HER 5 KADINDAN 1'İ MEME KANSERİ NEDENİYLE YAŞAMINI KAYBEDİYOR!
HER 5 KADINDAN 1'İ MEME KANSERİ NEDENİYLE YAŞAMINI KAYBEDİYOR!
Adana’da “Meme Kanseri Farkındalık Paneli”: Erken Teşhis Hayat Kurtarır!
Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin öncülüğünde gerçekleştirilen Meme Kanseri Farkındalık Paneli, Yüreğir Kültür Merkezi’nde yoğun bir katılımla gerçekleşti. Adana Büyükşehir Belediyesi, Yüreğir Belediyesi, Adana Tabip Odası ve Adana Eczacı Odası'nın desteklediği etkinlikte, kadınların meme sağlığı konusundaki bilinçlenmesi hedeflendi. Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Sevilay Doğan, Türkiye’de her 8 kadından birinin meme kanserine yakalandığını belirterek, erken tanının hayat kurtarıcı olduğunu vurguladı. Doğan, bu çalışmaların toplumsal bilinci artırarak erken teşhisin yaygınlaşmasına katkı sağladığını dile getirerek, katılımcılara teşekkür etti.
DEMİRÇALI: “TOPLUMSAL BİLİNCİN ARTIRILMASI GEREKİYOR”
Panelin açılışında konuşan Yüreğir Belediye Başkanı Ali Demirçalı, kanserle mücadelede toplumda bir farkındalık yaratmanın önemine dikkat çekti. Demirçalı, “Erken teşhis ve bilinçlenme, hayat kurtarıcıdır. Bu nedenle kadınlarımıza kendi sağlıklarını takip etmeleri gerektiğini hatırlatmalıyız” dedi. Başkan Ali Demirçalı, bu tür farkındalık etkinliklerinin süreklilik arz etmesi gerektiğini vurgulayarak, belediye olarak bu tür çalışmalara destek vermeye devam edeceklerini belirtti.
UZMANLAR, ERKEN TEŞHİSİN KRİTİK ROLÜNE DİKKAT ÇEKTİ
Panelde, Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Figen Binokay moderatörlük yaptı. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürhan Sakman, Acıbadem Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz ve Adana Tabip Odası Başkanı ve Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Özden Polatöz, Adana Eczacı Odası Başkanı Ecz. Ö. Mürsel Yalbuzdağ katıldı. Uzmanlar, meme kanserinin her sekiz kadından birinde görüldüğünü belirterek, düzenli kontrollerin ne kadar hayati olduğunu vurguladılar.
Prof. Dr. Gürhan Sakman, "Her dört kadından biri, meme kanseri şikâyetiyle doktora başvuruyor. Bu da erken teşhis için büyük bir fırsat sunuyor. Kadınların, meme sağlığını tanıması ve her türlü değişikliği dikkate alması gerekiyor. 20 yaşını geçen her kadın, ayda bir gününü meme muayenesine ayırmalı” diye konuştu.
SAKMAN: "MEME KANSERİNDE EN BÜYÜK FAKTÖR KADIN OLMAK"
Meme kanserinin dünya genelinde en sık rastlanan ve en ölümcül kanser türlerinden biri olduğunu hatırlatan uzmanlar, "Düzenli muayene ile erken teşhis, hayati önem taşıyor. Meme kanserinde farkındalık yaratmak, toplum sağlığı açısından kritik rol oynuyor” şeklinde uyarılarda bulundular.
Panelde, kadınların sağlık kontrollerini aksatmaması ve kendi bedenlerini tanımaları konusunda bilgilendirmeler yapıldı. Uzmanlar, “Kendi sağlığınızı ihmal etmeyin, değişiklikleri göz ardı etmeyin ve mutlaka hekime başvurun” mesajı verdiler.
