TTB-MK üyelerinin görevden alınmasına tepki gösterdiler.

GÜNDEM 23.11.2023 - 14:22, Güncelleme: 23.11.2023 - 14:30 2861+ kez okundu.
 

TTB-MK üyelerinin görevden alınmasına tepki gösterdiler.

DR. SUNTUR: “TTB’nin yargı eliyle susturulması kabul edilemez”
Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey (TTB-MK) üyelerinin görevden alınmasına, Adana Tabip Odası, KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Büro Emekçileri Sendikası ve EMEP il örgütü üyeleri tepki gösterdi. Adana Şehir Hastanesi Başhekimlik önünde toplanan katılımcılar adına konuşan Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ahmet Suntur, “TTB’yi yargı eliyle susturmaya çalışmak kabul edilemez. Hukuk dışı davaname bir an önce geri çekilmelidir” çağrısında bulundu. Davanın 10 Kasım’da görüşüldüğüne dikkat çeken Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Suntur, yeni duruşma tarihinin ise 30 Kasım olarak belirlendiğini ifade etti. Mahkeme hakiminin usul ve belge eksikliğini gerekçe göstererek bu kadar kısa sürede ertelemesi olağan uygulamaların dışında olduğunu iddia eden Dr. Suntur, karar duruşması olma ihtimalinin yüksek olduğunu iddia etti. DR. SUNTUR: “MESLEK ÖRGÜTLER ZAPTURAPT ALTINA ALINMAK İSTENİYOR” TTB’nin anayasal güvencesi olan, 6023 sayılı yasa ile kurulduğunu ifade eden Dr. Suntur, kamu kurumu niteliğinde hekimlerin örgütlü sesi ve demokratik meslek örgütü olduğunu kaydetti. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına da değinen Dr. Suntur, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının işlevi sadece meslektaşlar arasındaki ilişkileri düzenlemekle sınırlı değildir. Bu kuruluşlara çoğulcu demokratik ortamın gelişimine ilişkin rollerin önemi sebebiyle kamusal nitelik kazandırılmıştır. TBB kanununda yer alan ‘amaç dışı faaliyet’ vurgusu 12 Eylül darbesi sonucu getirilmiş meslek örgütlerini zapturapt altına almayı hedefleyen otoriter anlayışların yansımalarıdır” şeklinde konuştu. “SÜREÇLERİ DAYANIŞMA İLE AŞTIK” Hekimliğin insanlık tarihi kadar eski olmasının yanında evrensel bir meslek olduğunun altını çizen Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ahmet Suntur, hekimliğin ilkelerinin eski çağlara kadar gittiğini ama bir o kadar da güncel olduğunu kaydetti. Savaşa, çatışmalara, insana zarar veren, insan eliyle gerçekleştirilen her türlü olağandışı duruma karşı durmak ve barış dilini kullanmanın hekimlerin etik görevi olduğunu da iddia eden Dr. Suntur, “TTB yöneticileri 12 Eylül’den bu yana bir çok hukuk dışı uygulamalardan nasibini almış, değişik dönemlerde yaptıkları açıklamalar sebebiyle yargılanmışlardır. 1985’de dönemin TBB Başkanı Nusret Fişek’in ‘ölüm cezası hekimlik mesleği ile bağdaşmaz’, 2001 TBB-Yüksek Onur Kurulu’nun ‘Bilinci açık olan bir açlık grevcisinin zorla beslenmesi uluslararası hekimlik değerlerine aykırıdır’, 2018 yılında dönemin TTB-Merkez Konseyi tarafından ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ açıklamaları bunlara örnektir. Bu tarihi yargılanmalarda TTB; barışı, demokrasiyi, sağlıklı yaşam hakkını, mesleğin evrensel etik değerlerini savunarak bu davaların hukuksuzluğunu ortaya çıkarmışlardır” diye konuşarak, TTB ve örgütsel bütünlüğün bu hukuk dışı baskı süreçlerini her daim dayanışma ve mücadele ile aştığını ifade etti. “DAVA GERİ ÇEKİLMELİ” 30 Kasım’da görülecek davanamenin de TTB’nin maruz kaldığı tarihi davalardan bir tanesi olduğunu kaydeden TTB Başkanı’nın Adli Tıp Uzmanı olarak yaptığı açıklamaların