NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU ÇOĞUNLUKLA ERKEKLERDE GÖRÜLÜR

08.05.2019 - 13:03, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:19 2863+ kez okundu.
 

NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU ÇOĞUNLUKLA ERKEKLERDE GÖRÜLÜR

    Psikolog Gülcem Yıldırım, Narsistik kişilik bozukluğu konusunda önemli bilgiler verdi.   Narsistik kişilik bozukluğunun en önemli özelliği abartılı bir şekilde kendine hayran olma, kendini beğenme, tüm güçlülük ve büyüklenmeciliktir.  Bu bozukluğa sahip olan kişiler kendilerini yüceltirken, diğerlerini küçümseme ve aşağılama eğiliminde olur.   Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin zihinleri sürekli bir şekilde muhteşem başarı düşünceleri ile doludur. Muhteşem başarı fantezilerinde onları tatmin eden duygu ise diğerlerinin hayranlığı almak, o ışıltılı bakışı görmektir. Bu bozukluğa sahip olan kişilerin doymayan bir takdir görme, sevilme, beğenilme, onaylanma ihtiyaçları vardır.   Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerdeki hayranlığa ve takdir görmeye duyulan ihtiyaç onları iş hayatında başarılı, makam ve para sahibi yapar. Bu kişiler kendilerine sürekli bir hedef koyar, hedefine ulaşmak için elinden gelen bütün çabayı sarf eder ve sonucunda da hedeflerine çoğunlukla ulaşır. Bu kişiler süreçten keyif almaz, bütün dikkatini ve zekasını varmak istediği hedefe yöneltir. Hedeflerine ulaştıklarında ise htikleri duygu hayal kırıklığı ve mutsuzluk olur. Mutluluğun burada da olmadığını anlarlar ve hemen kendilerine yeni bir hedef daha koyarlar.    Bu kişilerin insan ilişkileri sömürücü ve manipülatiftir. Çocukluk dönemlerinde diğerlerinin ihtiyaçlarını anlama ve onlara istediği şeyi vermeyi öğrenen bu kişiler ilişki içinde diğerinin ihtiyacını anlayıp bunu diğerini sömürmek için kullanır. Bu kişilerin kadınları çok iyi anlar ve kadınların ihtiyacını bir süre görüp onları kendilerine bağımlı yaptıktan sonra onlara eşya gibi davranıp sömürmeye başlar. Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin kadınları yani partnerleri genellikle şu ifadeyi kullanır; kendimi çanta gibi hissediyorum, kendimi eşya gibi hissediyorum. Kadınları sepete atma konusunda yeteneklidirler, kadın sepete girmezse şayet sepete girmeyen kadına karşı saplantılı bir aşk besleme duygularını da bu kişilerde sıklıkla görürüz.   Bu kişilerin sevme yetileri yok denecek kadar azdır. Kendilerine olan hayranlıklarıyla eşine ve diğer insanlara olan duyguları arasında zıtlık vardır. Bu kişilerin sevgileri eşlerinden ziyade çocuklarınadır.Çocuklarını kendi vücudunun devamıymış gibi algıladıklarından ruhsal olarak da en yakın ilişki kurduğu kişiler çoğunlukla çocukları olur.     Narsistik kişilik bozukluğu toplumumuzda çoğunlukla erkeklerde görülür. Erkeklerde görülmesinin en önemli nedeni ilk çağlardan itibaren evin geçiminden sorumlu olan kişinin erkek olması, erkekten beklenen güç ve başarıdır. Dolayısıyla erkeğin güçlü ve başarılı olması gerekir. Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler çoğunlukla güçlü ve başarılı kişilerdir.    Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler zor çocukluk yaşantısı geçiren kişilerdir. Çocukluklarında çoğu zaman narsist bir ebeveyn vardır. Ebeveynin çocuktan başarı beklentisi yüksek, çocuğun başarısızlığına olan tahammülü ise yok denecek kadar azdır. Bu çocuklar çoğunlukla ailenin vitrinine koyulan çocuklarıdır. Çocuk bu rolden vazgeçmek istediğinde ebeveynleri çocuktan olumlu duygusunu çeker ve duygusal olarak çocuğu terk eder. Duygusal geri çekilmeye dayanamayan çocuk ise kendi kimliğinden ve kişiliğinden vazgeçip ebeveyninin istediği kişi olur. Çocuk yetişkin bir birey olduğunda, başarılı olduğunda içindeki ebeveyninin sesi çocuğu severek, alkışlayarak, aferin diyerek ödüllendirirken, çocuk başarısız olduğunda eleştiren, aşağılayan, küçümseyen bir içsesle karşı karşıya kalır. Çocuğun kendi kimliğinin ve kişiliğinin oluşmasına olanak vermeyen örseleyici çocukluk yaşantılarının sonucu ise yetişkin bir insan olduğunda her başarısızlık duygusunu htiğinde duyumsadığı boşluk ve huzursuzluk duygusudur.   Narsistik kişilerin çocukluklarında ebeveynlerinin çocuğa karşı soğuk, mesafeli ve çocuğun duygusunu anlamayan ancak her şeye rağmen çocuğa özel davranan kişiler olduğunu gözlemleriz. Bu kişiler ailenin tek çocuğu olabildiği gibi, ailede özel bir anlam verilen kişiyi de sembolize edebilirler. Örneğin; ilk torun olabilirler ya da bu çocukların özel bir yeteneği olabilir. Yani göreceli bir sebepten bu çocuklar aile için özel olan çocuklardır.   Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin duygusal olarak ayrışma bireyleşme süreçlerini  sağlıklı bir şekilde tamamlayamamış, nesne sürekliliğini sağlayamayan kişiler olduğu bilinmektedir.    NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN TERAPİSİ Narsistik kişilik bozukluğu terapiyle iyileşen bir hastalıktır. Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişileri terapiye getiren en önemli sebep ikili ilişkilerde yaşadıkları sıkıntılardır Narsistik kişilik bozukluğunun terapisinde tüm kişilik bozukluklarında olduğu gibi bölme savunma mekanizması aktiftir. Yani bu kişiler terapiye gelirken terapistini idealize ederek gelir çoğu zaman. Süreçte terapinin ilerlemesiyle beraber htikleri değersizlik duygusunu terapiste yansıtırlar. Terapide danışanın tümgüçlülük  ve değersizlik  arasındaki salınımını danışanın fark etmesi ve bunun örseleyici çocukluk yaşantılarıyla benzerliği konuşulur.   

