GEBELİKTE BÖBREKLERE DİKKAT!

SAĞLIK-YAŞAM 09.07.2019 - 13:12, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 2152+ kez okundu.
 

GEBELİKTE BÖBREKLERE DİKKAT!

  Kadınların en özel dönemlerinden olan gebelikte vücutta birçok değişim bir anda gerçekleşiyor. Hem anne hem de bebeğin sağlığı açısından bu değişimleri yakından takip etmek, gerekli önlemleri almak son derece önem taşıyor. Gebelikte ilk değişime uğrayan organın böbrekler olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, “Gebelikte önce böbrek değişir. Böbreğin çalışması, süzmesi ve dolayısıyla kişinin tansiyon durumu gebelik öncesinden farklıdır. O nedenle gebelik muayenelerinde böbrekler dikkatli takip edilmelidir” dedi. Olası sorunların önüne geçmek için, planlı gebelik ise öncesinde mutlaka idrar tahlili ve tansiyon ölçümünün yapılması ve bilinen böbrek yetmezliğinin olup olmadığına bakmak gerekiyor. Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, gebelik döneminde ortaya çıkabilecek böbrek sorunları hakkında bilgi verdi.     GEBELİKTE YÜKSEK TANSİYON   Böbreğin çalışması, süzmesi ve dolayısıyla kişinin tansiyon durumu gebelikten öncesinden farklılık gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, daha önce böbrekleriyle ilgili sorunu olmayan kadınlarda da gebelik döneminde böbrek hastalığının çıkabileceğine dikkat çekti.    Gebelikte böbreğe bağlı en sık görülen rahatsızlığın gebelikte yüksek tansiyon (hipertansiyon) olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Genellikle ilk üç ayda tansiyon düşer. İkinci 3 ayda tansiyon normal sınırlara çıkmaya başlar. Bir diğer rahatsızlık da gebelikte farklı nedenlerle hipertansiyonun şiddetlenip preeklampsi denen hastalığın ortaya çıkmasıdır. Genellikle gebeliğin 20. haftasından sonra hipertansiyon tespit edildi ise preeklamsi olabilir. Bu kişilerin daha önce bilinen böbrek hastalığı veya hipertansiyonu yoktur. Beraberinde şişlik, ödem, protein kaybı olur. Bazı ilerleyen formlarında daha şiddetli hale gelirse, hızla ilerlerse nöbet geçirmeye kadar varabilir. Buna da eklampsi denir ve genellikle 20 yaş civarındaki genç gebelerde ve ilk gebeliklerde daha fazla görülür.”   Daha önceki gebelikte preeklampsi geçirenler, annesinde preeklampsi öyküsü bulunanlar, çoğul gebelikler, hipertansiyon, kronik böbrek hastalığı, antifosfolipid antikor sendromu, damarsal ve yumuşak doku hastalıkları, şişman ve diyabeti bulunan gebelerde preeklamsi daha sık görülüyor.   Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, son yıllarda yapılan çalışmalarda plasenta (bebeğin anne karnında ihtiyaçlarını sağlayan, besinleri bebeğe getiren, atıkları toplayan, bebeğin büyümesini sağlayan yapı) tarafından salgılanan büyüme hormonu düzeylerinin takibi ile preeklamsi tanısının erken konabildiği gösterdiğine işaret etti.         PREEKLAMSİ HEM GEBEYİ HEM DE BEBEĞİ ETKİLİYOR   Yüksek tansiyonun hem gebeyi hem de anneyi yakından ilgilendiren bir sorun olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, gebelikte hipertansiyona bağlı olarak idrarda protein kaçağı oluşması durumunda beyin kanaması hatta annenin yaşam kaybına kadar varabilen ciddi sonuçların ortaya çıkabileceğini söyledi.  Ayrıca gebelik hipertansiyonun çok iyi takip ve tedavi edilmemesi durumunda bebekte büyüme geriliği ya da düşük ağırlıklı doğum da meydana gelebiliyor. Bu nedenle, gebelikte yüksek tansiyon, preeklamsi ve eklamsisi olan bireylerin hem kadın doğum uzmanı hem de nefroloji uzmanı tarafından yakından takip edilmesi gerekiyor.   Tüm gebeliklerin yaklaşık yüzde 5 kadarında preeklamsi görülüyor. Genellikle ilk ve ileri yaştaki gebeliklerde daha sıklıkla karşılaşılıyor.    Sadece risk grubunda olan gebelerin değil tüm gebelerin preeklamsi için taranması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, “Gebelik öncesi ve/veya erken genellikle sadece idrar tahlili ve kan basıncı ölçümü yapılması preeklemasinin kronik hastalıklardan ayırt edilmesinde önemlidir. Takiplerde de bu ikisinin takibi ile hem anne hem de bebeğin yaşamı için çok değerlidir” diye konuştu.     TEKRARLAYAN ENFEKSİYONLAR Gebelerde en sık karşılaşılan bir diğer sorun ise tekrarlayan enfeksiyonlar. Gebelerde, gebe olmayanlara göre artmış idrar yolu enfeksiyon olasılığının daha fazla olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, “Böbrek iltihabı gebelerin hayatını etkileyebileceği gibi bebeğin sağlığını da olumsuz etkiler. Ayrıca nefrit gibi bazı hastalıklar da gebelikle beraber şiddetlenebilir. Gebeliğin özellikle altıncı ayında basınçtan dolayı böbreklerde genişleme ve büyüme de ortaya çıkabilir” diye konuştu. Diyabetik ve kilolu gebelerde enfeksiyon gelişimi riski yüksektir. Gebelikte kilo ve kan şekeri kontrolü sağlanmalı, günde 6-8 su bardağı kadar su içilmelidir. İdrar yolu enfeksiyonu yeterli tedavi edilemez ise annede kanda enfeksiyon ve düşük doğum ağırlıklı bebek doğum riski vardır.