bahane edildiğini belirten Dr. Suntur, somut hiçbir belge olmadan tüm TTB-MK üyelerinin görevden alınmak istendiğini söyledi. Bu durumun TTB örgütsel bütünlüğüne ve seçimle oluşan yapısına müdahale anlamına geldiğini de iddia eden Dr. Suntur, “Hukuki yönü olmayan bu davanın amacı, kamuoyu önünde hekimlerin örgütlü gücü TTB’yi itibarsızlaştırma, suçlu ilan etmek için algı oluşturma ve yargı eliyle TTB’yi dizayn etmektir” şeklinde konuşarak, davanın geri çekilmesini ve TTB’nin demokratik yönetsel mekanizmalarına müdahalenin son bulmasını talep etti. DOÇ. DR. ÖKTEN: “KABUL ETMİYORUZ” Türk Tabipler Birliği 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten de, TTB’nin örgütsel bütünlüğüne yönelik yapılacak her türlü müdahaleyi kabul etmediklerini söyledi. TTB’nin gücünü iktidarlardan değil, tabip odalarından, hekimlerden, demokrasiden, hak, hukuk, adalet ve halktan aldığını ifade eden Doç. Dr. Ökten, TTB’nin geçmişte de birçok iktidarın hedefi konumuna geldiğini iddia etti. TTB Merkez Konseyi’nin Pandemide tüm varlıklarını ortaya koymalarına rağmen pandeminin şeffaf yönetilmediğini, verilerin saklandığını, gerçek verileri sayısal olarak azaltıldığını tespit ettiğine vurgu yapan Doç. Dr. Ökten, “TTB Merkez Konsey yönetimi yine iktidarın hedefi haline gelerek, görevden alınma ve kapatılma tehdidi ile karşı karşıya gelmiştir. Şimdi yine ne olduğunu bilmediğimiz bir suçlama ile MK görevden alınmak istenmektedir” şeklinde konuşarak, TTB’nin neden hedefte olduğu konusuna açıklık getirdi. TTB’nin bu topraklarda 70 yıldır hekimlerin örgütlü sesi olduğunu kaydeden Doç. Dr. Ökten, “Kolektif iradeyle sağlık alanında mücadele yürüten anayasal korunma altında kamu kurumu niteliğinde bir örgüttür. TTB’ye müdahale demokrasiye, adalete, halkın sağlığına, hekim haklarına karşı yapılan bir müdahale olacaktır” diye konuştu. IŞIK: “HUKUKU, ADALETİ VE TTB’Yİ SAVUNUYORUZ” “Hukuki temelden yoksun bu davaya karşı hukuku, adaleti ve TTB’yi savunuyoruz” diye sözlerine başlayan KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şubesi Eşbaşkanı Belgin Işık ise, “Her gün topluma saçılan onlarca zehirle uyanıyoruz. Halka, yoksula, çocuğa, kadına, engelliye, hastalara yönelen bu zehirlerden bu defa da TTB’nin nasibini alması istenmektedir” şeklinde konuşarak tepkisini dile getirdi. Ülkede çok ciddi ve çözülmeye bekleyen sağlık sorunlarının olduğunu belirten SES Adana Şubesi Eşbaşkanı Belgin Işık, “Sağlık alanında hemen her gün sağlık emekçileri şiddete uğramakta iken, ruh sağlığı hastanelerinin bir yasası dahi bulunmazken, şehir hastaneleri aracılığıyla birilerine kaynaklar akıtılmakta iken, sağlık emekçileri ağır iş yükü altında ezilmekte iken sağlığı piyasalaştıran neoliberal politikalara karşı sağlık hakkında savaşa karşı barışı, hukuksuzluklara karşı adaleti savunan, 100 binden fazla üyesi olan ve demokratik bir şekilde seçilerek göreve gelen TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınması talebiyle dava açılması anlaşılır gibi değil” şeklinde konuştu. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü kaygısını taşıyan, her türlü darbe girişiminin karşısında olan tüm kesimleri üzerlerine düşen görevi yapmaya çağıran Işık, “Bu baskıcı uygulamalara karşı emeği, demokrasiyi, barışı, bilimin bağımsızlığını koruma mücadelesini TTB’ye sahip çıkarak sürdüreceğiz” diyerek, 28 Kasım 2023’de yapılacak basın açıklamasına ve 20 Kasım 2023 tarihinde yapılacak olan dava duruşmasına davet etti.
