ÇOCUKLAR DUYGULARIYLA BAŞ ETMEYİ ÖĞRENMELİ
Pandeminin görmezden geldiklerimizi görmemizi sağladığını belirten Bilgiç, şunları söyledi:
“Pandemi dönemi, beklenmedik her şeyde olduğu gibi hepimiz için sarsıcıydı. Bu şekilde ifade
etmeyi önemli ve değerli buluyorum çünkü gerçekten hepimizi sarstı. Bunun iyi tarafı, bazı
uyuduğumuz ve gözümüzü kapadığımız şeyleri görmemizi sağladı. Bana göre dünya üzerinde
yeni bir farkındalık ve kolektif bilinç oluştu. Kendi kendimize imkansız dediğimiz pek çok şeyin
aslında mümkün olabileceğini de gösterdi bizlere. Başarabilenlerin, bu süreci iyi kazanımlarla
tamamlayacağını düşünüyorum. Ben kendi adıma yaşanması gereken şey yaşandı diye
değerlendiriyorum. Tüm evren için beklentim, sürecin daha da uzamaması.”
“Çocuklarımızı Her Duyguya Hazırlamalıyız”
Çocukların tüm yaşam boyunca duygu dünyalarının gelişebilecek her türlü olumlu ya da
olumsuz olasılığa karşı hazırlanması konusunda ebeveynlere görevler düştüğünü de
kaydeden Bilgiç şu açıklamalarda bulundu;
“Bu dünyanın sadece mutluluktan ve güzellikten meydana gelmediğini kabul etmemiz
gerekiyor. Hiçbir öğreti, hiçbir din, hiçbir akım veya düşünce böyle bir şey söylemiyor.
Dünyamızın böyle bir yer olmadığını her birimizin kabul etmesi gerekiyor. Buradan hareketle
de bütün duyguları ve bütün olayları, başımıza gelen olumlu olumsuz her şeyi kabullenmeyi
ve yönetmeyi öğrenmeliyiz. Çocuklarımızı da bu doğrultuda eğitmeliyiz. Bu düşünce ile
çocukların kendi dışındaki insanların ve evrenin farkında olmaları gerekiyor. Bunu fark etmesi
için de önce tanıması gerekiyor. Duyguları bastırılmamış bir çocuk o duyguları kabul eder,
zaman içerisinde onu yönetmeyi öğrenir ve doğru baş etme yöntemleri geliştirir. Duyguları
yok saymak veya bastırmak istesek de, onlar yok olmayacak ve çocuk bunlarla her
karşılaşmasına yanlış bir farkındalığa sürüklenecek. Ebeveynler isteseler de bunları asla
tamamen bastıramazlar. Bu gibi durumlarda çocuklar bunlarla yanlış baş etme mekanizmaları
geliştiriyorlar. Yaşam, doğumla başlayıp ölümle sonuçlanan bir süreç. Bu süreçte iyisiyle
kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla ne kadar dolu dolu yaşayabildiğimiz kısmı bizler kadar
çocuklarımız için de çok önemli. Yaşam bu bütünsellikte güzelleşir. Bugün bilimin geldiği
nokta ‘bütünsellik bilimi’ne dönüştü. İnsanoğlu tarih boyunca her şeyi parçalara ayırıp
disipline ve kategorize etmeye çalıştı. Amacı da evreni anlayabilmekti. Bu yüzden bütün
evreni, bilimi ve ne varsa parçaladı. Bu durumda bilim dünyası ayağa kalktı ve ‘bütünsellik
bilimi’ni ortaya atarak peşinden koşmaya devam etti. Bütün disiplinler bir araya getirilmeye
çalışılarak disiplinlerarası çalışmak özel bir şey haline geldi. En başa geri dönüyoruz aslında.
Aynı şekilde aslında biz duyguları da ayıklamışız; olumlu ve olumsuz duygular gibi. Sadece
olumlu duygular olsun dersek, bütünselliğe aykırı davranmış oluruz. Dünyada her şey bir
aradayken çok güzel. Kolektif bilincin en tepesine ‘bütünsellik bilimi’ çok hızlı bir şekilde
yerleştirildi.”