DR.SECATTİN MARAŞLIOĞLU
Köşe Yazarı
DR.SECATTİN MARAŞLIOĞLU
 

ÜNİVERSİTELERİN BULUNDUKLARI BÖLGELERE SOSYAL VE EKONOMİK KATKILARI

Eğitim ve öğretim yılının son aylarına girdiğimiz günleri yaşamaktayız. 08-09 Haziran 2024 günlerine isabet eden hafta sonunda üniversite sınavları yapıldı. Alınacak puan durumuna göre öğrencilerimiz okul tercihlerini yapacaklar. Son birkaç yıl içerisinde konut fiyatlarındaki artışlar ve hayat pahalılığı öğrencilerimizi ailelerinin bulunduğu şehirdeki üniversiteyi tercih etmek durumunda bırakmıştır. Arzu etmedikleri bazı okullara kayıt yaptırmak zorunda oldukları ve istemedikleri bölümlerde okumak zorunda kaldıkları da bir gerçektir. Üniversiteler toplum sorunlarına duyarlı, kalkınma ve düşünce özgürlüğü öncüsü olmalıdırlar. Diğer taraftan da faaliyet gösterdikleri şehirlerin ekonomik kalkınmasında etkili olmalıdırlar. Üniversiteler; bölgelerindeki önemli sosyo-kültürel kurumlar olarak teknolojik yenilik, istihdam, üniversite sanayi işbirliği ve çeşitli sosyo-kültürel faaliyetler yapmalıdırlar. Ayrıca yerel ve bölgesel ekonomik kalkınmayı da teşvik etmelidirler. Bununla birlikte bölgenin en güçlü yerel aktörü olarak bölgeye özgü potansiyelleri, bölgesel üstünlükleri ve zayıflıkları politika yapıcılarına aktarmak suretiyle bölgesel politika ve planlamada aktif rol üstlenmelidirler Üniversitelerin bulundukları şehirlerin yerel ekonomik kalkınmasına, özellikle yerel gelir ve istihdam artışlarına önemli katkıları olmalıdır. Ayrıca bölgede toplanma ekonomileri yaratmak suretiyle belirli sektörler ve şirketler için olumlu dışsallıklar yaratmalı, ek olarak bulundukları şehirlerin veya bölgelerin rekabet gücünün artırılmasında da önemli avantajlar sağlamalıdırlar. Diğer taraftan bu üniversiteler, şehirlerdeki altyapı ve üstyapı yatırımlarının geliştirilmesine olumlu katkılar sağlayarak, şehirlerinin ekonomik açıdan önemli hale gelmesinde ciddi roller üstlenmelidirler. Üniversiteler, bir toplumda sürdürülebilir kalkınmanın zorluklarının üstesinden gelmek için gereken yeni bilgi ve becerilerin sağlanmasına, kamuoyunun farkındalığının arttırılmasına ve bilinçli karar verme, sorumlu davranış ve tüketici tercihi için ön koşulların sağlanmasına yardımcı olabilir. Aynı zamanda gerçekçi olmak da