Bu ilk köşe yazımda öncelikle okurlarımı en derin saygı ve sevgilerimle selamlarım.
Bu güzel bir gelenektir.
Hangi konuları ele alacağımı merak eder misiniz, bilemem ama tarım, çevre, kültür, dil sorunu, bilim ve eğitim politikası, tarihöncesi ve çok yalın olarak kentimiz sorunlarını bilimsel gözle irdelemek olabilir.
Bilim yapmaya soru sorularak başlanır. Ben de ara sıra sorular soracağım.
Geçtiğimiz günlerde ülkede neler oldu? Bir dilimini kısaca özetleyelim mi? Çünkü onlar bir bakıma hepimizin günlük düşüncesini, davranışını, tercihlerini derinden etkileme özelliğine sahip değil mi?
CHP belediye başkanlarının tutuklanması ve yerlerine kayyım atanmasıyla başlayan süreç İBB İmamoğlu’nun tutuklanıp hapse atılmasıyla ansızın daha derinleşip sertleşti. Sosyologlar, CHP’nin laik, demokratik, hukuk devletine sahip çıkmasını bıçağın kemiğe dayanmasından kaynaklandığı biçiminde değerlendiriyor.
CHP Genel Başkanı ve lideri Sn. Özgür Özel’in çaktığı ilk kıvılcımla pısırık, korkak diye nitelenen halk yığınları ve üniversite öğrencileri meydanlara, sokaklara sığmaz oldu. Çoğunluğu öğrenci olan üç yüzü aşan insan tutuklandı. Yeni CHP tutuklulara, mağdurlara kol kanat gererek sahip çıktı. Uzun zamandır beklenen buydu.
Demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların ve öğrencilerin memleket sorunlarına, demokrasiye, geleceğe sahip çıkmalarını dikkatle izliyorum.
Basına yansıyan kadarıyla Türkiye’nin geleceği olan bu değerli öğrenciler cezaevinde insanlık dışı aşağılamalara, onur kırıcı muameleye uğramışlar. Emekli bir öğretim üyesi olarak bu olgu beni derinden üzüyor. Öğrencilerim olarak olanları yazmaktan başka bir şey de elimden gelmemesi de kahredici. Kaldı ki, insan onurunu kırıcı, gayriinsani muamele İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine aykırı! Tutuklu öğrenciler, bayramı da yoksunluk içinde cezaevinde geçirdiler!
Sn. Özgür Özel, millete iki Nisan’da boykot çağrısı yaptı. Boykot çağrısına havuz medyadan, siyasetten tepkiler büyüktü. Sanki bu ülkede yasal bir hak olan boykot hiç yapılmamış gibi… Onlar da elbette biliyor ki, bir günlük boyutla ne şirketler ne de ekonomi batar ama kendi güçlerinin zayıflığı billurlaşır.
Boykotu destekleyenler bu olguyu şöyle değerlendiriyorlar:
“Boykot esnafa, milli ekonomiye değil, iktidara karşı”
“Güvenirliğini yitiren medyaya, iktidara seçmenin gücünü gösterme olayıdır”
“Haksızlık, hukuksuzluk olmasın diye”
Kimi siyasal ve bilimsel çevreler milyonların katıldığı miting ve gösterileri şöyle yorumluyor: Asıl mesele memleket meselesidir!
İBB Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması teferruattır! Bu değerlendirme Sn. İmamoğlu’nun durumunu küçümsemek değildir. Çünkü Ekrem İmamoğlu olgusu bardağı taşıran son damladır!
Özetle, Türkiye kritik bir kavşağa doğru ilerliyor. O yol ayrımında iki seçenek var: Ya ülkeye şeriat rejimi egemen olacak ya da millet laik, demokratik, hukuk devletine sahip çıkacak. Bu kaygılandırıcı, endişelendirici bir süreç değil midir? Kaygı, endişenin olduğu yerde bir belirsizlik var demektir.
Bunun kararını toplum verecek. Toplum kendi tarihini kendisi yazacak. Ya şeriat rejimi ya da eşitliğin, hak ve özgürlüğün, adaletin geçerli olduğu toplum düzeni.
Sağlıcakla, sevgiyle ve Cumhuriyet ile kalınız!