 

 

Psikolog Gülcem Yıldırım, Narsistik kişilik bozukluğu konusunda önemli bilgiler verdi.

 

Narsistik kişilik bozukluğunun en önemli özelliği abartılı bir şekilde kendine hayran olma, kendini beğenme, tüm güçlülük ve büyüklenmeciliktir.  Bu bozukluğa sahip olan kişiler kendilerini yüceltirken, diğerlerini küçümseme ve aşağılama eğiliminde olur.

 

Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin zihinleri sürekli bir şekilde muhteşem başarı düşünceleri ile doludur. Muhteşem başarı fantezilerinde onları tatmin eden duygu ise diğerlerinin hayranlığı almak, o ışıltılı bakışı görmektir. Bu bozukluğa sahip olan kişilerin doymayan bir takdir görme, sevilme, beğenilme, onaylanma ihtiyaçları vardır.

 

Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerdeki hayranlığa ve takdir görmeye duyulan ihtiyaç onları iş hayatında başarılı, makam ve para sahibi yapar. Bu kişiler kendilerine sürekli bir hedef koyar, hedefine ulaşmak için elinden gelen bütün çabayı sarf eder ve sonucunda da hedeflerine çoğunlukla ulaşır. Bu kişiler süreçten keyif almaz, bütün dikkatini ve zekasını varmak istediği hedefe yöneltir. Hedeflerine ulaştıklarında ise htikleri duygu hayal kırıklığı ve mutsuzluk olur. Mutluluğun burada da olmadığını anlarlar ve hemen kendilerine yeni bir hedef daha koyarlar. 

 

Bu kişilerin insan ilişkileri sömürücü ve manipülatiftir. Çocukluk dönemlerinde diğerlerinin ihtiyaçlarını anlama ve onlara istediği şeyi vermeyi öğrenen bu kişiler ilişki içinde diğerinin ihtiyacını anlayıp bunu diğerini sömürmek için kullanır. Bu kişilerin kadınları çok iyi anlar ve kadınların ihtiyacını bir süre görüp onları kendilerine bağımlı yaptıktan sonra onlara eşya gibi davranıp sömürmeye başlar. Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin kadınları yani partnerleri genellikle şu ifadeyi kullanır; kendimi çanta gibi hissediyorum, kendimi eşya gibi hissediyorum. Kadınları sepete atma konusunda yeteneklidirler, kadın sepete girmezse şayet sepete girmeyen kadına karşı saplantılı bir aşk besleme duygularını da bu kişilerde sıklıkla görürüz.

