İnsana ‘NEY’ dinlettiren kız çocuğu….
Küçücük ellerim mi vardı, acıyan,
Avuçlarımı renksiz sularla doldururken yorulan,
Annem büyümenin çok acı vereceğini söylemedi
Nerede ve kaç yaşında olursam olayım, ben bir küçük kız çocuğuyum, ta o zamandan beridir… Gezdim, gördüm, aradım. Ne umdum, ne buldum. Kendimi umdum. Kendimi buldum… Ellerimde, çocukluğumdan kalma izlerle yürüdüm. YOL nereye varacağını bilmeden… Kanatmıştı yollar dizkapaklarımı…Bunu gölgem durunca hissettiğim gözyaşıma düşüşüm gördü… Kalbimi ayağımda avuttum, uyuttum… yine düştüm, ayağa kalktım, yorulduğumu anlamadan devam ettim… Duygusal Ekonomi ile devam edenlere-edebilenlere gelsin bu yazım.
Yine yollara düştüğümde Fas ülkesine ‘YOL’um düştü. Fas, kalabalık çarşısı olan Jemaa El Fnaa içine alıyor bizi ama ilerliyoruz devamlı ileri… Kolyesini satmak isteyen bir Fas’lı kadın başka kadınların yanında beliriyor. Kolye ve bileklik hediye ediyor zorla. Zorla nasıl hediye edilir diye sorarsanız. Şöyle hediye ve kadın ilerliyor. Diğer kadınların satın almayacaklarını anladığında zorla geri alıyor. Hediye zorla verilir zorla alınır. O da dünyanın kapitalist sisteminde, ne yapsın! Gördüğü göreceği ‘bugün yiyebileceği yemeğinde dirhemin varlık huzuru’ hikayesinde, hediyeyi elinde kaçırışıdır. Kadın, hediye ederek, çok satış yaparım düşüncesindedir. Hediyeyi alan kadınlar; bir tarafta hediyeye alışık insan hazzı, diğer yanda ise vermeye alışmamış aç Fas’lı kadın. Aslında o kadar açıktı ki kim tok, kim aç …Bilemedim! İnsanoğlu hediyeyi verirken ‘‘bu bende fazla seninle paylaşabilirim!’’in seslendirilmesidir. Elinde avucunda olmayanın hediyesi ; neyi hediye eder ki! Veren el sosyalizmi yaşatır. Bende var bölüşelim, eşitlenelim. Birlikte refah içinde yaşayalım demektir.
Fas’ın şehirlerini gezdikçe yollarımız çiçek açmaktaydı. Mesela, Marrakech şehrinin mavisinden Majorelle Bahçeleri ve Atlas Dağlarının kahverenginden görme parası alınmalı. Fas’ın başkenti olan Rabat’ta Arap Mahallesi, Mohammed V Caddesi yolumuza düşen yerlerden El Badi sarayı prensesin gelme saatinde görevlinin bize izin vermemesi; acaba bizim Marjinal faydamızı ne kadar etkilemiştir?
Yolumuz Atlas Dağlarında Berberi bir köy evine daveti bizi oldukça etkiledi. O Köy evindeki aile fertlerinden küçük kızın masumiyeti çevremizi sardı. Fotoğraf çekme karşılığında aldığı Fas dirhemi masumiyet düşüncemizi azaltmadı. Onun büyüsü hepimizi sardı. Sevgili Arkadaşımız sporcu olan Erdal BAYRAM’ın objektifinden yansıyan (flare) (@bayerdalphotography) fotoğraf kareleri o kız çocuğunun masumiyetini hissettirmiştir. Köy evinde babaannenin ekmek yapması; diğer aile fertlerinin bal, nane çayı ve tereyağı bizlere ikramları, ikram politikaları ile bize sattıkları ürünlerin, Hoşluk Ekonomisiyle harcanılan dirhemler göze gelmemektedir. Ama kulağa gelmiş olabilir. (Şöyle ki Fas dini şarkıları ve ritimlerinin bir bütünü olan Gnawa müziğini kulakla değil ruhunuzla dinlemelisiniz.) Aile üyelerinin sattıkları ürünlerin, aile ekonomisine katkı sağlayabilmiş olmanın hazzı; ‘veren el’i hissikalbenvuku ile ‘alan el’i de hissetmiş bulunduk. Fas’ın ekonomisi Veren el, alana el’den üstündür ekonomisiydi.
İçindeki çocuğu devamlı yaşatmanız ve anımsamanız dileğiyle…