TKP bu kez Sabancı Holding'in kapısına dayandı: Telaş yap Champ!
Son olarak, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Sermaye düşmanlığı, yatırım karşıtlığı yapanlara asla fırsat vermeyiz!" sözleriyle emekçi halka düşmanlıklarını bir kez daha ilan etti.
Emekçiler yine zor geçecek bir kışa hazırlanırken Türkiye Komünist Partisi, halka gitmesi gereken kaynağın kimlerin cebinde durduğunu göstermeye devam ederek bu kez de Sabancı Holding'in kapısına dayandı.
TKP bir süre önce başlattığı kampanyayla holdinglerin bir yılda elde ettikleri kârlara el konulması halinde emekçiler için nelerin yapılabileceğine dikkat çekiyor. Sabancı Holdingin 2022 yılı net kârı 82,4 milyar TL, 2023 yılı net kârıysa 19,8 milyar TL.
TKP, geçtiğimiz günlerde Sabancı Holding'in kârlarıyla halk adına neler yapılabileceğini sıralamış, söz konusu açıklamayı sosyal medya hesaplarından paylaşmıştı. Paylaşımda "Ülkemizde emekçiler uzun çalışma saatleriyle düşük ücretlerle çalıştırılırken tatil yapmak ise hayal olmuş durumda. Oysa Sabancı’nın el koyduğu bu rakamla 5 milyon 300 bin emekçinin bir haftalık tatil masrafı karşılanabiliyor." tespitiyle Sabancı grubunun kârlarının ulaştığı boyutu vurgulamıştı.
Öte yandan elektriğin ardından doğalgaza da yüzde 38 oranında zam yapılmasıyla TKP, holdingin enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketi Enerjisa'nın kârlarını bağlantılandıran bir açıklama daha yapmıştı. "Elektrik soygunundan kâr rekorları kıran Sabancı’ya rahat yok. Sabancı halkımıza, ülkemize feda olsun." ifadeleriyle enerji sektöründe özelleştirmelerin halkın yoksulluğunu nasıl büyüttüğüne işaret etmişti.
TKP İstanbul İl Örgütü, bugün holdinge ait İstanbul Beşiktaş'ta bulunan Sabancı Center önündeki eyleminde kritik sektörlerde en büyük şirketleri bünyesinde barındıran sermaye grubunun ülke kaynaklarının yağmalanması ve emek sömürüsü üzerinden nasıl bir servete sahip olduğuna dikkat çekti.
Sloganlarla Sabancı Center önünde toplanılmasının ardından eylem, basın açıklamasıyla devam etti. TKP İstanbul İl Örgütü adına ilk sözü alan TKP Parti Meclisi üyesi Ahmet Dincel bir ittifak içerisinde olan sermaye sınıfının emekçilerin haklarına yoğun bir biçimde saldırarak elde ettikleri servete el konulmasının emekçiler için ne anlama geldiğini tarif ettiği konuşmasında şunları söyledi:
“Bu kulelerden dünyaya bakan tüccar zihniyeti bütün araçlarıyla emekçilere karşı bir saldırı düzenliyor. İçinden geçtiğimiz bu günlerde sendikalı olmaya çalışan Polonez işçilerinin mücadele verme hakkına saldırıyorlar, enflasyonla emekçilerin mutfağına, kirasına, faturasına saldırıyorlar.
Buradan bir kez daha sesleniyoruz; hepinizin ensesindeyiz. Sabancı Holding bu toprakların gerçek sahiplerine emekçilere feda olsun.”
Dincel'in ardından ikinci konuşmayıysa Patronların Ensesindeyiz Ağı Genel Koordinatörü Neslihan Eroğlu yaptı.
Sabancı ailesine ait şirketlerin faaliyet gösterdiği alanlara değinen Eroğlu, holdingin tüm bu sektörlerde kârlarını emekçiler üzerinden elde ettiğini, bu kârlara el koyulması durumunda kamu yararına pek çok adımın atılabileceğini vurguladı.
Eroğlu'nun Sabancı grubuna ait şirketlerdeki sömürünün boyutunu örneklerle hatırlattığı ve patronlardan hesap sormanın vaktinin geldiğini belirtti.
Eroğlu'nun ardından son konuşmayıysa TKP İstanbul İl Başkanı Senem Doruk İnam yaptı. İki haftadır İstanbul'da teker teker holdinglerin kapısına dayandıklarını belirten Senem Doruk İnam, emekçiler çok zorlu koşullar altında yaşam mücadelesi verirken patronların kasalarını doldurduklarını belirterek "bu utanmazları bu ülkeden göndereceğiz" diye konuştu.
