“Doğu Akdeniz’deki enerji rezervi Türkiye’nin 600 yıllık ihtiyacını karşılayabilir”

GÜNDEM 26.02.2020 - 15:26, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 1987+ kez okundu.
 

“Doğu Akdeniz’deki enerji rezervi Türkiye’nin 600 yıllık ihtiyacını karşılayabilir”

  İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Yüksel, Doğu Akdeniz’de bulunan enerji rezervlerinin Türkiye’nin 600 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabileceğini söyledi.   İstanbul Medipol Üniversitesi Management and Economics Club (MEC) tarafından “Enerji Finansmanının Önemi ve Doğu Akdeniz’deki Enerji Rezervlerinin Büyüklüğü” başlıklı konferans düzenlendi. İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Silahtaroğlu konferansın açış konuşmasını gerçekleştirirken, İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Serhat Yüksel ile Doç. Dr. Hasan Dinçer konuya ilişkin açıklamalarda bulundu. Silahtaroğlu açış konuşmasında, elektriğin petrol ve doğalgaz gibi hidrokarbon yakıtların yerini almasının kolay olmadığını söyledi. Son yüzyılda devletlerin ve terör gruplarının enerji üzerinden pozisyon aldığını kaydeden Silahtaroğlu, Doğu Akdeniz’deki enerji rezervinin ciddi anlamda ekonomik büyüklüğe sahip olduğunu bu sebeple bölgenin uluslararası ilişkiler anlamında sıcak olduğunu söyledi.   YÜKSEL: DOĞU AKDENİZ’DEKİ ENERJİ REZERVİ TÜRKİYE’NİN CARİ AÇIĞINI KAPATIR Doç. Dr. Serhat Yüksel Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de attığı doğru adımları neticelendirebilmesi durumunda cari açığını büyük oranda azaltabileceğini söyledi. Amerikan Jeoloji Derneğinin verilerine göre Doğu Akdeniz’de bulunan rezervlerin Türkiye’nin 600 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabileceğini vurgulayan Yüksel şöyle dedi: “Türkiye her yıl 40 milyar dolar civarında cari açık ödemesi gerçekleştiriyor. Burada önemli olan husus, Türkiye’nin cari açık rakamındaki en önemli kaleminin enerji olması. Türkiye enerji ithalatı için her yıl yaklaşık 30 milyar dolar ödeme yapıyor. Eğer Doğu Akdeniz’deki kaynaklar etkin bir şekilde değerlendirilebilirse Türkiye enerji ithal etmeyecek, hatta yurt dışına ihraç edebilecek. Dolayısıyla cari açık büyük oradan azalacak. Doğu Akdeniz’deki enerjinin ciddi anlamda ekonomik büyüklüğünden söz edebiliriz. Amerikan Jeoloji Derneği, bu bölgede 3,5 trilyon metre küp doğalgaz ve 1,8 milyar varil civarı petrol rezervi olduğunu açıklamıştır. Bu rakamlar neredeyse Türkiye’nin 600 yıllık enerji ihtiyacına denk geliyor. Doğu Akdeniz’e sınırı olan birçok ülke ile birlikte ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa gibi büyük güçler de araştırma yapıyor. Bu demek oluyor ki yeni rezervler de bulunabilir, dolayısıyla rakam büyüyebilir. Bu rezervlere sahip olan ülkede ekonomik kriz, işsizlik, dolar yükselmesi gibi kavramlar ortadan kalkar.”   “EAS- MED BORU HATTININ YATIRIMCI BULMASI ZOR” Doğu Akdeniz enerji pazarında öne çıkan güzergahın EAS-MED olarak adlandırılan güzergâh olduğunu kaydeden Yüksel, proje aşamasında olan çalışmanın yatırımcılara güven vermediğini şu sözlerle ifade etti: “EAS- MED projesinde Akdeniz gazının İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya gönderilmesi hedefleniyor. Projenin finansmanı için bir yıla ihtiyaç olduğu, boru döşeme işleminin ise 5 yıl kadar süreceği biliniyor. Avrupa Birliği bu projeyi destekliyor çünkü Rusya’ya bağımlı olmak istemiyor. Türkiye bu boru hattı güzergahında devre dışı bırakılmak isteniyor. Türkiye’nin ciddi anlamda tepki gösterdiği projenin yapımında sıkıntılar söz konusu. İlk olarak finansal problemler bulunuyor. Projenin maliyeti 7 milyar dolar civarında. Sadece fizibilite çalışmaları için 100 milyon dolar harcandı. İkinci sorun ise teknolojik problemler. Teknik olarak 3,5 km derinliğe inilmesi ve 2 bin 100 km’lik uzunluğa erişilmesi gerekiyor. Bu yüzden bu boru hattının yalnızca İsrail’de keşfi yapılmış gaz rezervlerinden elde edilecek doğal gaz ile doldurulabilmesi mümkün görünmüyor. Burada birçok ülke yer alıyor ve gerginlikten ötürü bu ülkeleri donanmalar koruyor. Her an çatışma çıkabilir. Yatırımcı belirsizliği sevmez, bu yüzden bu projeye 7 milyar dolar yatıracak şirket bulmak kolay değil.”   DİNÇER: YENİLENEBİLİR ENERJİNİN TEŞVİK EDİLMESİ GEREKİYOR Doç. Dr. Hasan Dinçer ise enerjinin olduğu her yerde bir çatışmanın başladığını ifade etti. Ortadoğu bölgesinin dünyada bulunan enerjinin yüzde 75’ini barındırdığını kaydeden Dinçer önümüzdeki 10 yıllık süreçte yenilenebilir enerji lehine çalışmalar olacağını söyledi. Enerji ve enerjiye dayalı yatırımların temelinde finansman ihtiyacı olduğunu kaydeden Dinçer şöyle devam etti: “Türkiye’de 3 çeşit taksi tipi mevcut. Birisi bildiğimiz sarı taksiler, ikincisi lüks taksiler, üçüncüsü ise elektrikli taksiler. Binen var mı? Yoktur, çünkü lüks taksiden bile daha pahalı. Sebebini özetlemek gerekirse elektrikli araçların tarifesine ek olarak motorinden alınan vergi miktarı ekleniyor. Bu durumda tabi ki siz çevreyi koruyorsunuz ama cebinizi de bir müddet sonra eritiyorsunuz. Diğer ülkeler bu süreci nasıl yürütüyor? Örnek vereyim, Londra’da merkeze gitmeye çalıştığınızda elektrikli araba kullanıyorsanız şehre giriş belgesini daha az ödüyorsunuz. Elektrikli araba alırsanız size bir otopark tahsis ediliyor, belli bir dönem para vermeden şarj dolum ünitelerinden faydalanabiliyorsunuz. Dolayısıyla ülkemizde de teşviklerin artırılması lazım. Böyle olursa hem yatırımcı daha çok satış yapabilir hem de maliyetler düşer. En önemlisi çevreye karşı duyarlılık bilinciyle doğru enerji kaynaklarını kullanarak tüketim yapmış oluruz.”    

