Geleneksel Lezzet Boza ve Sağlık

KÜLTÜR-SANAT 31.01.2018 - 12:11, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 1754+ kez okundu.
 

Geleneksel Lezzet Boza ve Sağlık

  Sabri Ülker Vakfı, geleneksel bir Türk içeceği olan bozanın, zengin besin içeriğine ve olası sağlık faydalarına dikkat çekiyor. Sabri Ülker Vakfı, bozanın B grubu vitaminleri ile posadan zengin fermente bir içecek olduğunu, sindirim ve bağışıklık sistemini destekleyebileceğini de hatırlatıyor.   Kış denildiğinde akla ilk gelen lezzetlerden biri olan boza; darı, mısır veya bulgurla hazırlanabilen geleneksel bir Türk içeceği... Sabri Ülker Vakfı, nevi şahsına münhasır bu içeceğin, zengin besin değerine ve olası sağlık faydalarına dikkat çekiyor.   Başka hiçbir içeceğe benzemeyen bozanın tarihi 8-9 bin yıl öncesine, Mezopotamya’ya dayanır. Osmanlı döneminde sıkça tüketilen boza “Bozahane” adı verilen yerlerde üretilirken sonrasında Ortadoğu, Orta Asya, Balkan ve Afrika ülkelerinde de üretilmeye başladı. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde 17. yüzyıl ortalarında İstanbul’da 300’den fazla bozacı dükkânının bulunduğundan, bu dükkânlarda 1100 kadar bozacının çalıştığından bahsediyor. Geçmişte boza, içine pekmez, tarçın, karanfil, zencefil ve hindistan cevizi eklenerek içilirken, günümüzde çoğunlukla tarçın ve sarı leblebiyle tüketiliyor.   Lezzeti fermantasyondan geliyor Bozanın tat, kıvam, aroma gibi özellikleri, üretildiği coğrafyaya ve kullanılan hammaddenin darı, bulgur veya mısır olmasına göre farklılık gösteriyor. Fermente bir içecek olan boza, mayalandıktan hemen sonra daha tatlıyken, bekledikçe ekşi bir lezzet kazanıyor. Bozanın kendine özgü tadı ise laktik asit bakterileri sayesinde fermente olmasıyla yani mayalanmasıyla ortaya çıkıyor. Fermantasyon, bozaya lezzet kazandırırken sindirim sistemi için yararlı bakterilerin oluşumunu da sağlıyor.   Bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı oluyor Darı ve bulgurla yapılan bozanın enerji ve besin değerleri birbirinden farklıdır. Bulgurla hazırlanmış 1 bardak boza (200 ml) tüketildiğinde yaklaşık 428 kkal enerji sağlar. Posa açısından da zengin olan bozanın bir bardağı, yetişkin bir bireyin günlük posa ihtiyacının yaklaşık üçte birini karşılamaya yardımcı olabilir. B grubu vitaminlerinden zengin olan boza, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmeye de katkı sağlayabilir. Enerji ve besin değeri zengin olan boza, emziren annelerde sıvı alımına da katkı sağlayarak süt üretimini desteklemeye yardımcı olabilir. Kış aylarıyla özdeşleştirilen boza aslında her mevsim tüketilebilir! Enerji içeriği yüksek olan boza yeterli ve dengeli beslenirken uygun miktarlarda tüketildiğinde, B grubu vitaminler, posa ve protein alımına katkı sağlayarak, sindirim sistemi ve bağışıklık sistemine destek olabilir.   Sabri Ülker Vakfı Hakkında Türk gıda sektörünün duayeni Sabri Ülker anısına kurulmuş olan ve misyonunu Sabri Ülker’in hayat felsefesinden derleyen Vakıf, toplumu beslenme ve sağlık alanlarında bilimsel ve güvenilir bilgi ile aydınlatmak üzere faaliyetlerini sürdürüyor. Avrupa Beslenme Vakıfları İletişim Platformu’nun Türkiye’den tek üyesi olan Vakıf, 2009 yılından bu yana topluma sağlıklı yaşam ve beslenme konularında güvenilir bilimsel bilgiyi ulaştırmakta ve dünya genelinde referans kabul edilen kurumlar ile işbirliği içinde Türkiye’nin referans kurumu olma hedefiyle yoluna devam etmektedir. Çalışmaları, alanında uzman bilim insanlarının yer aldığı bağımsız bir Bilim Kurulu tarafından yürütülen Sabri Ülker Vakfı bilimsel ve kar amacı gütmeyen bir kurumdur.