Emekçilerin böyle bir ülkede yaşamayı hak etmediğine dikkat çeken, komünistlerin bu ülkeyi çok sevdiklerini ve emekçilerin sömürüsüz eşit insanca bir yaşam hakkı olduğunu ifade eden TKP İstanbul İl Başkanı Senem Doruk İnam, hırsız holdinglerin emekçilere hesap vereceği günlerin yakın olduğunu söyledi.
TKP İstanbul İl Başkanı Senem Doruk İnam konumasına şöyle devam etti:
“Hepimiz açlıkla, yoksullukla, geçim sıkıntısıyla, barınma derdiyle uğraşıyoruz. Eğitim hakkımız elimizden alındı. Çocuklarımız nasıl okula gidecek diye düşünüyoruz kara kara. Sağlık hizmeti alamıyoruz.
Ulaşım hizmeti alamıyoruz. İşe giderken bile aldığımız ücretin birçoğunu otobüslere, metrolara, metrobüslere basıyoruz. Evimizde ışık yakarken bile düşünüyoruz.
Kadınlar çamaşır makinesini çalıştırmak için gece saatlerini bekliyor. Neden bekliyorlar biliyor musunuz? Çünkü biz evde çamaşır makinesi çalıştırdığımızda, çünkü biz evde ışığa bastığımızda bu kuledeki patronların kasası doluyor.
Hiç utanmıyorlar. Bugün bu ülkede açlık sınırı. Bakın sevgili arkadaşlar açlık sınırı diyoruz. 20 bin liranın üzerinde. Asgari ücret açlık sınırının altında, yoksulluk sınırı diye belirledikleri ücreti alamıyor bugün emekçiler bu ülkede. Çalışıyorlar. Neredeyse on dört, on beş saat çalışıyorlar. Uzun mesailer yapıyorlar.
İşlerinden atılma korkusuyla çalışıyorlar. Patronların baskısıyla çalışıyorlar ve açlık sınırının altında ücret alıyorlar. Biz böyle bir ülkede yaşamayı hak etmiyoruz. Bu emekçiler böyle bir ülkede yaşamayı hak etmiyor.
Biz bu ülkede bu zorluklarla yaşarken patronlar ne yapıyorlar? Her geçen gün kasalarını biraz daha fazla dolduruyorlar. Her geçen gün daha fazla kâr ediyorlar. Bakın sevgili arkadaşlar bu karlar milyarlar, milyar TL'ler, milyon dolarlar yetmiyor bunlara.
Aç gözlüler. Daha fazla çalıştırmak istiyorlar. Daha fazla sömürmek istiyorlar. Daha fazla kasalarını doldurmak istiyorlar. Çünkü bizim emeğimizle o kasaları dolduruyorlar. Çünkü bunlar kan emiciler. Bunlar sömürücüler. Bunlar hırsızlar. Uzakt aramayın.
Işte buradalar, bu kulelerde dolduruyorlar o kasaları. Bu kulelerde sömürüyorlar emekçileri. Bu kulelerde öldürüyorlar insanları.
Bakın sevgili arkadaşlar bugün bu ülkede 15-16 yaşında çocuklar ölüyor. Hiç düşünüyor mu bunlar? Bunlar kasalarını doldururken o liseli çocuklar can veriyorlar, can. O patronlar daha fazla zenginleşsin diye. Biz bunun hesabını soracağız. İzin vermeyeceğiz.
Hiçbir çocuğun, hiçbir emekçinin ölmesine, sömürülmesine izin vermeyeceğiz. Her gün kasalarını doldururken Temmuz'da emekçilerin ücretine zam yapmak konuşulmuyor bile. Ne iktidar konuşuyor, ne muhalefet konuşuyor, ne de patronlar.
Konuşmuyorlar çünkü işlerine gelmiyor. Çünkü ücretler biraz daha artarsa bunların kârları daha da düşecek. Öyle mi? Bizler emeğimizin hakkını alacağız diye onların kârlarını düşünüyoruz.
Bu ülkede biz bu patronların emekçilerin sömürüsüyle emekçilerin kanını emmesiyle asalaklıklarıyla hesaplaşacağız. Mutlaka ve mutlaka hesaplaşacağız. Çünkü bu yüzsüzlüğü çekmek zorunda değiliz sevgili dostlar.
Bunlar utanmazlar. Bugün Sabancı Holding'in önündeyiz değil mi? Bu Sabancıların neler yaptıklarını hatırlatalım biraz. Bu Sabancılar altı Şubat depreminde insanlar ölmüşlerken, enkazların altında kalmışken; binlerce insan acı çekerken Miami'de kahvaltı fotoğrafı paylaştılar.