"KADINLARDA KANSERİN ÜÇTE BİRİ MEME KANSERİ"
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürhan Sakman, “Kadın olmanın getirdiği riskler, bu hastalığın ciddiyetini artırıyor. Meme kanserinde hekime başvuran hastaların yüzde 80’i iyi huylu olsa da, her dört kadından biri meme kanseri şikâyetiyle doktora geliyor. Bu durum, erken teşhisin önemini ortaya koyuyor,” dedi. Sakman: “Meme kanseri, kadınlarda görülen tüm kanser türlerinin üçte birini oluşturmaktadır. Her beş kanser ölümünden biri ise meme kanserinden kaynaklanmaktadır” diye konuştu.
ÖNEMLİ İSTATİSTİKLER: ERKEN TEŞHİS ŞANSI
Sakman, erken yakalanan meme kanserinin genellikle ölümcül olmadığını vurgulayarak, “Ancak, meme kanserine bağlı ölümler, tüm kanser ölümlerinin yüzde 25’ini oluşturuyor. Bu, hala erken evrede teşhis edilemediğimizi gösteriyor. Her sekiz kadından biri meme kanseri oluyor. Bu durumu engellemenin şu ana kadar kesin bir yolu yok. En önemli risk faktörü kadın hormonları ve kadın cinsiyeti,” ifadelerini kullandı.
KADIN HORMONLARI VE RİSKLER
Prof. Dr. Sakman, “Östrojen dediğimiz hormon, kadınlarda daha baskın. Bu nedenle, 100 kadına karşılık yalnızca bir erkeğin meme kanserine yakalandığını görüyoruz. Genetik yatkınlıklar, doğum yapmamak ve emzirmemek gibi faktörler de önemli, ancak istatistikler, meme kanseri olan hastaların yüzde 80’inin, kadın olmanın dışında başka bir risk faktörüne sahip olmadığını gösteriyor,” dedi.
KORUNMA YOLLARI: ERKEN TEŞHİS ŞART
“Kadınların, sağlıklı yaşam prensiplerine uyarak ve spor yaparak meme kanseri riskini azaltmaları mümkün. Ancak, kadın olma riskini elimine edemeyiz. Bu yüzden, en önemli çözüm erken teşhistir. Doğum kontrol ilaçlarını iki yıldan fazla kullanmamalı, hormon replasman tedavilerini de mümkün olduğunca sınırlı sürelerde tercih etmeliyiz. Dışarıdan alınan östrojen hormonu, meme kanserini tetikleyebilir,” diye ekledi.
KENDİ KENDİNE MUAYENENİN KRİTİK ROLÜ
“Meme kanserinin el ile hissedilebilmesi için geçen süre genellikle 3-6 ay değil, 4 ila 7 yıl arasındadır. Dolayısıyla, kendi kendine muayene çok önemlidir. 20 yaşından itibaren her kadının ayın bir gününde 10 dakikasını kendi meme muayenesine ayırması gerekir. Kendi memenizi tanıdığınızda, en ufak bir değişiklikte hekime başvurmak daha kolay olur,” diyen Sakman, muayene tekniklerine de değindi.
MAMOGRAFİ: HAYAT KURTARAN TARAMA YÖNTEMİ
“40 yaşını geçmiş her kadın, yılda bir kez mamografi çektirmelidir. Mamografi, erken teşhis için en etkili tarama yöntemidir. Şikayet olsun veya olmasın, bu tarama hayat kurtarıcıdır. Ayrıca, kendi kendine muayeneyi de ihmal etmemeliyiz. Kadınların, meme muayenesini her ay yapmaları gerekmektedir. Adet başlangıcından 5-7 gün sonra, hormon etkisinin en az olduğu dönemde muayene yapmak daha sağlıklıdır,” şeklinde öneride bulundu.
BELİRTİLER: NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Meme kanserinin belirtilerini sıralayan Sakman, “Meme çevresinde ağrı, koltuk altı bölgelerinde şişlik, meme başında akıntı veya kanama, meme başında şekil bozuklukları ve ciltte değişiklikler gibi durumlar gözlemlenmelidir. Koltuk altında kitle hissedilmesi de dikkate alınmalıdır. Bu belirtiler görüldüğünde derhal hekime başvurulmalıdır,” dedi.
