Felsefe Öğretmeni olmak öyle kolay olmadı!
“Müthiş bir adanmışlık yoksa muhteşem bir başarı da yoktur” diyor Anthony Robins. Başarıya adım adım ilerleyen bir ev kadınının hayatı, okuduğunuzda sizleri de şaşırtacak. Hep bir adım daha ilerisini isteyen ve hiç yılmadan çalışarak başarıyı yakalayan Felsefe Öğretmene İlknur Bayır, Kurttepe Şehit Ali Öztaş Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde çalışma hayatını sürdürüyor. Çukurova Üniversitesi’nde Tezli Yüksek Lisans yapan Bayır, hayatının her safhasında kendisine destek veren eşine ve kitap temin eden kızıma ve oğluna da çok şey borçlu olduğunu söylüyor.
Bayır kaleme aldığı, “Benim Hikayem” konulu yazısında; 27 yıl önce 18 yaşında evlendiğini, 7 çocuklu bir ailenin 3. çocuğu olduğunu ve okuyamadığını anlatıyor. Okuma işini zihninde ertelediğini ve çocuklarıyla birlikte üniversite okuyacağına kendisine söz verdiğini anlatan İlknur Bayır, süreç içerisinde iki çocuğunun olduğunu ve onlarla durmadan kitap okuyup, satranç oynayıp, bisiklete binerek, yüzerek ve doğada bolca keyifli zamanlar geçirdiğini kaydediyor.
Bayır, yazısına şöyle devam ediyor: “Ama yine de bir yerlerde bir eksiklik vardı ve giderilemiyordu. Gidermek istedikçe daha çok okuyordum. Dostoyevski, Tolstoy, Doğan Cüceloğlu, Platon ve birçokları bu süreçte yol arkadaşlarımdı. Ve fakat yolun bir yerinde onlardan ayrılıp yoluma tek başıma devam etmem gerektiğini içten içe biliyordum. Bu kaçış nafileydi.
Aradan 10 yıl geçti, artık 28 yaşındaydım ve bir şeyler yapmak kaçınılmaz hale gelmeye başlamıştı. Yaşım kaç olursa olsun kendime bir şeyler katmalıydım, bir amacım olmalıydı. Artık içimdeki boşluğun maddeyle doldurulamayacağını anlamıştım. Ruhumun açlığını gidermek için öğrenmeye, araştırmaya başladım. İçten geliştikçe kabuğumu kıramamak bir ıstakoz gibi beni de rahatsız etmeye başlamıştı. Istakozları duymuşsunuzdur; büyümesine rağmen onu saran kabuk genişlemez ve ıstakozun ıstırabı tam da burada başlar. Büyüdükçe kabuk onu içeride adeta hapseder ve ıstakoz kendini baskı altında hissetmeye başlar. Kuytuda bir kaya bulur ve kabuğunu ona vura vura kırarak kendine yeni bir kabuk yaratır. Yeni kabuğu konforlu ve rahattır; ta ki yeni bir gelişme arzusu bedenine baskı yapana kadar. İşte bu kabuğu kırarak kendi özümde bir birey olduğumu hissetmek ve hayatımı şekillendirmek için ilk adımı attım.