 

Kadınların en özel dönemlerinden olan gebelikte vücutta birçok değişim bir anda gerçekleşiyor. Hem anne hem de bebeğin sağlığı açısından bu değişimleri yakından takip etmek, gerekli önlemleri almak son derece önem taşıyor. Gebelikte ilk değişime uğrayan organın böbrekler olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, “Gebelikte önce böbrek değişir. Böbreğin çalışması, süzmesi ve dolayısıyla kişinin tansiyon durumu gebelik öncesinden farklıdır. O nedenle gebelik muayenelerinde böbrekler dikkatli takip edilmelidir” dedi. Olası sorunların önüne geçmek için, planlı gebelik ise öncesinde mutlaka idrar tahlili ve tansiyon ölçümünün yapılması ve bilinen böbrek yetmezliğinin olup olmadığına bakmak gerekiyor. Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, gebelik döneminde ortaya çıkabilecek böbrek sorunları hakkında bilgi verdi.

 

 

GEBELİKTE YÜKSEK TANSİYON

 

Böbreğin çalışması, süzmesi ve dolayısıyla kişinin tansiyon durumu gebelikten öncesinden farklılık gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, daha önce böbrekleriyle ilgili sorunu olmayan kadınlarda da gebelik döneminde böbrek hastalığının çıkabileceğine dikkat çekti. 

 

Gebelikte böbreğe bağlı en sık görülen rahatsızlığın gebelikte yüksek tansiyon (hipertansiyon) olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Genellikle ilk üç ayda tansiyon düşer. İkinci 3 ayda tansiyon normal sınırlara çıkmaya başlar. Bir diğer rahatsızlık da gebelikte farklı nedenlerle hipertansiyonun şiddetlenip preeklampsi denen hastalığın ortaya çıkmasıdır. Genellikle gebeliğin 20. haftasından sonra hipertansiyon tespit edildi ise preeklamsi olabilir. Bu kişilerin daha önce bilinen böbrek hastalığı veya hipertansiyonu yoktur. Beraberinde şişlik, ödem, protein kaybı olur. Bazı ilerleyen formlarında daha şiddetli hale gelirse, hızla ilerlerse nöbet geçirmeye kadar varabilir. Buna da eklampsi denir ve genellikle 20 yaş civarındaki genç gebelerde ve ilk gebeliklerde daha fazla görülür.”

