Özen: Nükleer macerasından vazgeçin yenilenebilir enerjiye yönelin

GÜNDEM 25.04.2022 - 17:23, Güncelleme: 29.12.2022 - 15:20 3486+ kez okundu.
 

Özen: Nükleer macerasından vazgeçin yenilenebilir enerjiye yönelin

Adana Ekoloji Platformu Sözcüsü Cemil Özen, Türkiye’nin nükleer santral macerasından bir an önce vazgeçmesi gerektiğini belirterek, “Doğayla uyumlu, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeli ve özelleştirme uygulamalarına son verilmelidir” dedi.    Özen, Çernobil faciasının yıldönümünde düzenlediği basın toplantısında, nükleer santral çalışmalarına tepki gösterdi. Elektrik üretmenin onlarca farklı yolu olduğuna dikkat çeken Özen, ülkeyi yeni facialara sürüklemeye ve nükleer çöplük haline dönüştürmeye kimsenin hakkı olmadığını bildirdi.  Özen, İkinci Dünya Savaşı‘nda Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombalarının etkisinden kurtulamayan insanlığın 26 Nisan 1986‘da bir kez daha nükleer tehlikeyle karşı karşıya kaldığını anımsatarak, şöyle dedi: “Bundan tam 36 yıl önce, 26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Pripyat şehri, insanlık tarihinin en korkunç felaketlerinden birine sahne oldu. Çernobil Nükleer Santralinde yaşanan patlama sonucu çevreye Hiroşima’ya atılan atom bombasının 50 katına eşit miktarda radyasyon yayıldı. 200 bin kilometrekarelik bir alan radyasyonun etkisi altında kaldı. Radyoaktif madde yüklü bulutlar, Türkiye dahil Avrupa’da birçok ülkeyi etkiledi. Patlama ilk anda santralde görevli 31 kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Ancak kazanın asıl yıkıcı etkisi daha sonra ortaya çıktı. Yaklaşık 8,4 milyon kişinin radyasyona maruz kaldığı ileri sürülürken, kimi araştırmalara göre 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne neden oldu. Yüz binlerce çocuk sakat doğdu, kanser vakalarında ciddi artış oldu. Yine patlamanın ardından santralin yakınlarındaki tüm ağaçlar ayakta öldü ve hayvanlar yok oldu. Patlamadan bu yana yaklaşık 4 bin kilometrelik bir alan terk edilmiş durumda. Santralin yakınlarındaki Pripyat kenti ise “hayalet şehre” dönüştü.” Çernobil faciasının ardından yayınlanan beş bin civarındaki tıbbi araştırmada, kazadan sonra bölgedeki kanser oranının 20 kat, sakat bebek doğumlarının 2,5 kat, tüberküloz hastalığına yakalananların sıklığının ise 10 kat arttığına dikkat çeken Cemil Özen, “Bu  felaketin etkisi kuşaktan kuşağa katlanarak devam ediyor. Kansere yakalananlar, hastane kapılarında geçen ömürler, sakat kalmış çocuklar, kül altında kalan bir yaşam. İşte Çernobil’in 36 yıllık kısa özeti” ifadelerini kullandı.  Özen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya, Çernobil Nükleer Santralinde yaşanan patlamanın etkilerini tartışmaya devam ederken bu defa 11 Mart 2011 tarihinde Japonya’nın Fukuşima şehrinde deprem ve depreme bağlı tsunami nedeniyle nükleer santral su aldı ve reaktörleri çöktü. Bu yıkımın sebebi ise, tasarımda böylesi büyük bir felaketin öngörülememesiydi.  Her iki nükleer felaketten de anlaşılabileceği gibi; doğanın insan tahayyülünün üstünde ve tahmin edilemez oluşu, tesislerin tasarım kriterlerinin yetersiz kalması ve acil eylem planına baz alınan senaryoların afet sırasında işlevsizleşmesi kaçınılmaz olmaktadır. Çernobil ve Fukuşima’da yaşanan felaketler, nükleere karşı olanların haklılığını bir kez daha ortaya koydu. Bütün bu yaşananlara rağmen AKP Hükümeti, kamu yararına ve hukuka aykırı yöntemlerle nükleer santral yapma inadını sürdürüyor. Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşaatı hukuken geçerli bir ÇED raporu olmaksızın, ihale ve hukuk süreçleri geçersiz kılınarak devletler arası anlaşma ile devam ettiriliyor. Şöyle de söyleyebiliriz: Çernobil felaketinin sorumlusu Rus ROSATOM şirketine Mersin Akkuyu’da nükleer santral kurma işi veriliyor."