FARKINDALIK VE ERKEN TEŞHİS
Prof. Dr. Gürhan Sakman, “Meme kanseri, erken teşhisle büyük ölçüde kontrol altına alınabilir. Bu nedenle, kadınların kendi sağlıklarına dikkat etmeleri, düzenli muayeneler yaptırmaları ve farkındalık yaratmaları hayati önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, sağlıklı yaşam alışkanlıkları ve erken teşhis, meme kanserinin üstesinden gelmek için en etkili yöntemlerdir,” diyerek sözlerini tamamladı.
KANSERLE MÜCADELEDE HEKİMLİĞİN TEMELLERİ
YAVUZ: TARİHE BAKIŞ: HIPOKRAT’TAN GÜNÜMÜZE
Acıbadem Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, sağlık alanındaki tarihi süreci değerlendirerek sözlerine başladı. “Hipokrat dönemine kadar hekim yoktu, yalnızca büyücüler ve şamanlar vardı. Hipokrat, tıbbı gökyüzünden yeryüzüne indirdi ve gözleme dayalı hekimlik anlayışını ortaya koyarak ciddi bir devrim yarattı. Sonrasında İskenderiye’den bir düşünür ‘her erdemli tabip filozof olmalıdır’ dedi. İşte, tıp doktoru olarak mezun olanların bu erdemlerle donanmış, hikmetin bilgisine sahip hekimler olmaları en büyük umutlarımızdan biri,” dedi.
GÜNÜMÜZDEKİ ZORLUKLAR VE HAKİKAT ARAYIŞI
Yavuz, günümüzde yaşanan bilişim çağının zorluklarına dikkat çekti. “Bugün neoliberal bir dönemin en çirkin yüzüyle karşı karşıyayız; hakikatin değersizleştiği, doğrunun ne olduğunu öğrenmenin engellendiği bir çağdayız. Elinize aldığınız telefonlar, sosyal medya ve internet aracılığıyla öyle kirli mecralara maruz kalıyorsunuz ki, tutunacak bir dal arıyorsunuz. Ancak bu dalların çoğu kırık, onlara tutunduğunuzda uçuruma yuvarlanabilirsiniz,” şeklinde uyardı.
KORUYUCU HEKİMLİK: ERKEN TEŞHİSİN ÖNEMİ
Prof. Dr. Yavuz, koruyucu hekimliğin önemine vurgu yaparak, “Ülkemizde KETEM (Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi) adı verilen üniteler var. Bu merkezler, eğitim ve erken teşhis konusunda son derece yeterli donanıma sahiptir. KETEM’den gelen hastalara ‘erken teşhis hayat kurtarır’ mesajıyla yönlendirme yapıyoruz,” dedi.
KADINLARDA MEME KANSERİ RİSKİ
Kadınların meme kanseri riskinin yüksek olduğunu belirten Yavuz, “Meme kanserine yakalananların yüzde 80’i kadın olmak. Yönetilebilecek şey yüzde 20’lik kısmıdır. Bu noktada aşırı paranoyaya kapılmamak, vücut kitle indeksinizi uygun seviyelerde tutmak, sağlıklı beslenmek ve düzenli egzersiz yapmak son derece önemlidir,” ifadelerini kullandı.
SAĞLIKLI YAŞAM TARZI VE İNANILMAZ BİLGİ KİRLİLİĞİ
“Sigara içmemek ve alkol tüketmemek de kritik öneme sahiptir. Bunun dışında, size kanserojenlerle ilgili bilgi veren kişilere dikkat edin. ‘Şunları yapın, bunları yapmayın’ diyenlerin çoğu güvenilir değildir. Sağlığınızı korumak adına, bilgilendirilmiş kararlar almalı ve güvenilir kaynaklara yönelmelisiniz,” diyerek sözlerini tamamladı.
Prof. Dr. Sinan Yavuz, sağlık alanındaki karmaşa ve belirsizlikler içinde doğru bilgilere ulaşmanın ve erken teşhisin öneminin altını çizerek, bireylerin kendi sağlıklarını korumak için gerekli adımları atmaları gerektiğini vurguladı.
