“HER MUTSUZLUK DEPRESYON DEĞİLDİR”

19.06.2019 - 14:07, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 2008+ kez okundu.
 

“HER MUTSUZLUK DEPRESYON DEĞİLDİR”

  Çağımızın hastalığı depresyon hakkında bilgiler veren Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, depresyonun kadınlarda erkeklere oranla daha çok görüldüğüne işaret ediyor. Her mutsuzluğun depresyon olmadığına ve doğru ve uygun tedavi uygulandığında depresyonun tam düzelmeye giden bir hastalık olduğuna vurgu yapıyor.   Depresyon, ciddi kişisel, ailevi, sosyal ve toplumsal kayıplara yol açabilen, maliyeti çok yüksek olan, buna karşın doğru teşhis ile tedavi başarısı yüksek psikiyatrik bir hastalık.   DEPRESYON KADINLARDA DAHA ÇOK GÖRÜLÜYOR Depresyonun yaşam boyunca görülme oranının yüzde 5 ila 11 arasında değiştiğini belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, kadınlarda görülme riskinin erkeklere göre iki katı olduğunu belirtiyor. Yapılan araştırmalar herhangi bir yılda kadınların yüzde 13'ünün, erkeklerin ise yüzde 8'inin depresyonda olduğunu gösteriyor. Başlangıç yaşının çoğunlukla 20’li ve 40’lı yaşlar arasında olduğunu belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, ailesinde depresyon olanlarda depresyon riskinin 1,5-3 kat daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor.   Dünya Sağlık Örgütü ise depresyonun en fazla yeti yitimine yol açan sorunların başında geldiğini belirterek, 1990 yılında ABD’de depresyonun toplumsal maliyetinin 43.7 milyar dolar olduğuna ve depresyonun neden olduğu işgücü kaybının soğuk algınlığı ve pnömoniye bağlı işgücü kaybına eşit olduğuna vurgu yapıyor.   Depresyona giren kişilerde, ­çökkün duygu durumu, ilgi ve istek kaybı, önceden zevk veren etkinliklerden eskisi kadar zevk alamama ya da hiçbir konuya ilgi duymama, enerji azlığı, halsizlik, hareketlilikte genel bir yavaşlama, dikkat, konsantrasyon ve bellek güçlükleri, kişinin kendisi ve çevresiyle ilgili olumsuz algı gibi şikayetler ortaya çıkıyor.   Madde ve alkol kullanımı, kaygı (anksiyete) bozuklukları, kadın olmak, erken ebeveyn kaybı, düşük sosyoekonomik düzey, boşanmalar, işsizlik, daha önce depresyon geçirmiş olma, kişilik yapısı, çocukluk döneminde cinsel veya fiziksel şiddet, bazı ilaçlar, tıbbı hastalıklar ve hormonal değişiklikler depresyon için risk etkenleri arasında yer alıyor.   Klinik depresyonun temelinde hoş olmayan duygu durum, ilgi ve zevk azlığı, umutsuzluk ve karamsarlık olduğunu belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, olguların derin bir üzüntü ile yaşandığını, hastaların gelecekleri ve yaşadıkları ile ilgili olarak hep kötümser düşündüklerine işaret ediyor.     Hastada depresif duygu durumu ile birlikte sorumluluklara karşı ilgi kaybı izleniyor ve kişi olağan etkinliklerden zevk almamaya başlıyor. İş, özel zevkler, bireysel ilişkiler, cinsel aktivite de dahil olmak üzere hiçbir şeyden zevk almayan bireyin anksiyete (bunaltı, kaygı) düzeyi artabiliyor ve ajitasyon (huzursuzluk) gösterebiliyor. Genel olarak ilgileri azalan kişiler umutsuzluk ve çaresizlik duygularını yoğun yaşadıkları için düştükleri bu durumdan hiçbir şekilde kurtulamayacaklarını düşünebilecek duruma gelebiliyor.   