 

Daha önceki gebelikte preeklampsi geçirenler, annesinde preeklampsi öyküsü bulunanlar, çoğul gebelikler, hipertansiyon, kronik böbrek hastalığı, antifosfolipid antikor sendromu, damarsal ve yumuşak doku hastalıkları, şişman ve diyabeti bulunan gebelerde preeklamsi daha sık görülüyor.

 

Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, son yıllarda yapılan çalışmalarda plasenta (bebeğin anne karnında ihtiyaçlarını sağlayan, besinleri bebeğe getiren, atıkları toplayan, bebeğin büyümesini sağlayan yapı) tarafından salgılanan büyüme hormonu düzeylerinin takibi ile preeklamsi tanısının erken konabildiği gösterdiğine işaret etti.

 

 

 

 

PREEKLAMSİ HEM GEBEYİ HEM DE BEBEĞİ ETKİLİYOR

 

Yüksek tansiyonun hem gebeyi hem de anneyi yakından ilgilendiren bir sorun olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, gebelikte hipertansiyona bağlı olarak idrarda protein kaçağı oluşması durumunda beyin kanaması hatta annenin yaşam kaybına kadar varabilen ciddi sonuçların ortaya çıkabileceğini söyledi.  Ayrıca gebelik hipertansiyonun çok iyi takip ve tedavi edilmemesi durumunda bebekte büyüme geriliği ya da düşük ağırlıklı doğum da meydana gelebiliyor. Bu nedenle, gebelikte yüksek tansiyon, preeklamsi ve eklamsisi olan bireylerin hem kadın doğum uzmanı hem de nefroloji uzmanı tarafından yakından takip edilmesi gerekiyor.

 

Tüm gebeliklerin yaklaşık yüzde 5 kadarında preeklamsi görülüyor. Genellikle ilk ve ileri yaştaki gebeliklerde daha sıklıkla karşılaşılıyor. 

 

Sadece risk grubunda olan gebelerin değil tüm gebelerin preeklamsi için taranması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, “Gebelik öncesi ve/veya erken genellikle sadece idrar tahlili ve kan basıncı ölçümü yapılması preeklemasinin kronik hastalıklardan ayırt edilmesinde önemlidir. Takiplerde de bu ikisinin takibi ile hem anne hem de bebeğin yaşamı için çok değerlidir” diye konuştu.

 

 

TEKRARLAYAN ENFEKSİYONLAR

Gebelerde en sık karşılaşılan bir diğer sorun ise tekrarlayan enfeksiyonlar. Gebelerde, gebe olmayanlara göre artmış idrar yolu enfeksiyon olasılığının daha fazla olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, “Böbrek iltihabı gebelerin hayatını etkileyebileceği gibi bebeğin sağlığını da olumsuz etkiler. Ayrıca nefrit gibi bazı hastalıklar da gebelikle beraber şiddetlenebilir. Gebeliğin özellikle altıncı ayında basınçtan dolayı böbreklerde genişleme ve büyüme de ortaya çıkabilir” diye konuştu. Diyabetik ve kilolu gebelerde enfeksiyon gelişimi riski yüksektir. Gebelikte kilo ve kan şekeri kontrolü sağlanmalı, günde 6-8 su bardağı kadar su içilmelidir. İdrar yolu enfeksiyonu yeterli tedavi edilemez ise annede kanda enfeksiyon ve düşük doğum ağırlıklı bebek doğum riski vardır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.