“GÜVENLİ YAPILAR TEŞVİK EDİLMELİ”

GÜNDEM 15.08.2019 - 17:08, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 2042+ kez okundu.
 

“GÜVENLİ YAPILAR TEŞVİK EDİLMELİ”

İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Zekeriya Turanbayburt, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 20. yılı dolayısıyla konuştu:
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Başkanı Zekeriye Turanbayburt, “17 Ağustos depreminin üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen, her an deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan ülkemizde, kısa süreli ve acil olan bazı önlemlerin bile alınamadığı, oy ve rant uğruna var olan risklere yenilerinin eklendiği görülmektedir” dedi. Turanbayburt,  Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Adana İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Erol Salman, Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alpaslan, İnşaat Mühendisleri Odası Onur Kurulu Üyesi Abdullah Bakır ve şube üyelerinin de katıldığı toplantıda depremle ilgili değerlendirmelerde bulundu. 17 Ağustos 1999 depreminde 18 bin kişinin hayatını kaybettiğini, yüz binin üzerinde insan evsiz kalıp  24 bin kişi yaralandığını hatırlatan Turanbayburt, “Çok sayıda vatandaşımız sakat kaldı. 1999 depremleri, yüzde 25 mertebesinde yapı stokunun kullanılmaz hale gelmesine yol açtı. Mühendislik hizmeti almadan üretilen yapıların oldukça fazla olduğu gözler önüne serildi” diye konuştu. Depremle birlikte alınması gereken önlemlerin, toplumsal ölçekte yeniden sorgulandığını kaydeden Turanbayburt, şunları kaydetti: “Depremden sonra görüldü ki, sorun sadece önlenemez veya önlenmeyen göç ve bunun getirdiği gecekondulaşmayla açıklanamayacak kadar büyük. Kaçak yapılaşmanın olağan sayıldığı ülkemizde, ağır hasarlı binaların arasında devlet daireleri, hastane ve okulların da bulunması; sorunun sadece bir imar sorunu değil, daha farklı boyutlarının olduğunu da açıkça ortaya koydu. Temel sorun plansızlık, çarpık kentleşme, yapı üretim sürecinin ve mesleki uygulamaların niteliksizliği ve denetimsizliğinden kaynaklanıyor. Hafif hasarla atlatılması gereken depremlerde dahi yapıların kullanılamaz hale gelmesi ve can kayıplarına yol açması, mevcut yapılardaki tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor. Ülkemizde yaklaşık yirmi milyon yapı bulunmakta, ancak bu yapı stokunun ayrıntılı bir envanteri çıkarılmadığı için depremde bir bütün olarak nasıl bir davranış sergileyeceği bilinmemektedir. Bilinen, mevcut binaların yüzde  67`sinin ruhsatsız, yüzde  60’ının 20 yaşından büyük olduğudur.Yapı stokunda zafiyetlere neden olan imar aflarından vazgeçilmelidir. Oy kaygısıyla imar aflarını tekrar tekrar gündeme getirmek, vatandaşların can ve mal güvenliğinin önüne siyasi çıkarları koymak demektir.” Türkiye’nin önemli bir bölümünün deprem riski altında olduğuna vurgu yapan Turanbayburt, Denizli merkezli depremin, depremlerin her an karşımıza çıkacağını gösterip hazırlıklı olunması gerçeğini bir kez daha hatırlattığını bildirdi. Depremlerin afete dönüşmesini engellemek için güvenli yapı üretiminin şart olduğuna dikkat çeken Turanbayburt,  konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yapıları depreme karşı hazırlamanın iki yolu vardır: İlki; mevcut yapı stoku durumunun tespit edilerek iyileştirilmesi, onarılması, güçlendirilmesi veya yeniden yapılmasıdır. İkincisi; yeni yapılacak olan yapıları, bilim, teknik  ve mühendislik ilkeleri doğrultusunda yapmaktır. Planlama ve tasarım aşamasından yapının kullanıma açılmasına kadar tüm süreçlerin mesleki yeterliliğe sahip mühendisler tarafından yönetilmesi ve denetlenmesidir. Mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınarak, yapı tasarım uygulama ve denetim evresinin sağlıklı bir şekilde işletildiği ülkelerde doğa olaylarının afete dönüşmediği görülmektedir. Bu bağlamda, yapı stokunun oluşturulması evresinde dikkate alınması gereken yer seçimi kararlarından, yapı tasarımına, yapı üretimi ve yapı denetimine kadar, bilimsel ve çağdaş ölçekte bütünlüklü bir yapı üretim düzeni kurulmalıdır.”  
İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Zekeriya Turanbayburt, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 20. yılı dolayısıyla konuştu:

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Başkanı Zekeriye Turanbayburt, “17 Ağustos depreminin üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen, her an deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan ülkemizde, kısa süreli ve acil olan bazı önlemlerin bile alınamadığı, oy ve rant uğruna var olan risklere yenilerinin eklendiği görülmektedir” dedi.