DEPRESYONUN EN ÖNEMLİ BELİRTİLERİNDEN BİRİ İNTİHAR DÜŞÜNCESİ Depresif hastaların basit günlük aktiviteleri bile yapmakta güçlük çektiğini belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, bu hastaların iş, aile, para ve kendi sağlıkları ile aşırı biçimde kafalarının meşgul olabileceğini ve enerji seviyelerinin azalabileceğini belirtiyor. Bu dönemde umutsuzluk, kötümserlik, benlik saygısında düşme ve suçluluk duyguları, intihar düşünce ve eylemlerini daha sık gündeme getirebiliyor.   Yoğun anksiyete belirtilerinin depresyonda intihar girişimleri için belirleyici bir etken olduğu belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, depresif bozukluğu olan hastaların intihar riskinin yüzde 20 ila 40 arasında olduğuna vurgu yapıyor. Bununla birlikte iştah ve kilo kaybı, uyku bozukluğu, dalgınlık ve unutkanlık da yaşanabiliyor.   BU BELİRTİLERE DİKKAT! Çökkün duygu durum, ilgi ve istek kaybı, belirgin kilo kaybı veya iştah artışı, uykusuzluk ya da aşırı uyku, psikomotor ajitasyon ve retardasyon, halsizlik ya da enerji azlığı, değersizlik veya aşırı suçluluk hisleri, yoğunlaşma zorluğu veya kararsızlık, tekrarlayan ölüm düşünceleri gibi belirtilerden 5 veya daha fazlasının iki haftalık süreçte yaşanması durumunda doktora başvurulması gerektiğinin altı çiziliyor.   Depresyonun öncül belirtileri arasında çarpıntı, nefes alamama hissi, başta sıkışma hissi, uyuşma ve karıncalanmalar, müphem ağrılar ve konversif tarzda bayılmalar da görülebiliyor. Gürültü ve kalabalığa tahammülsüzlük, küçük şeylere öfkelenme, alınganlık ve öfke patlamaları da depresyonda sık görülen belirtiler arasında.    DEPRESYON TEDAVİSİNDE DOKTORUN HASTAYI TANIMASI ŞART Depresyon tedavisi için iyi bir hekim-hasta ilişkisinin öncelikli olduğunu belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, depresyonda ilaç tedavileri, psikoterapiler ve diğer tedavi yöntemleri (EKT, uyku yoksunluğu tedavisi, ışık tedavisi vb…) olduğuna dikkat çekiyor.   Doktorun tedavi yöntemini seçmeden önce hastanın genel durumunu, hastalığın şiddetini ve intihar riskini iyi değerlendirmesi gerekiyor. Tedavide başarıyı yakalayabilmek için depresyonu teşhis edebilmenin ve ilaçları yeterli doz ve sürede kullanmanın önemi vurgulanıyor.   Antidepresan ilaçlar sıklıkla tedaviye başlandıktan sonraki 2 hafta içinde etki etmeye başlıyor ve hekimin ayarladığı dozlara göre kullanılıyor. ­Depresyon, yineleme riski yüksek bir hastalık olduğundan, klinik iyileşmeden sonra dozu azaltmadan tedaviyi en az 6 aya kadar sürdürmek gerekiyor ve tedavinin hekimin kararından sonra kesilmesi gerektiği belirtiliyor.   Kişinin geçirdiği depresyon atağı sayısı da tedavi süresi üzerinde etkili olabiliyor. Kişide depresyon sık yaşanıyorsa ve ataklar şiddetli ise, ilaç tedavisi yıllar boyu da sürebiliyor. Kişinin ilk ya da ikinci depresyon dönemi hastaneye yatmayı gerekecek kadar şiddetli değil ve intihar girişiminde bulunmamışsa genellikle bir yıl kadar ilaç tedavisi alması yeterli oluyor.   HER MUTSUZLUK DEPRESYON DEĞİLDİR Tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda antidepresan tedaviye antipsikotikler, hormonlar vs eklenerek belirtilerin üstesinden gelmenin mümkün olabileceğini belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, her mutsuzluğun depresyon olmadığını hatırlatarak, doğru ve uygun tedavi uygulandığında depresyonun tam düzelmeye giden bir hastalık olduğunun altını çiziyor.  