gerekiyor. Üniversitelerin yeni kentsel sosyo-ekonomik ve kültürel yörüngeler oluşturmaya yardımcı olma yeteneğinin hem kurumsal hem de mali kısıtlamalar nedeniyle sınırlı olduğu açıktır. Üniversiteler ve şehirler arasında etkili etkileşimi teşvik etmek için bir takım bürokratik engellerin aşılması gerekmektedir. Üniversiteler ve şehirler, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olsalar bile hedeflerine ulaşmak için farklı diller konuşma eğilimindedirler. Paralel bürokrasilerdeki muadillerini belirlemek de zor olabilir. Kentsel bilginin üretiminde şehir- üniversite katılımının yokluğunda, belediye politika yapıcılarına liderlik edenlerin bilimsel okuryazarlığı ve göreceli olarak izole çalışan akademik araştırmacıların politik okuryazarlığı sınırlı olabilir; bu da uzmanlığın eksik ve parçalı kaldığı bir sistemi sürdürür. Türkiye Cumhuriyeti 90 yıl önce adım atmaya başladığı üniversite yolunda pozitif bir ivmeyle ilerleme eğilimi göstermiş olsa da, ne yazık ki bugün geldiğimiz yer, siyasetçilerin eğitim politikamız içindeki yerini tanımlayan ve bu toplulukları meşrulaştırmaya çalıştığımız hakikatin ötesinde bir değersizleştirme dönemindeyiz. Bugün değersizleştirme politikası altında üniversitelerin bir ileri liseye dönüştüğünü söylemek yanlış olmaz. Öğretim üyeleri, hemen her orta öğretim öğrencisinin üniversiteye girebileceği bir ülkede ortaöğretimin eksikliklerini kapatmaya çalışan kadrolar gibi çalışıyor. Üniversite eğitimi yaygınlaştırıldı ama kalite çok aşağı indi. Bu, büyük bir risk. Hukuk, tıp, diş hekimliği, inşaat gibi bazı mühendislik mezunlarına, mezuniyet sonrası sınav konulmalı. Yeterli eğitim almamış bir mühendisin yaptığı inşaat,ilk depremde çöküyor. Yüzlerce insan vefat ediyor. Türkiye’ de yüksek öğretim standardını artırmalıyız. Herkesin üniversite mezunu olması gerekmiyor. Ama herkesin bir meslek sahibi olması gerekiyor. Türkiye’ de teknik elemanlar, mühendisten çok daha fazla para kazanıyor. Öyle oluyor ki; mezun olduğu bölümle ilgili bir iş bulamayan bir kişi işe giriyor. Asgari ücret alıyor. Bu çok acı. Diplomalı işsizler yetiştiriyoruz. Bazı üniversiteler, teknisyen yetiştiren okullara çevrilip, güçlü laboratuarlar kurulup, ara kademe insan yetiştirilmeli.
Ekleme Tarihi: 10 Haziran 2024 - Pazartesi

