DR.SECATTİN MARAŞLIOĞLU
Köşe Yazarı
DR.SECATTİN MARAŞLIOĞLU
 

TÜRK VERGİ SİSTEMİNDEKİ AKSAKLIKLAR VE ÇÖZÜM YOLLARI

GİRİŞ: Vergi, kamu harcamalarını karşılamak üzere, devletin doğrudan veya dolaylı olarak kanunlara dayanarak, mükelleflerden topladığı ekonomik değerler, açık bir ifade ile para meblağlarıdır. Her vatandaşın mali gücü oranında kamu giderlerine katılması bir vatandaşlık görevidir. Verginin temel ilkeleri şöyledir; Anayasanın 73. maddesi, vergi ödevine hâkim olan temel anayasal ilkeleri kapsamaktadır. Bu ilkeler sırasıyla verginin genelliği, verginin kamu giderlerini karşılamaya yönelik olması, mali güçle orantılı olması, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ile verginin kanuniliği ilkeleridir. Vergileme ilkeleri, vergi sisteminin ana sütunlarını oluşturur. Vergi politika ve uygulamalarında politika yapıcılar ve uygulayıcılar için yol göstericidir. Vergileme ilkelerinin bazıları anayasal düzeyde koruma altına alınmışken, bazı vergileme ilkeleri söylem veya temenni düzeyinde kalır. Vergileme ilkelerinin hepsinin aynı anda uygulanması da mümkün değildir. Çünkü bazı vergileme ilkeleri diğerleri ile çatışır. Aşağıda vergileme ilkelerine yer verilmiştir. 1- Vergilemede Adalet İlkesi 2- Vergilemede Ayırma İlkesi (Prensibi, Kuramı) 3- Vergilemede Belirlilik İlkesi 4- Vergilemede Esneklik İlkesi 5- Vergilemede Genellik İlkesi 6- Vergilemede Fayda İlkesi 7- Vergilemede İktisadi Etkinlik İlkesi 8- Vergilemede İstikrarlılık İlkesi 9- Vergilemede Kanunilik (Yasallık) İlkesi 10- Vergilemede Kolaylık İlkesi 11- Mali Güce Göre Vergilendirme (Ödeme Gücü) İlkesi 12- Vergilemede Tasarruf İlkesi 13- Vergilemede Yeterlilik (Verimlilik) İlkesi Osmanlı İmparatorluğu devrinde vergi, genel anlamda aşar sistemi ismi altında alınırdı. Bu verginin alınış şekli ancak genel kaidelerle olabiliyordu. Bir örnek vermek gerekirse, sipahi ocaklarından belli bir miktar para veya askeri harcamalara katkı talep edilirdi. Sipahiler dışında mal sahiplerinden mal başına belli bir oranda vergi alınırdı. Tarım ve hayvancılığın dışında sanayi ve ticaretin yeterince gelişememesi ve gelişen kesimlerden de vergi alınamaması sebebiyle, devletin gelir artışını temin için dış borçlanmaya gidilmiştir. Bunun sonucu olarak vergi gelirlerinin büyük bir kısmı Düyunu Umumiye İdaresi aracılığıyla yabancı alacaklılar eline geçti. İktisadi çöküşün sonucunda Osmanlı İmparatorluğu duraklama devri, gerileme devri ve yıkılma devri sürecini tamamladı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin kurulması ile Osmanlı İmparatorluğu vergi sistemi hızla tasfiye edildi. İlk olarak 1925 yılında aşar sistemi kaldırıldı. Kazanç vergisi, genel ve özel istihlak vergileri, yeni gümrük tarifesi, miras vergisi ile bina ve arazi vergileri yürürlüğe konuldu. Dolaysız vergilerin uygulamadaki başarısızlığı sonucu özel dolaylı vergilere meyledilmeye başlandı. 1929 büyük ekonomik buhranından sonra yeni ihdas edilmiş olan vergilerin miktarı büyük oranlarda artırıldı. 1939 yılında patlak veren İkinci Dünya Savaşı nedeniyle finansman açığının kapatılması için varlık vergisi ve toprak mahsulleri vergisi gibi yeni vergiler ihdas edildi ve hemen yürürlüğe konuldu. 