Turanbayburt,  Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Adana İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Erol Salman, Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alpaslan, İnşaat Mühendisleri Odası Onur Kurulu Üyesi Abdullah Bakır ve şube üyelerinin de katıldığı toplantıda depremle ilgili değerlendirmelerde bulundu. 17 Ağustos 1999 depreminde 18 bin kişinin hayatını kaybettiğini, yüz binin üzerinde insan evsiz kalıp  24 bin kişi yaralandığını hatırlatan Turanbayburt, “Çok sayıda vatandaşımız sakat kaldı. 1999 depremleri, yüzde 25 mertebesinde yapı stokunun kullanılmaz hale gelmesine yol açtı. Mühendislik hizmeti almadan üretilen yapıların oldukça fazla olduğu gözler önüne serildi” diye konuştu.

Depremle birlikte alınması gereken önlemlerin, toplumsal ölçekte yeniden sorgulandığını kaydeden Turanbayburt, şunları kaydetti: “Depremden sonra görüldü ki, sorun sadece önlenemez veya önlenmeyen göç ve bunun getirdiği gecekondulaşmayla açıklanamayacak kadar büyük. Kaçak yapılaşmanın olağan sayıldığı ülkemizde, ağır hasarlı binaların arasında devlet daireleri, hastane ve okulların da bulunması; sorunun sadece bir imar sorunu değil, daha farklı boyutlarının olduğunu da açıkça ortaya koydu. Temel sorun plansızlık, çarpık kentleşme, yapı üretim sürecinin ve mesleki uygulamaların niteliksizliği ve denetimsizliğinden kaynaklanıyor. Hafif hasarla atlatılması gereken depremlerde dahi yapıların kullanılamaz hale gelmesi ve can kayıplarına yol açması, mevcut yapılardaki tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor. Ülkemizde yaklaşık yirmi milyon yapı bulunmakta, ancak bu yapı stokunun ayrıntılı bir envanteri çıkarılmadığı için depremde bir bütün olarak nasıl bir davranış sergileyeceği bilinmemektedir. Bilinen, mevcut binaların yüzde  67`sinin ruhsatsız, yüzde  60’ının 20 yaşından büyük olduğudur.Yapı stokunda zafiyetlere neden olan imar aflarından vazgeçilmelidir. Oy kaygısıyla imar aflarını tekrar tekrar gündeme getirmek, vatandaşların can ve mal güvenliğinin önüne siyasi çıkarları koymak demektir.”

Türkiye’nin önemli bir bölümünün deprem riski altında olduğuna vurgu yapan Turanbayburt, Denizli merkezli depremin, depremlerin her an karşımıza çıkacağını gösterip hazırlıklı olunması gerçeğini bir kez daha hatırlattığını bildirdi. Depremlerin afete dönüşmesini engellemek için güvenli yapı üretiminin şart olduğuna dikkat çeken Turanbayburt,  konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yapıları depreme karşı hazırlamanın iki yolu vardır: İlki; mevcut yapı stoku durumunun tespit edilerek iyileştirilmesi, onarılması, güçlendirilmesi veya yeniden yapılmasıdır. İkincisi; yeni yapılacak olan yapıları, bilim, teknik  ve mühendislik ilkeleri doğrultusunda yapmaktır. Planlama ve tasarım aşamasından yapının kullanıma açılmasına kadar tüm süreçlerin mesleki yeterliliğe sahip mühendisler tarafından yönetilmesi ve denetlenmesidir. Mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınarak, yapı tasarım uygulama ve denetim evresinin sağlıklı bir şekilde işletildiği ülkelerde doğa olaylarının afete dönüşmediği görülmektedir. Bu bağlamda, yapı stokunun oluşturulması evresinde dikkate alınması gereken yer seçimi kararlarından, yapı tasarımına, yapı üretimi ve yapı denetimine kadar, bilimsel ve çağdaş ölçekte bütünlüklü bir yapı üretim düzeni kurulmalıdır.”

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.