Çiğdem Akça: "Toplumun Sessizliği, Kadın ve Çocuk Cinayetlerini Besliyor"
AKÇA: "ASIL TEHLİKE EN YAKINLARIMIZDAN GELİYOR"
Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği (ÇKHD) Başkanı Çiğdem Akça, Son Günlerde Artan Çocuk Cinayetleri ve İstismara Dikkat Çekti.
Türkiye, son dönemde iki trajik olayla sarsıldı. Diyarbakır’da 21 Ağustos’ta kaybolan 8 yaşındaki Narin’in cansız bedeni, 19 gün sonra derede bulundu ve boğularak öldürüldüğü belirlendi. Narin’in ölüm nedeni hakkında hala kesin bir bilgi yokken, soruşturmalar ve gözaltılar devam ediyor. Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde ise 2 yaşındaki Sıla bebeğin cinsel istismara uğraması, ülke genelinde şok etkisi yarattı ve cinsel istismar konusundaki derin krizi bir kez daha gündeme taşıdı. Egemen Gazetesi olarak, Adana Çocuk ve Kadın Hakları Derneği (ÇHKD) Başkanı Çiğdem Akça ile yaptığımız röportajda, çocuk istismarının ve cinayetlerin ülkede yarattığı derin krizi masaya yatırdık. Akça’nın iddialı açıklamaları, toplumsal sorumluluğumuz ve alınması gereken önlemler konusunda önemli bir ışık tutuyor.
"TOPLUM OLARAK ÜÇ MAYMUNU OYNUYORUZ"
Çiğdem Akça, Türkiye’de çocuk istismarı ve kadın cinayetlerinin “buz dağının görünmeyen yüzü” olduğunu belirtti ve şu çarpıcı değerlendirmeyi yaptı: “Son yıllarda kadın cinayetleri ve çocuk istismarı inanılmaz bir oranda arttı. Bu olayların binlercesi haberimiz bile olmadan gerçekleşiyor. En önemli nokta, bu trajedilerin çoğunlukla en yakınlarımız tarafından yaşanıyor olması.” Akça, toplumun genelde tehlikenin yabancılardan geldiğine inandığını ancak asıl tehlikenin en yakın çevreden geldiğini vurguladı: “Narin ve Sıla örneklerinde olduğu gibi, bu olaylar genellikle babadan, ağabeyden, amcadan ya da güvenilir görülen komşulardan kaynaklanıyor. Bu tür tehlikeler yaygın ve genellikle gizli kalıyor. Çocuklar yıllarca travmalar yaşıyor, suçlular ise cezasız kalıyor”dedi.
"ELALEM NE DER? HERŞEYİN ÖNÜNE GEÇMİŞ DURUMDA"
Akça, toplumun bu konuda duyarsız olduğunu ve ‘üç maymunu oynadığını’ belirtti: “Toplum olarak sorunları görmezden geliyoruz. ‘El âlem ne der’ anlayışı her şeyin önüne geçmiş durumda. Kadınlar ve çocuklar en çok eski eşleri, erkek arkadaşları veya aile bireyleri tarafından öldürülüyor. Bu kişilerin, tecavüz etme ve öldürme hakkını kendilerinde gördüğü bir toplumda yaşıyoruz.” Akça, toplumun cezasızlıkla mücadele etmesi gerektiğini vurguladı: “Cezasızlık, en büyük suçtur. Toplumun cezasızlığa karşı ayakta durması ve suçlulara en ağır cezaların verilmesini sağlaması gerekiyor. Bu, sadece hükümete veya yasalara değil, toplumun her bireyine düşen bir görevdir"diye konuştu.
"HEP BİRLİKTE HAREKET ETMEMİZ GEREKİYOR"
"KORUMASI GEREKEN KİŞİLER SUÇ İŞLİYOR, EN BÜYÜK TEHLİKE BU"
Çiğdem Akça, toplumun birlikte hareket etmesi gerektiğini belirtti: “Kamu, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve basın; dördü el birliğiyle hareket ederek çözüme ulaşabilir. Ancak burada en önemli nokta, samimi ve şeffaf bir şekilde çalışmak ve yasaların çizdiği sınırları aşmadan suçluların en ağır cezayı almasını sağlamak.” Akça, en büyük tehlikenin yakın çevrede olduğunu vurguladı: “Tehlike evimizin içinde. Koruması gereken kişinin suç işlemesi, en büyük tehlike. Bu tür olayları dile getirmek ve ifşa etmek zorundayız. Annelerin bu konuda en büyük rolü, olayları saklamadan devlet kurumlarıyla iş birliği yapmaktır. Öz baba bile olsa, suçlu bir bireyi ifşa etmeliyiz” şeklinde konuştu.
Çiğdem Akça’nın açıklamaları, ülkemizdeki çocuk ve kadın hakları ihlallerinin boyutlarını gözler önüne seriyor. Toplumun bu konuda daha bilinçli ve etkin bir şekilde hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Akça, tehlikenin en yakın çevrede olduğunu ve bu sorunun ancak birlikte mücadele ile çözülebileceğini belirtiyor.