DR. SUNTUR: “TTB’nin yargı eliyle susturulması kabul edilemez”

Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey (TTB-MK) üyelerinin görevden alınmasına, Adana Tabip Odası, KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Büro Emekçileri Sendikası ve EMEP il örgütü üyeleri tepki gösterdi.

Adana Şehir Hastanesi Başhekimlik önünde toplanan katılımcılar adına konuşan Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ahmet Suntur, “TTB’yi yargı eliyle susturmaya çalışmak kabul edilemez. Hukuk dışı davaname bir an önce geri çekilmelidir” çağrısında bulundu.
Davanın 10 Kasım’da görüşüldüğüne dikkat çeken Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Suntur, yeni duruşma tarihinin ise 30 Kasım olarak belirlendiğini ifade etti. Mahkeme hakiminin usul ve belge eksikliğini gerekçe göstererek bu kadar kısa sürede ertelemesi olağan uygulamaların dışında olduğunu iddia eden Dr. Suntur, karar duruşması olma ihtimalinin yüksek olduğunu iddia etti.


DR. SUNTUR: “MESLEK ÖRGÜTLER ZAPTURAPT ALTINA ALINMAK İSTENİYOR”
TTB’nin anayasal güvencesi olan, 6023 sayılı yasa ile kurulduğunu ifade eden Dr. Suntur, kamu kurumu niteliğinde hekimlerin örgütlü sesi ve demokratik meslek örgütü olduğunu kaydetti. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına da değinen Dr. Suntur, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının işlevi sadece meslektaşlar arasındaki ilişkileri düzenlemekle sınırlı değildir. Bu kuruluşlara çoğulcu demokratik ortamın gelişimine ilişkin rollerin önemi sebebiyle kamusal nitelik kazandırılmıştır. TBB kanununda yer alan ‘amaç dışı faaliyet’ vurgusu 12 Eylül darbesi sonucu getirilmiş meslek örgütlerini zapturapt altına almayı hedefleyen otoriter anlayışların yansımalarıdır” şeklinde konuştu.
“SÜREÇLERİ DAYANIŞMA İLE AŞTIK”
Hekimliğin insanlık tarihi kadar eski olmasının yanında evrensel bir meslek olduğunun altını çizen Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ahmet Suntur, hekimliğin ilkelerinin eski çağlara kadar gittiğini ama bir o kadar da güncel olduğunu kaydetti. Savaşa, çatışmalara, insana zarar veren, insan eliyle gerçekleştirilen her türlü olağandışı duruma karşı durmak ve barış dilini kullanmanın hekimlerin etik görevi olduğunu da iddia eden Dr. Suntur, “TTB yöneticileri 12 Eylül’den bu yana bir çok hukuk dışı uygulamalardan nasibini almış, değişik dönemlerde yaptıkları açıklamalar sebebiyle yargılanmışlardır. 1985’de dönemin TBB Başkanı Nusret Fişek’in ‘ölüm cezası hekimlik mesleği ile bağdaşmaz’, 2001 TBB-Yüksek Onur Kurulu’nun ‘Bilinci açık olan bir açlık grevcisinin zorla beslenmesi uluslararası hekimlik değerlerine aykırıdır’, 2018 yılında dönemin TTB-Merkez Konseyi tarafından ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ açıklamaları bunlara örnektir. Bu tarihi yargılanmalarda TTB; barışı, demokrasiyi, sağlıklı yaşam hakkını, mesleğin evrensel etik değerlerini savunarak bu davaların hukuksuzluğunu ortaya çıkarmışlardır” diye konuşarak, TTB ve örgütsel bütünlüğün bu hukuk dışı baskı süreçlerini her daim dayanışma ve mücadele ile aştığını ifade etti.