ÜNİVERSİTELERİN BULUNDUKLARI BÖLGELERE SOSYAL VE EKONOMİK KATKILARI


Eğitim ve öğretim yılının son aylarına girdiğimiz günleri yaşamaktayız. 08-09 Haziran 2024
günlerine isabet eden hafta sonunda üniversite sınavları yapıldı. Alınacak puan durumuna göre
öğrencilerimiz okul tercihlerini yapacaklar. Son birkaç yıl içerisinde konut fiyatlarındaki artışlar
ve hayat pahalılığı öğrencilerimizi ailelerinin bulunduğu şehirdeki üniversiteyi tercih etmek
durumunda bırakmıştır. Arzu etmedikleri bazı okullara kayıt yaptırmak zorunda oldukları ve
istemedikleri bölümlerde okumak zorunda kaldıkları da bir gerçektir.
Üniversiteler toplum sorunlarına duyarlı, kalkınma ve düşünce özgürlüğü öncüsü olmalıdırlar.
Diğer taraftan da faaliyet gösterdikleri şehirlerin ekonomik kalkınmasında etkili olmalıdırlar.
Üniversiteler; bölgelerindeki önemli sosyo-kültürel kurumlar olarak teknolojik yenilik, istihdam,
üniversite sanayi işbirliği ve çeşitli sosyo-kültürel faaliyetler yapmalıdırlar. Ayrıca yerel ve
bölgesel ekonomik kalkınmayı da teşvik etmelidirler. Bununla birlikte bölgenin en güçlü yerel
aktörü olarak bölgeye özgü potansiyelleri, bölgesel üstünlükleri ve zayıflıkları politika
yapıcılarına aktarmak suretiyle bölgesel politika ve planlamada aktif rol üstlenmelidirler
Üniversitelerin bulundukları şehirlerin yerel ekonomik kalkınmasına, özellikle yerel gelir ve
istihdam artışlarına önemli katkıları olmalıdır. Ayrıca bölgede toplanma ekonomileri yaratmak
suretiyle belirli sektörler ve şirketler için olumlu dışsallıklar yaratmalı, ek olarak bulundukları
şehirlerin veya bölgelerin rekabet gücünün artırılmasında da önemli avantajlar sağlamalıdırlar.
Diğer taraftan bu üniversiteler, şehirlerdeki altyapı ve üstyapı yatırımlarının geliştirilmesine
olumlu katkılar sağlayarak, şehirlerinin ekonomik açıdan önemli hale gelmesinde ciddi roller
üstlenmelidirler.
Üniversiteler, bir toplumda sürdürülebilir kalkınmanın zorluklarının üstesinden gelmek için
gereken yeni bilgi ve becerilerin sağlanmasına, kamuoyunun farkındalığının arttırılmasına ve
bilinçli karar verme, sorumlu davranış ve tüketici tercihi için ön koşulların sağlanmasına
yardımcı olabilir. Aynı zamanda gerçekçi olmak da gerekiyor. Üniversitelerin yeni kentsel
sosyo-ekonomik ve kültürel yörüngeler oluşturmaya yardımcı olma yeteneğinin hem kurumsal
hem de mali kısıtlamalar nedeniyle sınırlı olduğu açıktır.
Üniversiteler ve şehirler arasında etkili etkileşimi teşvik etmek için bir takım bürokratik
engellerin aşılması gerekmektedir. Üniversiteler ve şehirler, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte
olsalar bile hedeflerine ulaşmak için farklı diller konuşma eğilimindedirler. Paralel
bürokrasilerdeki muadillerini belirlemek de zor olabilir. Kentsel bilginin üretiminde şehir-
üniversite katılımının yokluğunda, belediye politika yapıcılarına liderlik edenlerin bilimsel
okuryazarlığı ve göreceli olarak izole çalışan akademik araştırmacıların politik okuryazarlığı
sınırlı olabilir; bu da uzmanlığın eksik ve parçalı kaldığı bir sistemi sürdürür.

Türkiye Cumhuriyeti 90 yıl önce adım atmaya başladığı üniversite yolunda pozitif bir ivmeyle
ilerleme eğilimi göstermiş olsa da, ne yazık ki bugün geldiğimiz yer, siyasetçilerin eğitim
politikamız içindeki yerini tanımlayan ve bu toplulukları meşrulaştırmaya çalıştığımız hakikatin
ötesinde bir değersizleştirme dönemindeyiz. Bugün değersizleştirme politikası altında
üniversitelerin bir ileri liseye dönüştüğünü söylemek yanlış olmaz. Öğretim üyeleri, hemen her
orta öğretim öğrencisinin üniversiteye girebileceği bir ülkede ortaöğretimin eksikliklerini
kapatmaya çalışan kadrolar gibi çalışıyor.
Üniversite eğitimi yaygınlaştırıldı ama kalite çok aşağı indi. Bu, büyük bir risk. Hukuk, tıp, diş
hekimliği, inşaat gibi bazı mühendislik mezunlarına, mezuniyet sonrası sınav konulmalı. Yeterli
eğitim almamış bir mühendisin yaptığı inşaat,ilk depremde çöküyor. Yüzlerce insan vefat ediyor.
Türkiye’ de yüksek öğretim standardını artırmalıyız. Herkesin üniversite mezunu olması
gerekmiyor. Ama herkesin bir meslek sahibi olması gerekiyor. Türkiye’ de teknik elemanlar,
mühendisten çok daha fazla para kazanıyor.
Öyle oluyor ki; mezun olduğu bölümle ilgili bir iş bulamayan bir kişi işe giriyor. Asgari ücret
alıyor. Bu çok acı. Diplomalı işsizler yetiştiriyoruz. Bazı üniversiteler, teknisyen yetiştiren
okullara çevrilip, güçlü laboratuarlar kurulup, ara kademe insan yetiştirilmeli.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.