 

Çağımızın hastalığı depresyon hakkında bilgiler veren Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, depresyonun kadınlarda erkeklere oranla daha çok görüldüğüne işaret ediyor. Her mutsuzluğun depresyon olmadığına ve doğru ve uygun tedavi uygulandığında depresyonun tam düzelmeye giden bir hastalık olduğuna vurgu yapıyor.

 

Depresyon, ciddi kişisel, ailevi, sosyal ve toplumsal kayıplara yol açabilen, maliyeti çok yüksek olan, buna karşın doğru teşhis ile tedavi başarısı yüksek psikiyatrik bir hastalık.

 

DEPRESYON KADINLARDA DAHA ÇOK GÖRÜLÜYOR

Depresyonun yaşam boyunca görülme oranının yüzde 5 ila 11 arasında değiştiğini belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, kadınlarda görülme riskinin erkeklere göre iki katı olduğunu belirtiyor. Yapılan araştırmalar herhangi bir yılda kadınların yüzde 13'ünün, erkeklerin ise yüzde 8'inin depresyonda olduğunu gösteriyor. Başlangıç yaşının çoğunlukla 20’li ve 40’lı yaşlar arasında olduğunu belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, ailesinde depresyon olanlarda depresyon riskinin 1,5-3 kat daha yüksek olduğuna dikkat çekiyor.

 

Dünya Sağlık Örgütü ise depresyonun en fazla yeti yitimine yol açan sorunların başında geldiğini belirterek, 1990 yılında ABD’de depresyonun toplumsal maliyetinin 43.7 milyar dolar olduğuna ve depresyonun neden olduğu işgücü kaybının soğuk algınlığı ve pnömoniye bağlı işgücü kaybına eşit olduğuna vurgu yapıyor.

 

Depresyona giren kişilerde, ­çökkün duygu durumu, ilgi ve istek kaybı, önceden zevk veren etkinliklerden eskisi kadar zevk alamama ya da hiçbir konuya ilgi duymama, enerji azlığı, halsizlik, hareketlilikte genel bir yavaşlama, dikkat, konsantrasyon ve bellek güçlükleri, kişinin kendisi ve çevresiyle ilgili olumsuz algı gibi şikayetler ortaya çıkıyor.

 

Madde ve alkol kullanımı, kaygı (anksiyete) bozuklukları, kadın olmak, erken ebeveyn kaybı, düşük sosyoekonomik düzey, boşanmalar, işsizlik, daha önce depresyon geçirmiş olma, kişilik yapısı, çocukluk döneminde cinsel veya fiziksel şiddet, bazı ilaçlar, tıbbı hastalıklar ve hormonal değişiklikler depresyon için risk etkenleri arasında yer alıyor.

 

Klinik depresyonun temelinde hoş olmayan duygu durum, ilgi ve zevk azlığı, umutsuzluk ve karamsarlık olduğunu belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, olguların derin bir üzüntü ile yaşandığını, hastaların gelecekleri ve yaşadıkları ile ilgili olarak hep kötümser düşündüklerine işaret ediyor.

 

 

Hastada depresif duygu durumu ile birlikte sorumluluklara karşı ilgi kaybı izleniyor ve kişi olağan etkinliklerden zevk almamaya başlıyor. İş, özel zevkler, bireysel ilişkiler, cinsel aktivite de dahil olmak üzere hiçbir şeyden zevk almayan bireyin anksiyete (bunaltı, kaygı) düzeyi artabiliyor ve ajitasyon (huzursuzluk) gösterebiliyor. Genel olarak ilgileri azalan kişiler umutsuzluk ve çaresizlik duygularını yoğun yaşadıkları için düştükleri bu durumdan hiçbir şekilde kurtulamayacaklarını düşünebilecek duruma gelebiliyor.