 

İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Yüksel, Doğu Akdeniz’de bulunan enerji rezervlerinin Türkiye’nin 600 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabileceğini söyledi.

 

İstanbul Medipol Üniversitesi Management and Economics Club (MEC) tarafından “Enerji Finansmanının Önemi ve Doğu Akdeniz’deki Enerji Rezervlerinin Büyüklüğü” başlıklı konferans düzenlendi. İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Silahtaroğlu konferansın açış konuşmasını gerçekleştirirken, İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Serhat Yüksel ile Doç. Dr. Hasan Dinçer konuya ilişkin açıklamalarda bulundu. Silahtaroğlu açış konuşmasında, elektriğin petrol ve doğalgaz gibi hidrokarbon yakıtların yerini almasının kolay olmadığını söyledi. Son yüzyılda devletlerin ve terör gruplarının enerji üzerinden pozisyon aldığını kaydeden Silahtaroğlu, Doğu Akdeniz’deki enerji rezervinin ciddi anlamda ekonomik büyüklüğe sahip olduğunu bu sebeple bölgenin uluslararası ilişkiler anlamında sıcak olduğunu söyledi.

 

YÜKSEL: DOĞU AKDENİZ’DEKİ ENERJİ REZERVİ TÜRKİYE’NİN CARİ AÇIĞINI KAPATIR

Doç. Dr. Serhat Yüksel Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de attığı doğru adımları neticelendirebilmesi durumunda cari açığını büyük oranda azaltabileceğini söyledi. Amerikan Jeoloji Derneğinin verilerine göre Doğu Akdeniz’de bulunan rezervlerin Türkiye’nin 600 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabileceğini vurgulayan Yüksel şöyle dedi: “Türkiye her yıl 40 milyar dolar civarında cari açık ödemesi gerçekleştiriyor. Burada önemli olan husus, Türkiye’nin cari açık rakamındaki en önemli kaleminin enerji olması. Türkiye enerji ithalatı için her yıl yaklaşık 30 milyar dolar ödeme yapıyor. Eğer Doğu Akdeniz’deki kaynaklar etkin bir şekilde değerlendirilebilirse Türkiye enerji ithal etmeyecek, hatta yurt dışına ihraç edebilecek. Dolayısıyla cari açık büyük oradan azalacak. Doğu Akdeniz’deki enerjinin ciddi anlamda ekonomik büyüklüğünden söz edebiliriz. Amerikan Jeoloji Derneği, bu bölgede 3,5 trilyon metre küp doğalgaz ve 1,8 milyar varil civarı petrol rezervi olduğunu açıklamıştır. Bu rakamlar neredeyse Türkiye’nin 600 yıllık enerji ihtiyacına denk geliyor. Doğu Akdeniz’e sınırı olan birçok ülke ile birlikte ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa gibi büyük güçler de araştırma yapıyor. Bu demek oluyor ki yeni rezervler de bulunabilir, dolayısıyla rakam büyüyebilir. Bu rezervlere sahip olan ülkede ekonomik kriz, işsizlik, dolar yükselmesi gibi kavramlar ortadan kalkar.”

 

“EAS- MED BORU HATTININ YATIRIMCI BULMASI ZOR”

Doğu Akdeniz enerji pazarında öne çıkan güzergahın EAS-MED olarak adlandırılan güzergâh olduğunu kaydeden Yüksel, proje aşamasında olan çalışmanın yatırımcılara güven vermediğini şu sözlerle ifade etti: “EAS- MED projesinde Akdeniz gazının İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya gönderilmesi hedefleniyor. Projenin finansmanı için bir yıla ihtiyaç olduğu, boru döşeme işleminin ise 5 yıl kadar süreceği biliniyor. Avrupa Birliği bu projeyi destekliyor çünkü Rusya’ya bağımlı olmak istemiyor. Türkiye bu boru hattı güzergahında devre dışı bırakılmak isteniyor. Türkiye’nin ciddi anlamda tepki gösterdiği projenin yapımında sıkıntılar söz konusu. İlk olarak finansal problemler bulunuyor. Projenin maliyeti 7 milyar dolar civarında. Sadece fizibilite çalışmaları için 100 milyon dolar harcandı. İkinci sorun ise teknolojik problemler. Teknik olarak 3,5 km derinliğe inilmesi ve 2 bin 100 km’lik uzunluğa erişilmesi gerekiyor. Bu yüzden bu boru hattının yalnızca İsrail’de keşfi yapılmış gaz rezervlerinden elde edilecek doğal gaz ile doldurulabilmesi mümkün görünmüyor. Burada birçok ülke yer alıyor ve gerginlikten ötürü bu ülkeleri donanmalar koruyor. Her an çatışma çıkabilir. Yatırımcı belirsizliği sevmez, bu yüzden bu projeye 7 milyar dolar yatıracak şirket bulmak kolay değil.”

 

DİNÇER: YENİLENEBİLİR ENERJİNİN TEŞVİK EDİLMESİ GEREKİYOR

Doç. Dr. Hasan Dinçer ise enerjinin olduğu her yerde bir çatışmanın başladığını ifade etti. Ortadoğu bölgesinin dünyada bulunan enerjinin yüzde 75’ini barındırdığını kaydeden Dinçer önümüzdeki 10 yıllık süreçte yenilenebilir enerji lehine çalışmalar olacağını söyledi. Enerji ve enerjiye dayalı yatırımların temelinde finansman ihtiyacı olduğunu kaydeden Dinçer şöyle devam etti: “Türkiye’de 3 çeşit taksi tipi mevcut. Birisi bildiğimiz sarı taksiler, ikincisi lüks taksiler, üçüncüsü ise elektrikli taksiler. Binen var mı? Yoktur, çünkü lüks taksiden bile daha pahalı. Sebebini özetlemek gerekirse elektrikli araçların tarifesine ek olarak motorinden alınan vergi miktarı ekleniyor. Bu durumda tabi ki siz çevreyi koruyorsunuz ama cebinizi de bir müddet sonra eritiyorsunuz. Diğer ülkeler bu süreci nasıl yürütüyor? Örnek vereyim, Londra’da merkeze gitmeye çalıştığınızda elektrikli araba kullanıyorsanız şehre giriş belgesini daha az ödüyorsunuz. Elektrikli araba alırsanız size bir otopark tahsis ediliyor, belli bir dönem para vermeden şarj dolum ünitelerinden faydalanabiliyorsunuz. Dolayısıyla ülkemizde de teşviklerin artırılması lazım. Böyle olursa hem yatırımcı daha çok satış yapabilir hem de maliyetler düşer. En önemlisi çevreye karşı duyarlılık bilinciyle doğru enerji kaynaklarını kullanarak tüketim yapmış oluruz.”

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.