1950 yılında yapılan vergi reformu ile olağanüstü durumlar nedeniyle konulan birçok vergi yürürlükten kaldırıldı. 5 Nisan 1994 ekonomik krizi ile bir defaya mahsus olmak üzere geçici olarak Net Aktif Vergisi, Ekonomik Denge Vergisi ile Ek Motorlu Taşıtlar ve Ek Emlak Vergisi ihdas edildi. Toplanan vergiler hazineyi rahatlattı ve yürürlük tarihinin dolması ile yürürlükten kaldırıldı. 1999 depremi nedeniyle geçici olarak Özel İletişim Vergisi ve Özel İşlem Vergileri ihdas edildi. Geçici olarak yasalaşan bu vergiler sonradan iktidar olan hükümetler tarafından kalıcı hale getirildi ve halen de yürürlüktedir. 01.01.1985 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 3065 sayılı Katma Değer Vergisi kanunu ile modern vergiciliğe geçildi. 01.08.2002 tarihinde 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu yürürlüğe girmiştir. KDV ve ÖTV dolaylı vergi olmaları nedeniyle Türkiye’ de toplanan vergilerin % 70’ inin dolaylı vergilerden oluşmasını sağlamıştır. Dolayısıyla tahsil edilen vergilerin % 70’ i dolaylı vergilerden ve % 30’ u da dolaysız vergilerden teşekkül etmiştir. 01.01.1961 tarihinde yürürlüğe giren 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Türk vergi sistemi batı ülkelerindeki vergi sistemine uydurulmaya çalışıldı. 213 sayılı V.U.K. ile belge sistemi düzenlendi. Anılan Kanunun;- 227 nci maddesi, "Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir. Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır.” Şeklindedir. Yürürlükteki vergi sisteminin aksayan yönleri küçümsenemeyecek kadar fazladır. Sistemin uygulamadaki aksaklıkları sonucunda vergi kayıp ve kaçakları her geçen gün artmaktadır. Bunun nedenleri aşağıda açıkladığım hususlardan kaynaklanmaktadır. SİSTEMDEKİ YANLIŞLIKLAR: Türk Vergi Sistemi’ndeki korumacılık çok fazladır. Osmanlı Vergi Sisteminin tasfiye edildiğini belirtmemize rağmen bu sistemin etkisi sonucu yürürlükte olan muafiyet ve istisnalar çok fazladır. Bunda biraz da siyasi iktidarların oy kaygısı ile verdikleri tavizler etkili olmaktadır. Bir çok vatandaş muafiyet ve istisna kapsamı dışında kalmasına rağmen bazı yollarla kapsam içerisine girmektedir. Örneğin; küçük çiftçi muaflığını belirleyen ölçüleri geçmek istemeyen bir çiftçi arazisinin bir kısmını kiraya vermektedir. Bu yolla da küçük çiftçi muaflığını taşımaktadır. T.C. kimlik numarası uygulaması vergi kayıp kaçağını ne kadar azaltsa da tamamen önleyememiştir. Yapılacak yeni düzenleme ile her vatandaşın gelir vergisi beyannamesi verme zorunluluğu kapsamına alınmadıkça vergi kaçağı engellenememektedir. Çok etkili olmayan ve denetlenmeyen damga vergisi uygulamasının kaldırılması çok yerinde olacaktır. Tapu harçlarının oranlarının yüksek olması nedeniyle tapudaki satış işlemleri gerçek değerinin çok altında yapılmakta ve vergi kaybına sebep olmaktadır. Harç oranları düşürüldüğünde satışlar gerçek değeri üzerinden yapılacak ve buna göre harç alınacaktır. Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi oranları çok yüksek olduğundan belgesiz satışların artmasına sebep olmaktadır. PİSİKOLOJİK NEDENLER: Devletin tahsil ettiği vergilerin yerinde harcanmaması nedeniyle ödediği verginin yol,su,elektrik ve okul olarak kendisine dönmediğine inanan vatandaş vergi ödemekten kaçınmaktadır. EKONOMİK VE SOSYAL NEDENLER: Daha mutlu, daha rahat yaşamak isteyen insanımız elindeki parayı vergi olarak ödemekten kaçmaktadır. Lüks tüketim maddelerinin çeşit ve sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Vatandaşımız da vergi ödemek yerine bu lüks tüketim maddelerine harcama yapmaktadır. Ayrıca yaptığı alışveriş nedeniyle belge almadığı zaman ödeyeceği meblağın az olacağını hesap ederek işletme sahibi ile pazarlık yapmaktadır. TEKNİK NEDENLER: İletişim teknolojisinde büyük aşama kaydetmiş ülkemizin iletişim ağını genişletmek için işletmelere destek ve karşılıksız cihaz vermesi kayıp ve kaçağın azalmasını sağlayacaktır. SONUÇ VE ÇÖZÜM YOLLARI: - Vergi kanunları sadeleştirilip, işlemler, vergiler ve beyanlar azaltılmalıdır. Örneğin ödenecek KDV yoksa beyanname verilmemelidir. -Devletin belge düzenini tam olarak sağlaması için mükelleflere bedelsiz olarak cihaz temini yoluyla destek olması gerekir. - Vergi oranlarının düşürülerek verginin tabana yayılması gerekir. - Etkin bir denetim sisteminin kurulması gerekir. -Damga vergisi ve özel iletişim vergisi gibi etkin olmayan vergiler kaldırılmalıdır. SON SÖZ : Vergi düzenlemeleri yapılırken yazının içeriğinde belirttiğim vergileme ilkelerine uyulduğu takdirde iyi sonuçlar alınacaktır.
Ekleme Tarihi: 15 Temmuz 2024 - Pazartesi

TÜRK VERGİ SİSTEMİNDEKİ AKSAKLIKLAR VE ÇÖZÜM YOLLARI

GİRİŞ:
Vergi, kamu harcamalarını karşılamak üzere, devletin doğrudan veya dolaylı olarak
kanunlara dayanarak, mükelleflerden topladığı ekonomik değerler, açık bir ifade ile para
meblağlarıdır.
Her vatandaşın mali gücü oranında kamu giderlerine katılması bir vatandaşlık görevidir.
Verginin temel ilkeleri şöyledir;
Anayasanın 73. maddesi, vergi ödevine hâkim olan temel anayasal ilkeleri
kapsamaktadır. Bu ilkeler sırasıyla verginin genelliği, verginin kamu giderlerini
karşılamaya yönelik olması, mali güçle orantılı olması, vergi yükünün adaletli ve dengeli
dağılımı ile verginin kanuniliği ilkeleridir.
Vergileme ilkeleri, vergi sisteminin ana sütunlarını oluşturur. Vergi politika ve
uygulamalarında politika yapıcılar ve uygulayıcılar için yol göstericidir. Vergileme
ilkelerinin bazıları anayasal düzeyde koruma altına alınmışken, bazı vergileme ilkeleri
söylem veya temenni düzeyinde kalır. Vergileme ilkelerinin hepsinin aynı anda
uygulanması da mümkün değildir. Çünkü bazı vergileme ilkeleri diğerleri ile çatışır.
Aşağıda vergileme ilkelerine yer verilmiştir.
1- Vergilemede Adalet İlkesi
2- Vergilemede Ayırma İlkesi (Prensibi, Kuramı)
3- Vergilemede Belirlilik İlkesi
4- Vergilemede Esneklik İlkesi
5- Vergilemede Genellik İlkesi
6- Vergilemede Fayda İlkesi
7- Vergilemede İktisadi Etkinlik İlkesi
8- Vergilemede İstikrarlılık İlkesi
9- Vergilemede Kanunilik (Yasallık) İlkesi
10- Vergilemede Kolaylık İlkesi
11- Mali Güce Göre Vergilendirme (Ödeme Gücü) İlkesi
12- Vergilemede Tasarruf İlkesi
13- Vergilemede Yeterlilik (Verimlilik) İlkesi

Osmanlı İmparatorluğu devrinde vergi, genel anlamda aşar sistemi ismi altında alınırdı.