Okumaya karar verdiğimi açıkladım. Tabii ki; çok geç olduğunu, bu yaşta okunamayacağını, rahatlığın bana iyi gelmediğini söyleyip durdular. Bu beni biraz durdurmuştu; ama bir yere kadar. Sadece çocuk büyüterek yaşanılan bu hayat bana eksik görünüyordu. Tekrar kabuğum sıkmaya başlamıştı.32 yaşında o kabuğu kırmak için ikinci bir hamle yaptım. Bu hamle öyle durdurulacak gibi değildi; güçlenerek gelmişti.28 yaşına geç diyenler, 32 yaşında o kadar sert davranmadılar. Beni kendi halime bırakmış gibiydiler. Neler olacağını merak ediyor, bu sevdanın zamanla söneceğini umuyorlardı. Bir aşkla üniversite sınavına hazırlandım. Tabii ki örgün okuyamazdım ama bunun için sızlanmak yerine elimdeki imkânları en iyi şekilde kullanmaya karar verdim. Açıköğretim fakültesi lisans işletme bölümüne yazıldım. Şimdi de; açık öğretimin para tuzağı olduğunu, kimsenin sınıf geçemediğini, öğrencilerin bilerek sınıfta bırakıldığını söylemeye başladılar. Hedefime ulaşmak için sağır kurbağa hikâyesinde olduğu gibi yoluma devam ettim. Bir açık öğretim ancak bu kadar tutku ve aşkla okunurdu. Okulu onur belgesi ve yüksek bir ortalamayla bitirdim. Okumanın tadına varan ben; bir üniversiteyle yetinmeyecektim çünkü içimdeki okuma alevi hala sönmemişti. Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) hazırlanırken ikinci üniversiteye yazıldım. Uzaktan eğitim hayatımın bir parçası olmuştu. Bir tıkla istediğim öğretmenden ders dinliyordum. Evime dershaneye çevirmiştim. Bir yandan KPSS’ye çalışıyor; diğer yandan ikinci üniversiteyi okuyordum. KPSS puanım iki yıl geçerliydi; bekleme sürecini keyifli bir hale getirmek için sosyoloji bölümüne yazılmıştım. Bugüne kadar okuduğum kitaplara bakınca, sosyoloji, felsefe ve psikolojinin zaten hep benim hayatımda olduğunu şaşırarak fark ettim. Bu konuda araştırma yapmak, kitap okumak, zaman geçirmek benim için ders çalışmaktan ziyade bir hobiyle uğraşmak gibiydi. Okudukça kendimi çok iyi hissediyor,değişiyor ve bakış açım genişliyordu. Varacağım sonuçtan ziyade sürecin keyfini çıkarıyordum; zira memurlukta 35, öğretmenlikteyse 40 yaş sınırı vardı. Yani bu bölümler görünürde işime yaramayacaktı. Boşuna okuyorsun” diyenlerin sayısı arttıkça ben yoluma daha çok sahip çıkıyordum. Tutkuyla çıkılan bu yolda bu iki engel de ben hiçbir şey yapmadan ortadan kalktı. Şansın, yoluna inananların yüzüne güleceğine bir kere daha ikna olmuştum.
Memurluk sınavından 83 almıştım, bu da benim için yeterliydi. Dünyanın en mutlu insanı bendim. Bu puanla ikisi Ankara’da, biri Erzurum’da olmak üzere 3 mülakata katıldım. Tüm soruları doğru cevaplamama ve puanımın yüksek olmasına rağmen elenmiştim.
Bu arada, sosyolojiyi yüksek onur belgesi ve dereceyle bitirdim. İkinci üniversitemi, hayalimdeki gibi, kızımla aynı zamanda tamamladım. Artık kızım bir fizyoterapist, ben de bir sosyologtum. KPPS süreci tekrar başlayacaktı, bu süreçte oğlum da üniversiteye hazırlandığı için evde yine bir dershane havası oluşmuştu.
Çabalarımız meyve vermeye başlamıştı. Oğlum veterinerlik fakültesini kazanmış, bense Karabük Üniversitesine formasyon için kabul edilmiştim. Artık somut bir üniversitem vardı ve evime sadece 10 saat uzaklıktaydı 10 saatlik yolu gidip gelmeye başlamıştım. Her hafta gidiyordum. Haftada 2 gün ve toplamda 1 yıl sürecekti. Benim için harika bir deneyimdi. İlk defa gerçek bir üniversite ortamında eğitim görüyordum. Sabah 9da indiğim otogardan direkt üniversiteye gidiyordum. Çok güzel arkadaşlarım oldu. Hocalarım Adana’dan formasyon için geldiğimi duyunca hem şaşırıyor hem de diğer öğrencilere beni tanıtarak onları motive ediyordu. Bu benim için çok anlamlıydı. Birçok kişiye örnek olmak, onları motive edebilmek, ışık saçmak güzeldi.