Unuttuk mu biz bunu? Hayır, unutmadık. Bakın ne dedi bir tane Sabancı biliyor musunuz? Bir gazeteye demeç verirken bir programda dedi ki “bir insanın rahat yaşayabilmesi için 50 milyon doları olması gerekiyor. Rahat yaşayabilmesi için. Bugün bu emekçiler 17 bin liraya çalışıyor arkadaşlar 17 bin liraya. Utanmıyorlar bir de bunları söylerlerken. Çıkıyorlar karşımıza bir ev olsun, bir araba olsun, bir de 50 milyon dolar olsun diyorlar. Yazıklar olsun. Bu utanmazları bu ülkeden göndereceğiz.
Ekonomi nasıl düzelecekmiş? “Böyle konuşuyorsunuz. Holdinglerin önüne gidiyorsunuz, bağırıyorsunuz. Bunlar çözüm mü?” diye soruyorlar bize. Evet arkadaşlar çok basit bir çözüm.
Çok basit. Birkaç aile bir elin beş parmağını geçmeyen aileler bu ülkenin kaynaklarına bizim ürettiğimiz zenginliklerin üzerine çökmezse ekonomi düzelir. Bizim ücretlerimiz düzelir.
Bakın bu yaz sıcağındayız değil mi? Emekçiler harıl harıl çalışıyorlar. Sabahın köründe çıkıyorlar. Akşam gece karanlıkta gidiyorlar.
Bugün bir emekçinin tatile gitmesi hayal değil mi? Kimse tatile falan gidemiyor. Böyle bir şey düşünülemiyor. İnsanlar evine ekmeği nasıl götüreceğini, faturalarını nasıl ödeyeceğini otobüse nasıl bineceklerini düşünüyorlar.
Ama bu utanmazlar, bu yağmacılar, bu hırsızlar ülkenin dışında, şehir dışlarında uluslararası tatillerde boy gösteriyorlar. Bakın hatırlayın pandemide emekçiler inim inim inlerken salgın boyunca çalışmaya devam etmek zorunda kalırlarken bu utanmazlardan biri boğazda yalısının önünde spor yaparken emekçilerle dalga geçti. “Sakin ol şamp, evdeyim” dedi.
Gittik evine, baktık, evinde olsaydı evinin önünde asacaktık bu pankartı. Korkacaklardı o zaman. Zaten korkuyorlar.
Ama neredeler? O ev niye kapı duvar? Tatildeler çünkü. Bir aile edindikleri, kazandıkları kar paylarıyla istediği gibi tatil yapıyorlar. Sadece Sabancı Holding'in kârıyla sevgili arkadaşlar 5 milyon 300 bin emekçi bir hafta boyunca tatile çıkabilir.
Bu eşitsizliği biz ortadan kaldıracağız. Böyle bir Türkiye, böyle bir dünya istemiyoruz. Eşit sömürüsüz bir ülke istiyoruz.
İnsanların insanca yaşadığı, tatile çıkabildikleri emeğinin karşılıklarını alabildikleri bir ülke istiyoruz.
Evet devam edeceğiz. Holdinglerin kapısının önüne gitmeye patronlardan hesap sormaya devam edeceğiz.
Çünkü sevgili arkadaşlar biz bu ülkenin komünistleriyiz. Biz bu ülkeyi çok seviyoruz. Bu ülkenin hak ettiğinin bu olmadığını biliyoruz.
Emekçilerin sömürüsüz eşit ve insanca bir yaşam hakkı olduğunu ve bunu yapabileceğimizi biliyoruz. Ve söylüyoruz bunu yapabilmenin yolu çok basit. Bu kârlara bunların kazandıkları, bizim alın terimizle kazandıkları kârlara, varlıklara el koyacağız.
Çok açık ve net. Onlar halkın gereksinimleri için emekçilerin gereksinimleri için kullanılacak ve bu ülke eşit ve özgür bir ülke olacak.
Hırsız Sabancı Holding'in önünden seslendik. Bu sesi büyüteceğiz sevgili arkadaşlar. Bu ülkede emekçilerin insanca yaşayacağı bir düzeni mutlaka ve mutlaka kuracağız. Sabancı Holding'in de tüm hırsız holdinglerin de emekçilere karşı hesap vereceği günler yakın.
İstediğiniz kadar kulelere kaçın. İstediğiniz güvenlikleri alın. Biz bu ülkede sizden hesap soracağız. Sözümüz söz.”
İnam’ın konuşmasının ardından eylem sloganlarla son buldu.