Bu verginin alınış şekli ancak genel kaidelerle olabiliyordu. Bir örnek vermek gerekirse,
sipahi ocaklarından belli bir miktar para veya askeri harcamalara katkı talep edilirdi.
Sipahiler dışında mal sahiplerinden mal başına belli bir oranda vergi alınırdı. Tarım ve
hayvancılığın dışında sanayi ve ticaretin yeterince gelişememesi ve gelişen kesimlerden
de vergi alınamaması sebebiyle, devletin gelir artışını temin için dış borçlanmaya
gidilmiştir. Bunun sonucu olarak vergi gelirlerinin büyük bir kısmı Düyunu Umumiye
İdaresi aracılığıyla yabancı alacaklılar eline geçti. İktisadi çöküşün sonucunda Osmanlı
İmparatorluğu duraklama devri, gerileme devri ve yıkılma devri sürecini tamamladı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin kurulması ile Osmanlı İmparatorluğu vergi sistemi hızla
tasfiye edildi. İlk olarak 1925 yılında aşar sistemi kaldırıldı. Kazanç vergisi, genel ve özel
istihlak vergileri, yeni gümrük tarifesi, miras vergisi ile bina ve arazi vergileri yürürlüğe
konuldu. Dolaysız vergilerin uygulamadaki başarısızlığı sonucu özel dolaylı vergilere
meyledilmeye başlandı. 1929 büyük ekonomik buhranından sonra yeni ihdas edilmiş
olan vergilerin miktarı büyük oranlarda artırıldı. 1939 yılında patlak veren İkinci Dünya
Savaşı nedeniyle finansman açığının kapatılması için varlık vergisi ve toprak mahsulleri
vergisi gibi yeni vergiler ihdas edildi ve hemen yürürlüğe konuldu. 1950 yılında yapılan
vergi reformu ile olağanüstü durumlar nedeniyle konulan birçok vergi yürürlükten
kaldırıldı. 5 Nisan 1994 ekonomik krizi ile bir defaya mahsus olmak üzere geçici olarak
Net Aktif Vergisi, Ekonomik Denge Vergisi ile Ek Motorlu Taşıtlar ve Ek Emlak Vergisi
ihdas edildi. Toplanan vergiler hazineyi rahatlattı ve yürürlük tarihinin dolması ile
yürürlükten kaldırıldı. 1999 depremi nedeniyle geçici olarak Özel İletişim Vergisi ve Özel
İşlem Vergileri ihdas edildi. Geçici olarak yasalaşan bu vergiler sonradan iktidar olan
hükümetler tarafından kalıcı hale getirildi ve halen de yürürlüktedir. 01.01.1985
tarihinden itibaren yürürlüğe giren 3065 sayılı Katma Değer Vergisi kanunu ile modern
vergiciliğe geçildi. 01.08.2002 tarihinde 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu
yürürlüğe girmiştir. KDV ve ÖTV dolaylı vergi olmaları nedeniyle Türkiye’ de toplanan
vergilerin % 70’ inin dolaylı vergilerden oluşmasını sağlamıştır. Dolayısıyla tahsil edilen
vergilerin % 70’ i dolaylı vergilerden ve % 30’ u da dolaysız vergilerden teşekkül etmiştir.
01.01.1961 tarihinde yürürlüğe giren 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Türk vergi sistemi
batı ülkelerindeki vergi sistemine uydurulmaya çalışıldı.
213 sayılı V.U.K. ile belge sistemi düzenlendi. Anılan Kanunun;- 227 nci maddesi,
"Bu kanunda aksine hüküm olmadıkça, bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla
olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir. Bu Kanuna göre
kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak,
kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde
bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır.” Şeklindedir.