 

DEPRESYONUN EN ÖNEMLİ BELİRTİLERİNDEN BİRİ İNTİHAR DÜŞÜNCESİ

Depresif hastaların basit günlük aktiviteleri bile yapmakta güçlük çektiğini belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, bu hastaların iş, aile, para ve kendi sağlıkları ile aşırı biçimde kafalarının meşgul olabileceğini ve enerji seviyelerinin azalabileceğini belirtiyor. Bu dönemde umutsuzluk, kötümserlik, benlik saygısında düşme ve suçluluk duyguları, intihar düşünce ve eylemlerini daha sık gündeme getirebiliyor.

 

Yoğun anksiyete belirtilerinin depresyonda intihar girişimleri için belirleyici bir etken olduğu belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, depresif bozukluğu olan hastaların intihar riskinin yüzde 20 ila 40 arasında olduğuna vurgu yapıyor. Bununla birlikte iştah ve kilo kaybı, uyku bozukluğu, dalgınlık ve unutkanlık da yaşanabiliyor.

 

BU BELİRTİLERE DİKKAT!

Çökkün duygu durum, ilgi ve istek kaybı, belirgin kilo kaybı veya iştah artışı, uykusuzluk ya da aşırı uyku, psikomotor ajitasyon ve retardasyon, halsizlik ya da enerji azlığı, değersizlik veya aşırı suçluluk hisleri, yoğunlaşma zorluğu veya kararsızlık, tekrarlayan ölüm düşünceleri gibi belirtilerden 5 veya daha fazlasının iki haftalık süreçte yaşanması durumunda doktora başvurulması gerektiğinin altı çiziliyor.

 

Depresyonun öncül belirtileri arasında çarpıntı, nefes alamama hissi, başta sıkışma hissi, uyuşma ve karıncalanmalar, müphem ağrılar ve konversif tarzda bayılmalar da görülebiliyor. Gürültü ve kalabalığa tahammülsüzlük, küçük şeylere öfkelenme, alınganlık ve öfke patlamaları da depresyonda sık görülen belirtiler arasında.

  

DEPRESYON TEDAVİSİNDE DOKTORUN HASTAYI TANIMASI ŞART

Depresyon tedavisi için iyi bir hekim-hasta ilişkisinin öncelikli olduğunu belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, depresyonda ilaç tedavileri, psikoterapiler ve diğer tedavi yöntemleri (EKT, uyku yoksunluğu tedavisi, ışık tedavisi vb…) olduğuna dikkat çekiyor.

 

Doktorun tedavi yöntemini seçmeden önce hastanın genel durumunu, hastalığın şiddetini ve intihar riskini iyi değerlendirmesi gerekiyor. Tedavide başarıyı yakalayabilmek için depresyonu teşhis edebilmenin ve ilaçları yeterli doz ve sürede kullanmanın önemi vurgulanıyor.

 

Antidepresan ilaçlar sıklıkla tedaviye başlandıktan sonraki 2 hafta içinde etki etmeye başlıyor ve hekimin ayarladığı dozlara göre kullanılıyor. ­Depresyon, yineleme riski yüksek bir hastalık olduğundan, klinik iyileşmeden sonra dozu azaltmadan tedaviyi en az 6 aya kadar sürdürmek gerekiyor ve tedavinin hekimin kararından sonra kesilmesi gerektiği belirtiliyor.

 

Kişinin geçirdiği depresyon atağı sayısı da tedavi süresi üzerinde etkili olabiliyor. Kişide depresyon sık yaşanıyorsa ve ataklar şiddetli ise, ilaç tedavisi yıllar boyu da sürebiliyor. Kişinin ilk ya da ikinci depresyon dönemi hastaneye yatmayı gerekecek kadar şiddetli değil ve intihar girişiminde bulunmamışsa genellikle bir yıl kadar ilaç tedavisi alması yeterli oluyor.

 

HER MUTSUZLUK DEPRESYON DEĞİLDİR

Tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda antidepresan tedaviye antipsikotikler, hormonlar vs eklenerek belirtilerin üstesinden gelmenin mümkün olabileceğini belirten Abdi İbrahim Otsuka Medikal Direktörlüğü, her mutsuzluğun depresyon olmadığını hatırlatarak, doğru ve uygun tedavi uygulandığında depresyonun tam düzelmeye giden bir hastalık olduğunun altını çiziyor.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.