"ADANA KADIN CİNAYETLERİNDE BAŞI ÇEKİYOR"

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, (KESK) Kadın Meclisi Adana’da kadına yönelik şiddetin arttığı ve kadın cinayetlerinin hızla çoğaldığı bir dönemde önemli bir eyleme imza attı. Baraj Yolu Duygu Kafe'nin önünde başlatılan imza kampanyası, kadınlara yönelik şiddetin son bulması için sesini yükselten binlerce kadının ve erkeğin katılımıyla büyük ilgi gördü. Kampanya, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulmak üzere, kadına yönelik şiddetle mücadelede ciddi adımların atılmasına çağrıda bulunuyor.

"GÜNDE EN AZ 3,4 KADIN YAKINLARI TARAFINDAN KATLEDİLİYOR"

KESK Kadın Meclisi adına açıklamalarda bulunan Selma Çınkır, Adana'da kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin ulaştığı korkunç boyutlara dikkat çekti. Çınkır, “Günlük en az 3-4 kadın, en yakınları tarafından öldürülüyor. Adana, kadın cinayetlerinde maalesef başı çeken şehirlerden biri” diyerek, artan şiddetle ilgili endişelerini dile getirdi. Kampanyanın başladığı ilk günlerde Adana’da beş kadın cinayeti işlendiğini vurgulayan Çınkır, son olarak 25 yaşındaki bir kadının eski sevgilisi tarafından öldürülmesinin durumu ne kadar vahim hale getirdiğini gösterdiğini belirtti.


"CEZASIZLIK POLİTİKALARI SONA ERMELİ"

Kampanyanın temel amacı, İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden hayata geçirilmesi ve kadın cinayetlerine yönelik cezasızlık politikasının sona erdirilmesidir. Çınkır, “İstanbul Sözleşmesi'nin feshi ve 6284 Sayılı Yasa'nın tartışmaya açılması, kadına yönelik baskının artmasının temel sebeplerindendir” diyerek, kadına yönelik şiddeti durdurmaya yönelik politikaların değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Çınkır, kadınlara yönelik saldırıların yalnızca suçluların değil, toplumun geneli tarafından da sorumluluğa sahip olduğunu vurguladı.

"ERKEKLERDE MÜCADELEDE YER ALIYOR"

Çınkır, kampanyaya ilgi gösterenler arasında birçok erkeğinde bulunduğunu kaydetti. Çınkır, "Kadın cinayetlerine ve şiddete karşı duydukları tepkilerini dile getiren bu erkekler, kampanyaya katılarak güçlü bir mesaj verdiler. Bazı erkekler, imza atmakta çekinmelerine rağmen, içsel bir sorumluluk hissiyle kampanyaya destek verdiklerini belirttiler. Erkekler de bu durumu sorguluyor ve kadına yönelik güçlü bir şekilde mücadele etmek istiyor. Kadın cinayetleri, erkekleri de rahatsız ediyor” dedi.

BİR KADIN CİNAYETİNE TANIK OLAN BİR ERKEK: "DEVLET KORUYAMADI, BEN KORUDUM"

Kampanya sırasında paylaşılan dramatik bir hikaye ise, 11 yıl önce kız kardeşini öldürmek isteyen eniştesini öldüren bir erkeğe ait. Bu kişi, “Devlet kız kardeşimi koruyamadı, ben de onu korumak için gözümü karartarak eniştemi öldürdüm” diyerek, şiddet mağduru bir kadına yardım etmek için kendi hayatını riske atmak zorunda kaldığını belirtti. Bu açıklama, kadınlara yönelik şiddetle mücadeledeki eksiklikleri gözler önüne serdi.

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ AİLELERİ DE KORUYOR"

Çınkır, İstanbul Sözleşmesi'nin yalnızca kadını değil, aynı zamanda aileyi de koruyan bir anlaşma olduğunu belirtti. Çınkır, "İmza kampanyasına katılan bir erkek, 'Eşim sürekli polisi arıyor, ben 55 yaşındayım, sokaklarda kaldım' diyerek, İstanbul Sözleşmesi'nin kendisini mağdur ettiğini söyledi. Malesef halkımız İstanbul Sözleşmesi'ni bilmiyor ve yanlış anlıyor. Ancak bilgilendirildiğinde, bu sözleşmenin erkekleri, kadınları ve aileleri koruyan önemli bir düzenleme olduğunu fark edecekler" dedi.

"KADINLAR, GELECEKLERİ İÇİN MÜCADELE EDİYOR"

Çınkır: "kampanyada yalnızca yetişkin bireyler değil, çocuklar da yer aldı. Anneler, babalar ve çocuklar, toplumsal duyarlılığa destek olmak amacıyla kampanyaya katıldılar. İmza vererek, onlara daha güvenli bir gelecek bırakmak isteyen aileler, toplumun yapısının değişmesi için önemli bir adım attılar. Bu tür eylemler, kadın cinayetlerine karşı toplumsal bir tepki oluşturan ve değişim için büyük bir adım atılmasına yardımcı olan hareketlerdir"diye konuştu.

"ŞİDDETİ DURDURMAK İÇİN HEMEN ADIM ATILMALI"

Çınkır: "KESK Kadın Meclisi'nin başlattığı imza kampanyası, yalnızca bir imza toplama eylemi değil, aynı zamanda kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete karşı toplumsal bir ses çıkaran önemli bir hareket olmuştur. Kadınların yaşam hakları için verilen bu mücadele, İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden yürürlüğe girmesi için yapılan çağrı, şiddetsiz bir toplum kurma adına güçlü bir birliktelik oluşturmuştur. Bu toplumsal hareketin devamlılığı, sadece imza sayılarıyla değil, aynı zamanda toplumsal değişimle ölçülmelidir" şeklinde konuştu.