Yürürlükteki vergi sisteminin aksayan yönleri küçümsenemeyecek kadar fazladır.
Sistemin uygulamadaki aksaklıkları sonucunda vergi kayıp ve kaçakları her geçen gün
artmaktadır. Bunun nedenleri aşağıda açıkladığım hususlardan kaynaklanmaktadır.
SİSTEMDEKİ YANLIŞLIKLAR:
Türk Vergi Sistemi’ndeki korumacılık çok fazladır.
Osmanlı Vergi Sisteminin tasfiye edildiğini belirtmemize rağmen bu sistemin etkisi
sonucu yürürlükte olan muafiyet ve istisnalar çok fazladır. Bunda biraz da siyasi
iktidarların oy kaygısı ile verdikleri tavizler etkili olmaktadır. Bir çok vatandaş muafiyet ve
istisna kapsamı dışında kalmasına rağmen bazı yollarla kapsam içerisine girmektedir.
Örneğin; küçük çiftçi muaflığını belirleyen ölçüleri geçmek istemeyen bir çiftçi arazisinin
bir kısmını kiraya vermektedir. Bu yolla da küçük çiftçi muaflığını taşımaktadır.

T.C. kimlik numarası uygulaması vergi kayıp kaçağını ne kadar azaltsa da tamamen
önleyememiştir. Yapılacak yeni düzenleme ile her vatandaşın gelir vergisi beyannamesi
verme zorunluluğu kapsamına alınmadıkça vergi kaçağı engellenememektedir.
Çok etkili olmayan ve denetlenmeyen damga vergisi uygulamasının kaldırılması çok
yerinde olacaktır.
Tapu harçlarının oranlarının yüksek olması nedeniyle tapudaki satış işlemleri gerçek
değerinin çok altında yapılmakta ve vergi kaybına sebep olmaktadır. Harç oranları
düşürüldüğünde satışlar gerçek değeri üzerinden yapılacak ve buna göre harç
alınacaktır. Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi
oranları çok yüksek olduğundan belgesiz satışların artmasına sebep olmaktadır.
PİSİKOLOJİK NEDENLER:
Devletin tahsil ettiği vergilerin yerinde harcanmaması nedeniyle ödediği verginin
yol,su,elektrik ve okul olarak kendisine dönmediğine inanan vatandaş vergi ödemekten
kaçınmaktadır.
EKONOMİK VE SOSYAL NEDENLER:
Daha mutlu, daha rahat yaşamak isteyen insanımız elindeki parayı vergi olarak
ödemekten kaçmaktadır. Lüks tüketim maddelerinin çeşit ve sayısı gün geçtikçe
artmaktadır. Vatandaşımız da vergi ödemek yerine bu lüks tüketim maddelerine
harcama yapmaktadır. Ayrıca yaptığı alışveriş nedeniyle belge almadığı zaman
ödeyeceği meblağın az olacağını hesap ederek işletme sahibi ile pazarlık yapmaktadır.
TEKNİK NEDENLER:
İletişim teknolojisinde büyük aşama kaydetmiş ülkemizin iletişim ağını genişletmek için
işletmelere destek ve karşılıksız cihaz vermesi kayıp ve kaçağın azalmasını
sağlayacaktır.
SONUÇ VE ÇÖZÜM YOLLARI:
- Vergi kanunları sadeleştirilip, işlemler, vergiler ve beyanlar azaltılmalıdır. Örneğin
ödenecek KDV yoksa beyanname verilmemelidir.
-Devletin belge düzenini tam olarak sağlaması için mükelleflere bedelsiz olarak cihaz
temini yoluyla destek olması gerekir.
- Vergi oranlarının düşürülerek verginin tabana yayılması gerekir.
- Etkin bir denetim sisteminin kurulması gerekir.
-Damga vergisi ve özel iletişim vergisi gibi etkin olmayan vergiler kaldırılmalıdır.
SON SÖZ : Vergi düzenlemeleri yapılırken yazının içeriğinde belirttiğim vergileme
ilkelerine uyulduğu takdirde iyi sonuçlar alınacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.