ARSLAN: “HER YIL ARALIK AYINDA TEKRAR EDİLEN BİR TİYATRO VAR”
ARSLAN: “HER YIL ARALIK AYINDA TEKRAR EDİLEN BİR TİYATRO VAR”
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, asgari ücreti belirleme de dünyadaki iyi örneklere bakılarak yeni bir uygulama yapılabileceğinin altını çizerek, “Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde, demokrasilerinde asgari ücret tespit komisyonu işçi ve işverenler tarafından belirleniyor. Bizim ülkemizde ne yazık ki hükümet en önemli aktör. Tabii ki asgari ücret tespit komisyonu çağrı yapabilir ama asgari ücreti belirleme yetkisi işçi ve işveren temsilcilerinde olmalı” dedi.
Arslan, dün “HAK-İŞ 6. Uluslararası Emek Fotoğrafları Ödül Töreni”ne katılarak asgari ücret konusu hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Arslan, asgari ücret tespit çalışmalarında “Her yıl aralık ayında tekrar edilen bir tiyatro Var” dedi.
“Her Yıl Aralık Ayında Tekrar Edilen Bir Tiyatro Var”
Arslan, HAK-İŞ konfederasyonunun kuruluşundan bugüne asgari ücret tespit komisyonunun yapısına itirazı olduğunu vurgulayarak, yapının sağlıklı ve demokratik olmadığını ve temsiliyetten ve çoğulculuktan uzak olduğunu ifade etti.
Sendikanın internet sitesindeki açıklamaya göre, Arslan, asgari ücretin aslında ülkemizde minimum ücreti belirlemek adına değil, çalışanların yarısının ücretini belirlemek üzere gerçekleştirildiğini hatırlatarak, “60 yıla yakın bir geçmişte o kriterlerle bugünün modern Türkiye'sinin asgari ücretini, minimum ücreti belirleme imkânı elimizden gitmiş durumda. Her aralık ayı baştan sona asgari ücret tartışmaları ile geçiyor. Her seferinde biz şunu söylüyoruz, her yıl tekrar edilen bir tiyatro var. Bu tiyatroda rol alan bir kısım aktörler var, rollerini oynuyorlar, yılın sonunda asgari ücret belirleniyor, aynı tartışmalar devam ediyor. Hep şunu söyledik, bu asgari ücret tespit komisyonunun yapısından sağlıklı bir asgari ücreti çıkarmak mümkün değil. O nedenle tartıştığımız şeyi önce yapısal olarak bir tartışmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
HAK-İŞ olarak, her dönem muhataplarıyla görüşmeler gerçekleştirilerek soruna çözüm arayışı içerisinde olduklarını belirten Arslan, 2025 yılı için bir an evvel yasal düzenlemeler yapılarak, sürecin hızlandırılıp sistemin arzu ettiğimiz noktaya getirilmesi gerektiğini belirtti.
“Bu Yıl Mevcut Durumla Gidilirse Türk Endüstri İlişkiler Sistemi Tarihi Bir Yara Alır”
Asgari ücret tespit komisyonunda yer alan konfederasyonun da itirazları ile komisyona katılmama kararının tarihi bir gelişme olduğunu ifade eden Arslan, “Orada tek başına işçileri temsil eden Türk-İş bile artık o temsilin gerçekten asgari ücretin sağlıklı bir şekilde tespit edilmesini sağlamadığını gördü ve dediler ki biz bu yapı değişmeden bu komisyona katılmayacağız. Bu yıl için tehlike şurada. Eğer hükümet, parlamento bu konuda bir yasal düzenlemeyi yapamazsa, aralık ayında sayın bakan sadece TİSK'le oturup asgari ücreti belirlemeye karar verirse ve bu noktada çalışılırsa Türkiye'ye büyük bir haksızlık yapılır. Türk Endüstri İlişkiler Sistemi tarihi bir yara alır. Bunu telafi etmek de, bunu düzeltmek de gerçekten çok daha zorlaşır” dedi.
“Asgari Ücreti Belirleme Yetkisi İşçi ve İşveren Temsilcilerinde Olmalı”
Arslan, asgari ücreti belirleme de dünyadaki iyi örneklere bakılarak yeni bir uygulama yapılabileceğinin altını çizerek, “Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde, demokrasilerinde asgari ücret tespit komisyonu işçi ve işverenler tarafından belirleniyor. Bizim ülkemizde ne yazık ki hükümet en önemli aktör. Tabii ki asgari ücret tespit komisyonu çağrı yapabilir ama asgari ücreti belirleme yetkisi işçi ve işveren temsilcilerinde olmalı” dedi.
“Objektif Kriterlerden Yararlanılmalı”
Asgari ücreti belirlemede objektif kriterlerinde tam olarak yansıtılmamasının büyük bir sorun olduğunu dile getiren Arslan, objektif kriterler konusunda ciddi tartışmaların olduğunu, TÜİK'in rakamlarının hala tartışılıyor olduğunu ve TÜİK'teki sepetin içinde işçilerin, asgari ücretlilerin ihtiyaçlarını öne çıkaracak, onlara önemli bir misyon yükleyecek bir yapı şeklinde olmadığını, dolayısıyla TÜİK'in verileriyle asgari ücretlinin ihtiyaçları arasında büyük bir uçurum var olduğunu vurgulayarak, “Sadece TÜİK'in rakamlarını esas alan bir kriter, yetersiz kalıyor. Onun için genel sekreterliğinin inşa edilmesi, aynı zamanda her konfederasyondan alanında uzman en az üç bilim insanının orada yer almasına ve bu kriterlerin objektif olmasına özen gösterilmesi gerekiyor. HAK-İŞ olarak, Ekonomik Sosyal Konsey üyesi işçi konfederasyonların da işin içinde olduğu ve aynı zamanda işverenlerin de karşılıklı içinde olduğu bir yapıyı bence Türkiye'nin hak ettiğini düşünüyoruz” dedi.
“Ülkemizin Gücü HAK-İŞ’in Gücü”
Her sorunda olduğu gibi Türkiye'nin sosyal diyalog mekanizmalarını sağlıklı bir şekilde işletmesi gerektiğini altını çizen Arslan, “Tıpkı toplu sözleşmelerde, kamu çerçeve protokolünde, başka güçlü ve ikili sosyal diyalog mekanizmalarında masada olarak müzakere ederek ve birbirimizi ikna ederek, çatışmaya, kavgaya, yer olmadan sorunları çözme becerisini bizim ülkemiz kazanması gerekiyor. Bu zor mu? Elbette zor. Ama imkânsız değil. HAK-İŞ olarak biz bunun imkânsız olmadığını düşünüyoruz. Kaygılarımız var. Eleştirilerimiz var. İtirazlarımız var. Ama bu ülkeye olan sevgimiz, bu ülkeye olan bağlılığımız ve sadakatimizden dolayı asla kimse bizi sorgulayamaz. Çünkü biz ülkemizi seviyoruz. Ülkemizin gücünü HAK-İŞ’in gücü olarak görüyoruz. O zaman ülkesini seven insanlar, işçiler, emekçiler ülkesi adına kaygılarını, endişelerini ifade edecekler. Bunun düzelmesi için çaba sarf edecekler ve bir arada ortak bir noktada buluşacağız. Bunu başarmamız gerekiyor” dedi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
