim sistemimizi da çok iyi programlayıp, ekosistem ile ilgili çok ciddi bir çalışma yapıp, bitirmemiz, girişimcilere, arkadan gelen nesle ve Türkiye'de önemli işler başarmasını beklediğimiz, canı gönülden istediğimiz girişimciye de artık mutlaka çözüm üretmeleri gerektiğini anlatmamız lazım. Türkiye bundan sonra çözüm üreten ülke olmalı” dedi.

    YERLİ OTOMOBİL

    Ülkelerin stratejilerini ekonomik, askeri ve siyasi güçler üzerinde değerlendirdiğine de dikkat çeken Alkin, günümüzde askeri güçlerin stratejide en önemli unsur haline geldiğini vurguladı. Türkiye’nin de stratejik hamlelerini yeri geldiğinde mutlaka yapması gerektiğini de ifade eden Alkin, sözlerini şöyle noktaladı:

    “(Türkiye'nin Katar'da askeri üssünün ne işi var?) diye sormamalıyız. Biz de bu oyunun içerisinde olmalıyız. Avrasya’da oyun kurucu olarak bir mücadele veriyorsak bir şey yapmamız lazım. Tabi ki Katar’da üssümüz olacak. Strateji oyununda bazı satranç hamleleri yapmakla mükellefsin. Afrin operasyonu da yapacaksın, Fırat Kalkanı Harekatı’nı da. Cumhurbaşkanımızın Fatih Projesi, 5G ve yerli otomobil projelerini tekrar tekrar gündeme getirmesinin nedeni, Türkiye'nin yüksek teknolojiye odaklı atılımlarla büyüme hikâyesinin devamına yönelik kritik önemdeki yol haritasına işaret etmesi. Bazıları bu yatırımlar için (Türkiye’yi aşar), (Türkiye tablete, otomobile sıkıştı) diyebilir. Aslında, Fatih Projesi'nden Türkiye'nin büyük veri, bulut sistemler, veri madenciliği ve yapay zekâ alanında bir ekosistem oluşturması, özel sektör kamu işbirliğinde, bu alanda Türkiye'ye 500 milyar dolar katma değer ve ihracat geliri kazandıracak bakış açısına işaret ediliyor. 5G ile her şeyin internetinden ve uydu sistemlerinden başlayarak, akıllı planlama, akıllı yönetim, akıllı şehir sistemlerine,
yerli otomobil ile geleceğin otomotiv teknolojilerinde yer tutacak enerji sistemlerinden, uzay araştırmalarında kullanılacak araçlara uzanan bir ar-ge ve teknoloji, inovasyon ekosistemine uzanmamızı istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye için heyecan duyduğu projelerin kodlarını ve hedeflerini iyi analiz edebilirsek, önümüzdeki 5-10 yılın yüksek büyüme hedeflerini de garanti altına almış oluruz.” 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.