2024' ÜN İLK 8 AYINDA 516 ÇOCUĞUN YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLDİ!
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü, çocuk haklarının ihlal edildiği, geleceği çalınan bir ülke manzarasını bir kez daha gözler önüne seriyor. Çocuklarla ilgili hazırlanan raporlara göre, Türkiye’de 2024 yılının ilk 8 ayında, 516 çocuk yaşam hakkı ihlali nedeniyle hayatını kaybetti. Çocuk işçiliği, eğitimsizlik, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, istismar vakalarının artışı ve derin yoksulluk, Türkiye’nin çocuk karnesinin ne denli kırıklarla dolduğunu gösteriyor.
"11 YILDA 695 ÇOCUK İŞ CİNAYETLERİNDE HAYATINI KAYBETTİ"
İş sağlığı ve güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre, son 11 yılda 695 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu yıl da çocuk işçiliği nedeniyle kaybedilen hayatların sayısı hızla artmaya devam ediyor. Tarım işçisi çocuklar başta olmak üzere, sokakta mendil satan, cam silen çocuklar, tehlikeli işlerde çalışarak yaşamlarını riske atıyor. 2023’te çocuk işçilerin ölüm oranının %53’ü tarım sektöründen geldi. Yoksulluk içinde büyüyen milyonlarca çocuk, okula gitmek yerine hayatlarını kazanmak zorunda bırakılıyor.
"612 BİN 814 ÇOCUĞUN EĞİTİM HAKKI ÇALINDI"
Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) raporuna göre, 612 bin 814 çocuk zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen eğitim dışında kalıyor. Eğitim almak, bu çocuklar için sadece bir hak değil, hayatlarını değiştirecek bir umuttur. Ancak ekonomik yoksulluk, eğitim masrafları, okul servislerinin iptal edilmesi gibi nedenlerle çocuklar eğitim hayatlarından kopuyor. Bu çocuklar, geleceksizliğe mahkum ediliyor, eğitim hakkı ellerinden alınıyor.
"CEZAEVLERİNDE 3 BİN 532 ÇOCUK"
Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de cezaevlerinde 3 bin 532 çocuk bulunuyor. Bu çocukların 759’u 0-6 yaş grubunda olup anneleriyle birlikte cezaevlerinde yaşıyor. Çocukların cezaevlerinde tutulması, eğitim ve rehabilitasyon hakkının ellerinden alınması, devletin çocuk hakları konusundaki eksikliklerini bir kez daha gözler önüne seriyor.
"29 BİN ÇOCUK CİNSEL İSTİSMARA MARUZ KALDI"
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2023 yılında kolluk kuvvetlerine başvuran 242 bin 875 çocuk mağdurun yaklaşık %12'si, yani 29 bin çocuk, cinsel istismar nedeniyle şikayette bulundu. Ancak, Uluslararası Çocuk Merkezi'nin verilerine göre, bu tür soruşturmaların üçte birinden fazlasına dava bile açılmıyor. 2023 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarında, cinsel istismar suçlarına ilişkin soruşturmaların %34'ünde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Bu oran, 2013’te %21 iken, son yıllarda ciddi bir artış gösterdi.
"2 MİLYON ÇOCUK DERİN YOKSULLUK İÇİNDE"
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) verilerine göre, 2 milyon çocuk derin yoksulluk içinde yaşıyor. Türkiye’deki her 4 çocuktan birisi yoksulluk sınırının altında. Bu çocuklar, açlık, güvensizlik ve eğitimden mahrumiyetle büyüyor. Yoksulluk, onları sadece aç bırakmakla kalmıyor; aynı zamanda geleceğe dair tüm umutlarını da yok ediyor.
ÇİĞDEM AKÇA: "SUÇLU KİM?"
Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği (ÇHKD) Başkanı Çiğdem Akça, Türkiye’deki çocukların yaşadığı yoksulluk, eğitim hakkı ihlalleri ve artan istismar vakalarıyla ilgili sert açıklamalarda bulundu. Akça, çocukların geleceğinden çalındığını belirterek, devletin sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini vurguladı.
"EĞİTİM ALAMAYAN ÇOCUKLAR, SOKAKTA YAŞAMAYA MAHKUM OLUYOR"
Çiğdem Akça, yoksul ailelerde çocukların erken yaşlardan itibaren çalışmak zorunda kaldığını, Adana’da bu durumun özellikle yaz aylarında belirginleştiğini söyledi. Ancak, artık çocuklar sadece yazın değil, yıl boyunca eğitimden koparılarak, güvencesiz iş gücü olarak çalıştırılıyor. Akça, ekonomik nedenlerle okula gidemeyen 612 bin çocuğun bulunduğunu, eğitim hakkı alamayan bu çocukların sokakta yaşamaya mahkum olduğunu belirtti.
"DEVLETİN KORUMA POLİTİKALARI YETERSİZ"
Çocukların cinsel istismara, organ mafyasına ve suça itilmesine dikkat çeken Akça, devletin koruma politikalarının yetersiz olduğunu ifade etti. İzmir’deki çocukların yanarak ölmesinin, bu eksiklikleri ortaya koyduğunu belirtti. Son olarak Akça, Türkiye’deki çocuk hakları ihlallerinin sorumluluğunun yalnızca devletin değil, tüm toplumun olduğunu vurguladı ve herkesin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini söyledi.