Anne-babalar, çocukları için ‘Evet-Hayır’ dengesini nasıl ayarlamalı?
Psikolog Hatice Zengel, çocuk yetiştirmenin her geçen gün zorlaştığını söyledi. Zengel, farkında olmadan öğrenilen, ailenin rol model olduğu davranış kalıplarının, yanlış da olsa nesilden nesile “zincirleme kaza” gibi devam edebildiğini belirterek, “Kimse ölmese ve görünürde açık yara olmasa da yaralanan kalpler, gelişemeyen kişilikler, kişinin sağlığını, mutluluğunu, evliliğini, işini, arkadaşlıklarını, dolayısıyla tüm toplumu etkiliyor” dedi.
Zengel, “Evet-Hayır Dengesi” konulu yazısında, toplumumuzda bir çocuğun büyürken en çok duyduğu kelimelerden birinin “hayır” olduğunu bildirdi. Zengel, çok küçük yaşlardan, bebeklikten itibaren çocuğun kişiliğinin şekillendiğine dikkat çekerek, “Çocuk yetiştirirken farkında olmadan yaptığımız bazı yanlışlar, sevgimizden olduğuna inandığımız bazı davranışlar, çocuğumuzda telafisi çok zor problemlere sebep olabilecektir.” diye yazdı.
Zengel’in açıklamaları şöyle: “Çocuk yetiştirmek, her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. Hem aileler hem çocuklar hem de o çocukların yetişkin halleri bazı davranışların sebebini anlayamamaktadır. Farkında olmadan öğrenilen, ailenin rol model olduğu davranış kalıpları, yanlış da olsa nesilden nesile zincirleme kaza gibi devam edebilmekte, kimse ölmese ve görünürde açık yara olmasa da yaralanan kalpler, gelişemeyen kişilikler, kişinin sağlığını, mutluluğunu, evliliğini, işini, arkadaşlıklarını, dolayısıyla tüm toplumu etkilemektedir.
Her insan bir mucizedir ve değerlidir. Her çocuk da ailesinin kıymetlisidir, en azından öyle olmalıdır. Ama çocuk yetiştirirken farkında olmadan yaptığımız bazı yanlışlar, sevgimizden olduğuna inandığımız bazı davranışlar, çocuğumuzda telafisi çok zor problemlere sebep olabilecektir.
Toplumumuzda bir çocuğun büyürken en çok duyduğu kelimelerden biri “hayır”dır. “Dur çocuğum!”, “Bırak o vazoyu, kıracaksın!”, “Sus, büyüğe cevap verilmez! Benden daha iyi mi bileceksin!”, “Hayır, arkadaşına gidemezsin! Ben tanımıyorum.” gibi cümleler o kadar sık kurulur ve çocuğun kendini savunmasına bile izin verilmez ki, büyüyünce de kendini ifade edemeyen, hakkını savunamayan bir yetişkin haline gelir. Sonra da kendisi bile bunun nedenini anlayamaz.
Madalyonun diğer yüzünde de “prens-prenses”ler var ki, bu ülke monarşiyle yönetilmiyor. Neredeyse doğmadan şımartılmaya başlanmış, gözünün içine bakılan, ağlaması, üzülmesi, hatta sıkılması bile dünyanın sonuymuş gibi görülen bir nesil yetişti. Her istediğini yaptığınız bir çocuk hiçbir şeyden mutlu olmayacak, insanlarla iletişim sorunları yaşayacak, okulda, işte, evlilikte uyum sağlamakta zorlanacak, kişilik sorunları, dikkat dağınıklığı, depresyon gibi durumlara yatkın hale gelebilecektir.
Peki, ne yapmalıyız? Öncelikle şunu unutmayalım, hiçbir şey anlamaz sanılan, çok küçük yaşlardan, bebeklikten itibaren çocuğun kişiliği şekillenir. Yanında tartıştığınız bebeğin korktuğuna, ağladığına şahit olmuşsunuzdur. Aynı şekilde, yeni doğan bebeğe bile gülümseyip onunla konuştuğunuzda, onun da size gülümsediğini bilirsiniz. Bebeğin sadece yüz ifademizi kopyaladığını düşünenler olsa da, ben mutlu bir bebek olduğunu düşünenlerdenim.
Anne-baba olarak, çocuğunuzun ihtiyaçlarına, yetiştirilme tarzına, disiplin kurallarına birlikte karar vermeli ve aynı şekilde davranmalısınız. Her şeye “evet” de “hayır” da diyemezsiniz. “Azı yarar, ortası karar, çoğu zarar” sözü birçok konuda olduğu gibi burada da bize yol gösterebilir. Çocuğunuz bir şey istediğinde, ki bu sadece herhangi bir şey satın almak değil, bir yere gitmek, bilgisayarda ya da sokakta oyun oynamak, belirli bir yemeği yapmanızı istemek gibi herhangi bir şey olabilir, öncelikle bazı kriterlere dikkat edin: Bu gerekli mi? Çocuğa faydası var mı? Kendine ya da başkasına zararı olabilir mi? Ben şu anda bunu yapabilir miyim? Misal yüz tane oyuncağı olan çocuk yüz birinci için tutturuyor mu? Yaş düzeyine uygun olmayan bir şey istiyor mu? Sizin imkanlarınız (Para, zaman, sağlık) istenileni yapmaya elveriyor mu? Bu sorulara göre uygun olan şeyleri tabii ki yapacaksınız. Başta da söylediğim gibi her şeye “hayır” demeyeceğiz.
Ama çocuk gereksiz, zararlı, o sırada imkansız ya da sizi zorlayacak bir şey istedi diyelim, gene de direkt “Hayır, asla olmaz!” gibi bir cevap yerine, istediği şeyi neden yapamadığınız açıklayın. Misal “Her gün makarna yemek, senin alman gereken bütün vitaminleri sağlayamaz. Haftada bir-iki defa sevdiğin makarnadan yaparım tabii ama, farklı yemekler yemek daha sağlıklı olmanı ve büyümeni sağlar.” gibi. Para vurgusu yapmamaya çalışın: “Onun için paramız yok. Bunu alamayız.” sözleriyle büyüyen çocuk, ileride yalılarda otursa bile, içinde bir yerlerde parası olmadığına inanan bir taraf kalacaktır.
Geldik sınavın en zor sorusuna: Çocuk belli bir yaşa geldi ve her istediğini yaptırmaya alıştı. Yapılmayınca aşırı tepkiler veriyor: Saatlerce ağlama, eşyaları fırlatma, kendine ya da size zarar verme, duygu sömürüsü… Çocuk istediğini yaptırmanın yolunu sonuna kadar kullanmak isteyecektir. Bu konuda sabırla, tabii ki kendine yada başkasına zarar vermemesini de gözeterek, tüm aile ağız birliği yapıp tutarlı olmalısınız. Bir yapıp bir yapmamak o davranışın sönmesini sağlamaz, aksine çocuk diretirse istediğinin olacağına inanmaya devam eder.”