Böyle oluyor, daha önce de olmuştu. İnanılmaz bir iyilik çıkıyor içimizden.
Özgürlükleri, hakları, kardeşlikleri, barışı enkaz haline getirenlerin, arsızlık, düşmanlık
nefret saçanların dünyasında; hayata tutunabilmek, umut edebilmek için esas hangi
değerlere ihtiyacımız olduğuna dair bir insanlık destanı yazılıyor; acının, trajedinin,
yıkımın orta yerinde!
Çok büyük bir felaket karşısındayız. Sözlerle ifade edemeyeceğimiz acılar yaşanıyor.
Sahada özverili insanlarımız olağanüstü bir çaba gösteriyor. Zaman zaman çaresizliğin
yarattığı öfke patlamaları insanın doğasında var.
Yan yana oturmak değildir birlikte olmak. Yürek birlikteliği önemlidir. Bir ulusu güçlü
kılan, dayandığı birlik ve beraberliktir. Her şeyde bir hayır vardır diyerek doğal afet
önlemlerini bilimsel yaklaşımdan uzaklaştırmak yanlıştır.
On binler affı olmayan hatalar yüzünden yuvalarını, sağlıklarını, ailelerini, yaşamlarını
yitirdi. Peki bu binaları kimler yaptı? Sözde deprem yönetmeliğine göre yapılan yeni
binalarda statik hesaplara uyumu denetlemeyenler kimler?
Marmara depremi sonrasında “artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz” demiştik ama her şey
eskisi gibi kaldı. Siyasetçi toplumun aynasıdır. Halktan talep gelmezse siyasi irade
kendisini gösteremez. Defalarca çıkarılan imar aflarına sevinenler şimdi gözyaşları
içinde.
“Deprem değil, bina öldürür.” Her depremden sonra hatırladığımız acı bir gerçek
Kahramanmaraş merkezli depremler bu acı gerçeği bir kere daha ve en çıplak şekliyle
yüzümüze vurdu. Hataları ile yüzleşemeyenler gerçeklerden kaçıyor ve kadere
sığınıyor.
Afetlerin etkilerinin daha az hissedilmesinde teknolojiye de kritik bir rol düşüyor. Bu
noktada teknoloji, sadece afetlerin önceden tahmin edilmesi için değil aynı zamanda
afet sonrasında olabildiğince hızlı aksiyon alınması ve can kaybının en aza
indirgenmesi için de büyük önem arz ediyor.
Deprem bölgesinde inşaat malzemesinin kalitesi çok kötü ancak insan malzemesi
mükemmel. Adeta tek yürek oldular. Özveriden, yardımlaşma ve dayanışmadan güzel
örnekler verdiler.
Yükseklere anlamlı mesajlar gönderdiler. İnadına kardeşlik, inadına ulusal birliktelik.
Enkaza dönen binaların yapımında suçu olanlar elbette cezalandırılmalı. Bu düzen
böyle gitmemeli. Bunu sağlayabilmek için toplum olarak hep birlikte “Suçlu ayağa kalk”
diyebilmeliyiz. İnşaat sektöründeki rant ve kar hırsının yerini toplumsal fayda almalı.
Bir daha kimsenin ihmaller ve denetimsizlikler yüzünden hayatını kaybetmemesi için
deprem acılarını hep gündemde tutmanın ve sorumlularını açığa çıkarmanın bir görev
olduğunu unutmayalım.
Ön yargılı davranarak depremin günah keçisi olarak müteahhitlerle yapı denetim
şirketlerini ilan etmek haksızlık olur. Belediyeler ve ilgili Bakanlıklar bunların ayrılmaz
parçasıdır. Bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Kar amacı güdenlerle, toplum adına
denetim görevi yapanlar arasındaki ilişkinin görev bilinci boyutu çok önemlidir.
Sıra geldi nakdi deprem bağışlarının dağıtımına. Ahbap Derneği, harcamaların denetimi
ile ilgili TÜRMOB ve bir yurt dışı denetim firmasıyla sözleşme imzaladı. Afad ve Kızılay
Derneği de böyle bir iş yapsın. Şeffaflık iyidir.
TÜRMOB, tüm yeminli mali müşavirler, bağımsız denetçiler ve mali müşavirlerin üye
olduğu bir üst birliktir. Muhasebe ve denetim mesleğinin kalbidir. Afad ve Kızılay güven
ve itibarını yükseltmek istiyorsa harcamalarının denetimi için bağımsız bir kurumu
görevlendirmelidir. Bağımsız mali denetimin olduğu yerde güven ve huzur olur.