 

Sabri Ülker Vakfı, geleneksel bir Türk içeceği olan bozanın, zengin besin içeriğine ve olası sağlık faydalarına dikkat çekiyor. Sabri Ülker Vakfı, bozanın B grubu vitaminleri ile posadan zengin fermente bir içecek olduğunu, sindirim ve bağışıklık sistemini destekleyebileceğini de hatırlatıyor.

 

Kış denildiğinde akla ilk gelen lezzetlerden biri olan boza; darı, mısır veya bulgurla hazırlanabilen geleneksel bir Türk içeceği... Sabri Ülker Vakfı, nevi şahsına münhasır bu içeceğin, zengin besin değerine ve olası sağlık faydalarına dikkat çekiyor.

 

Başka hiçbir içeceğe benzemeyen bozanın tarihi 8-9 bin yıl öncesine, Mezopotamya’ya dayanır. Osmanlı döneminde sıkça tüketilen boza “Bozahane” adı verilen yerlerde üretilirken sonrasında Ortadoğu, Orta Asya, Balkan ve Afrika ülkelerinde de üretilmeye başladı. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde 17. yüzyıl ortalarında İstanbul’da 300’den fazla bozacı dükkânının bulunduğundan, bu dükkânlarda 1100 kadar bozacının çalıştığından bahsediyor. Geçmişte boza, içine pekmez, tarçın, karanfil, zencefil ve hindistan cevizi eklenerek içilirken, günümüzde çoğunlukla tarçın ve sarı leblebiyle tüketiliyor.

 

Lezzeti fermantasyondan geliyor

Bozanın tat, kıvam, aroma gibi özellikleri, üretildiği coğrafyaya ve kullanılan hammaddenin darı, bulgur veya mısır olmasına göre farklılık gösteriyor. Fermente bir içecek olan boza, mayalandıktan hemen sonra daha tatlıyken, bekledikçe ekşi bir lezzet kazanıyor. Bozanın kendine özgü tadı ise laktik asit bakterileri sayesinde fermente olmasıyla yani mayalanmasıyla ortaya çıkıyor. Fermantasyon, bozaya lezzet kazandırırken sindirim sistemi için yararlı bakterilerin oluşumunu da sağlıyor.
 

Bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı oluyor

Darı ve bulgurla yapılan bozanın enerji ve besin değerleri birbirinden farklıdır. Bulgurla hazırlanmış 1 bardak boza (200 ml) tüketildiğinde yaklaşık 428 kkal enerji sağlar. Posa açısından da zengin olan bozanın bir bardağı, yetişkin bir bireyin günlük posa ihtiyacının yaklaşık üçte birini karşılamaya yardımcı olabilir. B grubu vitaminlerinden zengin olan boza, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmeye de katkı sağlayabilir. Enerji ve besin değeri zengin olan boza, emziren annelerde sıvı alımına da katkı sağlayarak süt üretimini desteklemeye yardımcı olabilir. Kış aylarıyla özdeşleştirilen boza aslında her mevsim tüketilebilir! Enerji içeriği yüksek olan boza yeterli ve dengeli beslenirken uygun miktarlarda tüketildiğinde, B grubu vitaminler, posa ve protein alımına katkı sağlayarak, sindirim sistemi ve bağışıklık sistemine destek olabilir.

 

Sabri Ülker Vakfı Hakkında

Türk gıda sektörünün duayeni Sabri Ülker anısına kurulmuş olan ve misyonunu Sabri Ülker’in hayat felsefesinden derleyen Vakıf, toplumu beslenme ve sağlık alanlarında bilimsel ve güvenilir bilgi ile aydınlatmak üzere faaliyetlerini sürdürüyor. Avrupa Beslenme Vakıfları İletişim Platformu’nun Türkiye’den tek üyesi olan Vakıf, 2009 yılından bu yana topluma sağlıklı yaşam ve beslenme konularında güvenilir bilimsel bilgiyi ulaştırmakta ve dünya genelinde referans kabul edilen kurumlar ile işbirliği içinde Türkiye’nin referans kurumu olma hedefiyle yoluna devam etmektedir. Çalışmaları, alanında uzman bilim insanlarının yer aldığı bağımsız bir Bilim Kurulu tarafından yürütülen Sabri Ülker Vakfı bilimsel ve kar amacı gütmeyen bir kurumdur.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.