Formasyonu tamamlamış, bu esnada da KPSS’den 86 almıştım.40bin kişinin içinde ilk 50ye girmiştim ve öğretmenlik için tercih yapacaktım. Sevincim tarifsizdi; ama uzun sürmedi. Sadece 38 kişi alınacaktı. Yıkılmıştım; bu kadar emek, çaba boşa gitmişti. Günde 9 saat çalışmıştım. Tekrar aynı şekilde çalışmak ve sonuç almayacağımı düşünmek beni üzüyordu. Gün boyu ağlayıp üzüntümün hepsini akıttıktan sonra, ertesi gün tekrar ayağa kalktım ve önümde kitaplarım…
Bize ait bir market vardı ve ben orda eşime yardım ediyordum. Markette kaldığım zamanlarda da KPPS’ye hazırlanmaya devam ettim. KPPS kitapları olduğu belli olmasın diye tüm kitaplarımı kapladım. Marketteki müşterilerimiz hem destekliyor hem de “10 yıldır ders çalışıyorsun bir işe yaramadı, okumayı bırak artık” demekten de geri kalmıyorlardı. Ama pes etmek yoktu, yılmak usanmak yoktu.
Enerjimi düşürmeden yolum devam ettim.Ve bir mucize! 88 aldım.33 yaşında çıktığım bu tutkulu yolculuk, 44 yaşında bana tüm güzelliklerini göstermeye başladı. Altın tepside sunulmamıştı ama gereken çabayı ve özeni gösterince, ekilen tohumların sulanınca çiçek bahçesine döneceğini gördüm.
11 Nisan 2019. Hayatımın dönüm noktası. Meslek hayatımın, öğretmenliğimin başlangıcı. Harika bir duygu: Öğrencilerle göz göze gelmek, onlara bir şeyler verebilmek, başta çocuklarıma ve çevreme, sonrasında hiç tanımadığım insanlara ilham olmak…
Şimdi bulunduğum okul; Kurttepe Şehit Ali Öztaş MTAL. Gerek öğretmen gerekse idari kadronun gösterdiği samimiyetle de doğru yerde olduğumu hissediyorum. Bu vesileyle de hepsine teşekkürlerimi iletiyorum.
Hikayem burada bitmedi. Şu anda da tarih okuyor ve kendi alanımda eğitimler almaya devam ediyorum. Bunlardan biri; ülkemizde felsefeyi çocuklara sevdirebilmek, çocukların gelişiminin sadece akademik olarak değil; kendini tanıyan, potansiyelinin farkında olan, çevresine duyarlı bireyler olabilmelerini amaçlayan P4C(çocuklar için felsefe) eğitimi. Bir diğeriyse Avrupa Birliği Proje Yazma eğitimi.
Şu an Çukurova üniversitesinde Tezli Yüksek Lisans yapıyorum. ALES sınavına girip, üniversitesinin yaptığı sınav sonucunda artık bir üniversiteli oldum. İlk yılım bitti. Çok güzel arkadaşlarım oldu. Bazı öğretmenlerimden büyüktüm, arkadaşlarımın anneleri yaşındaydım ama bunlar hiç sorun olmadı aksine çok iyi arkadaş ve dost olduk. Hayat bana güzelliklerini sunmaya devam ediyordu. Tez aşamasının ikinci yılındayım. Tez konum çocuklarla felsefe. Aynı zamanda kendi okulumda fotoğrafçılık kulübümüz var ve bu sayede birçok sergide yer alma olanağı verdi. Birçok yeri gezme, keşfetme olanağı sağladı. Tüm ekibe gönülden teşekkür ederim.
Bu süreçte en büyük destekçilerimden olan eşime ve bana kitap temini sağlayan özellikle kızıma ve oğluma kalpten teşekkür ederim.”