 

Bu kişilerin sevme yetileri yok denecek kadar azdır. Kendilerine olan hayranlıklarıyla eşine ve diğer insanlara olan duyguları arasında zıtlık vardır. Bu kişilerin sevgileri eşlerinden ziyade çocuklarınadır.Çocuklarını kendi vücudunun devamıymış gibi algıladıklarından ruhsal olarak da en yakın ilişki kurduğu kişiler çoğunlukla çocukları olur.  

 

Narsistik kişilik bozukluğu toplumumuzda çoğunlukla erkeklerde görülür. Erkeklerde görülmesinin en önemli nedeni ilk çağlardan itibaren evin geçiminden sorumlu olan kişinin erkek olması, erkekten beklenen güç ve başarıdır. Dolayısıyla erkeğin güçlü ve başarılı olması gerekir. Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler çoğunlukla güçlü ve başarılı kişilerdir.

 

 Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler zor çocukluk yaşantısı geçiren kişilerdir. Çocukluklarında çoğu zaman narsist bir ebeveyn vardır. Ebeveynin çocuktan başarı beklentisi yüksek, çocuğun başarısızlığına olan tahammülü ise yok denecek kadar azdır. Bu çocuklar çoğunlukla ailenin vitrinine koyulan çocuklarıdır. Çocuk bu rolden vazgeçmek istediğinde ebeveynleri çocuktan olumlu duygusunu çeker ve duygusal olarak çocuğu terk eder. Duygusal geri çekilmeye dayanamayan çocuk ise kendi kimliğinden ve kişiliğinden vazgeçip ebeveyninin istediği kişi olur. Çocuk yetişkin bir birey olduğunda, başarılı olduğunda içindeki ebeveyninin sesi çocuğu severek, alkışlayarak, aferin diyerek ödüllendirirken, çocuk başarısız olduğunda eleştiren, aşağılayan, küçümseyen bir içsesle karşı karşıya kalır. Çocuğun kendi kimliğinin ve kişiliğinin oluşmasına olanak vermeyen örseleyici çocukluk yaşantılarının sonucu ise yetişkin bir insan olduğunda her başarısızlık duygusunu htiğinde duyumsadığı boşluk ve huzursuzluk duygusudur.

 

Narsistik kişilerin çocukluklarında ebeveynlerinin çocuğa karşı soğuk, mesafeli ve çocuğun duygusunu anlamayan ancak her şeye rağmen çocuğa özel davranan kişiler olduğunu gözlemleriz. Bu kişiler ailenin tek çocuğu olabildiği gibi, ailede özel bir anlam verilen kişiyi de sembolize edebilirler. Örneğin; ilk torun olabilirler ya da bu çocukların özel bir yeteneği olabilir. Yani göreceli bir sebepten bu çocuklar aile için özel olan çocuklardır.

 

Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin duygusal olarak ayrışma bireyleşme süreçlerini  sağlıklı bir şekilde tamamlayamamış, nesne sürekliliğini sağlayamayan kişiler olduğu bilinmektedir. 

 

NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN TERAPİSİ

Narsistik kişilik bozukluğu terapiyle iyileşen bir hastalıktır. Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişileri terapiye getiren en önemli sebep ikili ilişkilerde yaşadıkları sıkıntılardır Narsistik kişilik bozukluğunun terapisinde tüm kişilik bozukluklarında olduğu gibi bölme savunma mekanizması aktiftir. Yani bu kişiler terapiye gelirken terapistini idealize ederek gelir çoğu zaman. Süreçte terapinin ilerlemesiyle beraber htikleri değersizlik duygusunu terapiste yansıtırlar. Terapide danışanın tümgüçlülük  ve değersizlik  arasındaki salınımını danışanın fark etmesi ve bunun örseleyici çocukluk yaşantılarıyla benzerliği konuşulur. 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.