KORUYUCU HEKİMLİK VE TEDAVİ SÜRECİ
Adana Tabip Odası Başkanı ve Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Özden Polatöz, koruyucu hekimliğin önemini vurgulayarak, “Burada bulunan değerli hocalarımız koruyucu hekimliğin ne kadar önemli olduğunu bizlere çok güzel anlattılar, onlara teşekkür ediyorum. Meme kanseri, sık görülen bir hastalık; ancak Gürhan hocamdan, bu kadar sık görüldüğünü öğrendim. Hastalığın tanısı, seyri ve nasıl sonuçlandığı hakkında bilgi verdiler,” dedi.
POLATÖZ: MEME KANSERİ VE PSİKOLOJİK ETKİLERİ
Polatöz, meme kanseri tanısı konduktan sonra bireylerin yaşamlarının köklü bir şekilde değiştiğine dikkat çekti. “Tanı, ölüm korkusunu beraberinde getirir. Hepimiz için kaygı verici bir durumdur. Bu kaygı, yalnızca hastayı değil, aile bireylerini de etkiler ve kaygılar ortaklaşır,” diye ekledi. Meme organının kadın cinselliği ve kimliği için önemli bir unsur olduğuna vurgu yapan Polatöz, “Bu organın kaybı ya da kayıp tehlikesi, hastanın kaygısını aşırı bir şekilde artırır. Sonuç olarak, hem fiziksel hem de psikolojik sosyal yaşamı derinden etkilenir,” ifadelerini kullandı.
DUYGUSAL TEPKİLERİN ETKİSİ
Meme kanseri teşhisi ile birlikte kadında ciddi kaygıların başladığını belirten Polatöz, “Tanı sonrası şok, inkar, öfke, korku ve üzüntü gibi duygular ortaya çıkar. Bu duyguların şiddeti, bireyin bedenini algılama şekli ve toplumun kanser hastalarına yaklaşım biçimiyle ilişkilidir. Tüm bunlara rağmen, her kadın bu durumu kabullenmekte zorlanır,” dedi.
BELİRSİZLİK VE KAYGI
Polatöz, hastaların belirsizliklerinin kaygı seviyesini artırdığını ifade etti. “Tedavi sürecinin nasıl sonuçlanacağı, ameliyatın sonucu, iyileşmiş kanserin tekrarı ve ölüm korkusu gibi sorular gündeme gelir. Bu belirsizlikler, günlük yaşam kalitesinin düşmesine ve uyku bozuklukları, iştah kaybı gibi belirtilere yol açabilir,” diye ekledi.
KADINLIK KİMLİĞİNE ETKİ
Meme kaybının kadınlık kimliği üzerindeki etkilerini anlatan Polatöz, “Meme, kadınlığın ve cinselliğin önemli bir simgesidir. Böyle bir durumda, kadının algısında bir zedelenme olabilir, bu da yetersizlik hissine ve sonuç olarak depresyona neden olabilir,” dedi. Ayrıca, kemoterapinin yarattığı olumsuz etkilerin beden algısını bozabileceğine dikkat çekti: “Saç dökülmesi, ciltteki değişiklikler gibi durumlar, kişinin kendine olan güvenini azaltır ve sosyal ilişkilerini etkiler. Bu da bireylerde derin bir yalnızlık duygusu geliştirebilir.”
SOSYAL DESTEK SİSTEMİNİN ÖNEMİ
Polatöz, sosyal destek sisteminin önemini vurgulayarak, “Bu süreçte aile, arkadaş ve eş desteği hayati öneme sahiptir. Yeterli destek, tedavi sürecini olumlu yönde etkiler ve hastaların motivasyonunu artırır. Eğer destek yetersizse, yalnızlık duygusu artar ve bu durum tedavi sürecini olumsuz etkiler,” şeklinde uyardı.