“DAVA GERİ ÇEKİLMELİ”
30 Kasım’da görülecek davanamenin de TTB’nin maruz kaldığı tarihi davalardan bir tanesi olduğunu kaydeden TTB Başkanı’nın Adli Tıp Uzmanı olarak yaptığı açıklamaların bahane edildiğini belirten Dr. Suntur, somut hiçbir belge olmadan tüm TTB-MK üyelerinin görevden alınmak istendiğini söyledi. Bu durumun TTB örgütsel bütünlüğüne ve seçimle oluşan yapısına müdahale anlamına geldiğini de iddia eden Dr. Suntur, “Hukuki yönü olmayan bu davanın amacı, kamuoyu önünde hekimlerin örgütlü gücü TTB’yi itibarsızlaştırma, suçlu ilan etmek için algı oluşturma ve yargı eliyle TTB’yi dizayn etmektir” şeklinde konuşarak, davanın geri çekilmesini ve TTB’nin demokratik yönetsel mekanizmalarına müdahalenin son bulmasını talep etti.
DOÇ. DR. ÖKTEN: “KABUL ETMİYORUZ”
Türk Tabipler Birliği 2. Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten de, TTB’nin örgütsel bütünlüğüne yönelik yapılacak her türlü müdahaleyi kabul etmediklerini söyledi.
TTB’nin gücünü iktidarlardan değil, tabip odalarından, hekimlerden, demokrasiden, hak, hukuk, adalet ve halktan aldığını ifade eden Doç. Dr. Ökten, TTB’nin geçmişte de birçok iktidarın hedefi konumuna geldiğini iddia etti. TTB Merkez Konseyi’nin Pandemide tüm varlıklarını ortaya koymalarına rağmen pandeminin şeffaf yönetilmediğini, verilerin saklandığını, gerçek verileri sayısal olarak azaltıldığını tespit ettiğine vurgu yapan Doç. Dr. Ökten, “TTB Merkez Konsey yönetimi yine iktidarın hedefi haline gelerek, görevden alınma ve kapatılma tehdidi ile karşı karşıya gelmiştir. Şimdi yine ne olduğunu bilmediğimiz bir suçlama ile MK görevden alınmak istenmektedir” şeklinde konuşarak, TTB’nin neden hedefte olduğu konusuna açıklık getirdi.
TTB’nin bu topraklarda 70 yıldır hekimlerin örgütlü sesi olduğunu kaydeden Doç. Dr. Ökten, “Kolektif iradeyle sağlık alanında mücadele yürüten anayasal korunma altında kamu kurumu niteliğinde bir örgüttür. TTB’ye müdahale demokrasiye, adalete, halkın sağlığına, hekim haklarına karşı yapılan bir müdahale olacaktır” diye konuştu.
IŞIK: “HUKUKU, ADALETİ VE TTB’Yİ SAVUNUYORUZ”
“Hukuki temelden yoksun bu davaya karşı hukuku, adaleti ve TTB’yi savunuyoruz” diye sözlerine başlayan KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şubesi Eşbaşkanı Belgin Işık ise, “Her gün topluma saçılan onlarca zehirle uyanıyoruz. Halka, yoksula, çocuğa, kadına, engelliye, hastalara yönelen bu zehirlerden bu defa da TTB’nin nasibini alması istenmektedir” şeklinde konuşarak tepkisini dile getirdi.
Ülkede çok ciddi ve çözülmeye bekleyen sağlık sorunlarının olduğunu belirten SES Adana Şubesi Eşbaşkanı Belgin Işık, “Sağlık alanında hemen her gün sağlık emekçileri şiddete uğramakta iken, ruh sağlığı hastanelerinin bir yasası dahi bulunmazken, şehir hastaneleri aracılığıyla birilerine kaynaklar akıtılmakta iken, sağlık emekçileri ağır iş yükü altında ezilmekte iken sağlığı piyasalaştıran neoliberal politikalara karşı sağlık hakkında savaşa karşı barışı, hukuksuzluklara karşı adaleti savunan, 100 binden fazla üyesi olan ve demokratik bir şekilde seçilerek göreve gelen TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınması talebiyle dava açılması anlaşılır gibi değil” şeklinde konuştu.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü kaygısını taşıyan, her türlü darbe girişiminin karşısında olan tüm kesimleri üzerlerine düşen görevi yapmaya çağıran Işık, “Bu baskıcı uygulamalara karşı emeği, demokrasiyi, barışı, bilimin bağımsızlığını koruma mücadelesini TTB’ye sahip çıkarak sürdüreceğiz” diyerek, 28 Kasım 2023’de yapılacak basın açıklamasına ve 20 Kasım 2023 tarihinde yapılacak olan dava duruşmasına davet etti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.