Adana Ekoloji Platformu Sözcüsü Cemil Özen, Türkiye’nin nükleer santral macerasından bir an önce vazgeçmesi gerektiğini belirterek, “Doğayla uyumlu, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeli ve özelleştirme uygulamalarına son verilmelidir” dedi. 

 

Özen, Çernobil faciasının yıldönümünde düzenlediği basın toplantısında, nükleer santral çalışmalarına tepki gösterdi. Elektrik üretmenin onlarca farklı yolu olduğuna dikkat çeken Özen, ülkeyi yeni facialara sürüklemeye ve nükleer çöplük haline dönüştürmeye kimsenin hakkı olmadığını bildirdi. 


Özen, İkinci Dünya Savaşı‘nda Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombalarının etkisinden kurtulamayan insanlığın 26 Nisan 1986‘da bir kez daha nükleer tehlikeyle karşı karşıya kaldığını anımsatarak, şöyle dedi: “Bundan tam 36 yıl önce, 26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Pripyat şehri, insanlık tarihinin en korkunç felaketlerinden birine sahne oldu. Çernobil Nükleer Santralinde yaşanan patlama sonucu çevreye Hiroşima’ya atılan atom bombasının 50 katına eşit miktarda radyasyon yayıldı. 200 bin kilometrekarelik bir alan radyasyonun etkisi altında kaldı. Radyoaktif madde yüklü bulutlar, Türkiye dahil Avrupa’da birçok ülkeyi etkiledi. Patlama ilk anda santralde görevli 31 kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Ancak kazanın asıl yıkıcı etkisi daha sonra ortaya çıktı. Yaklaşık 8,4 milyon kişinin radyasyona maruz kaldığı ileri sürülürken, kimi araştırmalara göre 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne neden oldu. Yüz binlerce çocuk sakat doğdu, kanser vakalarında ciddi artış oldu. Yine patlamanın ardından santralin yakınlarındaki tüm ağaçlar ayakta öldü ve hayvanlar yok oldu. Patlamadan bu yana yaklaşık 4 bin kilometrelik bir alan terk edilmiş durumda. Santralin yakınlarındaki Pripyat kenti ise “hayalet şehre” dönüştü.”
Çernobil faciasının ardından yayınlanan beş bin civarındaki tıbbi araştırmada, kazadan sonra bölgedeki kanser oranının 20 kat, sakat bebek doğumlarının 2,5 kat, tüberküloz hastalığına yakalananların sıklığının ise 10 kat arttığına dikkat çeken Cemil Özen, “Bu  felaketin etkisi kuşaktan kuşağa katlanarak devam ediyor. Kansere yakalananlar, hastane kapılarında geçen ömürler, sakat kalmış çocuklar, kül altında kalan bir yaşam. İşte Çernobil’in 36 yıllık kısa özeti” ifadelerini kullandı. 
Özen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya, Çernobil Nükleer Santralinde yaşanan patlamanın etkilerini tartışmaya devam ederken bu defa 11 Mart 2011 tarihinde Japonya’nın Fukuşima şehrinde deprem ve depreme bağlı tsunami nedeniyle nükleer santral su aldı ve reaktörleri çöktü. Bu yıkımın sebebi ise, tasarımda böylesi büyük bir felaketin öngörülememesiydi.  Her iki nükleer felaketten de anlaşılabileceği gibi; doğanın insan tahayyülünün üstünde ve tahmin edilemez oluşu, tesislerin tasarım kriterlerinin yetersiz kalması ve acil eylem planına baz alınan senaryoların afet sırasında işlevsizleşmesi kaçınılmaz olmaktadır. Çernobil ve Fukuşima’da yaşanan felaketler, nükleere karşı olanların haklılığını bir kez daha ortaya koydu. Bütün bu yaşananlara rağmen AKP Hükümeti, kamu yararına ve hukuka aykırı yöntemlerle nükleer santral yapma inadını sürdürüyor. Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşaatı hukuken geçerli bir ÇED raporu olmaksızın, ihale ve hukuk süreçleri geçersiz kılınarak devletler arası anlaşma ile devam ettiriliyor. Şöyle de söyleyebiliriz: Çernobil felaketinin sorumlusu Rus ROSATOM şirketine Mersin Akkuyu’da nükleer santral kurma işi veriliyor."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.