Uzm. Dr. Özden Polatöz, meme kanseri ile mücadelede psikolojik ve sosyal desteğin kritik bir rol oynadığını, bu nedenle toplumsal farkındalığın artırılmasının önem taşıdığını belirtti.
MEME KANSERİ TEDAVİSİNDE EKİP ÇALIŞMASI VE DOĞRU BİLGİ
YALBUZDAĞ: “SAĞLIK BİR EKİP İŞİDİR”
Adana Eczacı Odası Başkanı Ecz. Ö. Mürsel Yalbuzdağ, sağlık hizmetinin ekip çalışması gerektirdiğini vurgulayarak, “Biz ilaç veren ve şifa dağıtan tarafız. Psikolojik destek de sağlığa katkı sağlayan önemli bir unsurdur,” dedi. Yalbuzdağ, Sinan Yavuz’un da belirttiği gibi, günümüzde sağlık alanında bilgi edinmenin kolaylaştığını, ancak bu durumun yanlış bilgilendirme riskini de beraberinde getirdiğini ifade etti.
YANLIŞ BİLGİLENDİRME SORUNU
“Her şeyi bilen bir doktor var, o da Google,” diyen Yalbuzdağ, teknoloji çağında sağlık konusunda dikkatli olunması gerektiğini belirtti. “Yanlış bilgilendirme ve yönlendirmeler nedeniyle sağlığımızı kaybedebiliyoruz. Bu konuda dikkatli olmamız şart,” diye ekledi. Meme kanserinde erken teşhisin önemine değinen Yalbuzdağ, “Kendi kendimizi muayene edebilmek, sağlık açısından kritik bir adımdır. Eğer vücudumuzda bir farklılık hissediyorsak, hemen bir hekime danışmalıyız. Ne yazık ki çoğu zaman kendi sağlığımıza gereken önemi vermiyoruz,” şeklinde uyardı.
ERKEN TEŞHİSİN GÜCÜ
Meme kanserinde erken teşhisin kurtulma şansını artırdığını vurgulayan Yalbuzdağ, “Şu anda meme kanseri tedavi edilebilir bir hastalık. Erken teşhisle cerrahlarımız gereken temizliği iyi yapıyor. Onkologlarımız, hastalara ne gerekiyorsa onu sağlıyor,” dedi. Gelişen teknoloji ile birlikte hedefe yönelik akıllı ilaçların ortaya çıktığını belirten Yalbuzdağ, “Bu ilaçlarla sağlığımıza kavuşabiliyoruz. İlaç tedavisi bu süreçte çok önemli,” şeklinde konuştu.
KAMU ECZACILARININ ROLÜ
Yalbuzdağ, kamu eczacıları olarak hastaların ihtiyaçlarını karşıladıklarını ve tedavi süreçlerinde önemli bir rol oynadıklarını ifade etti. “Kemoterapi ilaçlarını hastanelerde temin ediyoruz; hangi dozda kullanılacağına ise hekimlerimiz karar veriyor. Bu süreçte bizler de hastalarımıza yardımcı oluyoruz,” dedi.
KANITA DAYALI TIP VURGUSU
“Yüzyıllardır kanıta dayalı tıp esastır. Aklın ve bilimin yolundan çıkmamak çok önemlidir,” diyen Yalbuzdağ, bazı hastaların bitkisel tedavilere yöneldiğine dikkat çekti. “Kemoterapi ilaçlarını bırakıp, bilim dışı bitkisel kürlere sarılan hastalar var. Bu durum, hem sağlıklarına hem de paralarına zarar veriyor,” ifadelerini kullandı. Yalbuzdağ, “Kanıta dayalı tıpta bir ilacın ortaya çıkması için yaklaşık 15 yıl araştırma yapılması gerekiyor. Ancak, bilimsel kanıta dayanmayan bitkisel kürler, insanların sağlığını tehdit eden bir durum haline gelmiştir,” diyerek bu konuya dikkat çekti.
Yalbuzdağ, meme kanseri ve diğer hastalıklarla mücadelede doğru bilgiye ulaşmanın ve erken teşhisin önemini bir kez daha vurguladı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.