Hukukun üstünlüğü, temel olarak hukukun bir topluluktaki veya ülkedeki yayılmışlığını
ve yetkisinin yüksekliğini ifade eder. Özellikle de devlet ve hükümet yetkisini elinde
tutanlara karşı üstünlüğünün altı çizilir.
Hukukun üstünlüğü, bir ülkede hukuk kurallarının herkes tarafından kabul edildiğini ve
toplumdaki her bireyin hukuk karşısında eşit olduğunu gösterir. Hukukun üstünlüğü,
aslında yapısal reformdur. Toplum yaşamı ve insanın doğası gereği hukukun üstünlüğü
kaçınılmazdır.
Hukukun üstünlüğü ilkesi, hukuk kurallarının herkes için uygulanacağını, hiçbir kimseye
ya da gruba ayrıcalık tanınmayacağını ifade eden bir ilkedir. Bu ilkeyi benimseyen
toplumlarda her birey hukuka saygılıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsenmediği
toplumlarda, belli kişiler kanunun üstünde hareket edecektir.
Hukukun üstünlüğü, devletin kendisi de dahil olmak üzere tüm kişilerin, kurumların ve
tüzel kişilerin, kamu ve özel, kamusal olarak ilan edilen, eşit şekilde uygulanan ve
bağımsız olarak karara bağlanan ve uluslararası insan hakları normları ve
standartlarıyla tutarlı yasalara karşı sorumlu olduğu bir yönetimdir. Hukukun üstünlüğü,
hukuk önünde eşitlik, hukuka karşı hesap verebilirlik, hukukun uygulanmasında adalet,
güçler ayrılığı, karar alma sürecine katılım, hukuki kesinlik, keyfilikten kaçınma, usul ve
yasal şeffaflık ilkelerine uyulmasını sağlayacak önlemler gerektirir.
İnsanları adalet sistemlerinin merkezine koyacak olan Hukukun Üstünlüğü, uluslararası
barış ve güvenlik ile siyasi istikrar için; ekonomik ve sosyal ilerleme ve kalkınmayı
sağlamak için; ve insanların haklarını ve temel özgürlüklerini korumak için olmazsa
olmaz bir temel ilkedir. İnsanların kamu hizmetlerine erişimi, yolsuzluğun önlenmesi,
güç kötüye kullanımının engellenmesi ve insanlar ile devlet arasında toplumsal
sözleşmenin kurulması için temeldir. Hukukun üstünlüğü ve kalkınma güçlü bir şekilde
birbirine bağlıdır. Hukukun üstünlüğü, insani ve insan hakları gündemlerinin temel bir
unsurudur.
Hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi, güç kullanımı da dahil olmak üzere uluslararası
hukuk normlarına saygı gösterilmesini ve devletlerin nüfuslarını soykırımdan, insanlığa
karşı suçlardan, etnik temizlikten ve savaş suçlarından koruma konusundaki birincil
sorumluluğunun tanınmasını içerir. Hukukun üstünlüğü konuları; nefret söyleminin ve
şiddete teşvikin yaygınlaşması, radikalizmin/şiddet içeren aşırılığın önlenmesi, iklim
değişikliği ve çevrenin insanların güvenliği ve geçim kaynakları üzerindeki etkisi, yapay
zeka ve siber suçun karmaşıklıkları gibi ortaya çıkan ve kritik konuları kapsamaktadır.
Hukukun üstünlüğü ilkesi uyarınca, tüm kamu güçleri her zaman yasanın koyduğu
sınırlamalar dahilinde hareket etmelidir. Hukukun üstünlüğü kavramı, şeffaf, hesap
verebilir, demokratik ve çoğulcu bir yasa yapma sürecini, bağımsız ve tarafsız
mahkemeler tarafından adalete erişim de dahil olmak üzere etkili yargısal korumayı ve
güçler ayrılığını içerir. Hukukun üstünlüğü, herkesin yasa altında eşit korumaya sahip
olmasını gerektirir ve hükümetlerin keyfi güç kullanmasını önler. Temel siyasi ve medeni
hakların yanı sıra medeni özgürlüklerin korunmasını ve desteklenmesini sağlar.
Güçlü bir hukukun üstünlüğü kültürü, demokrasiler için temel öneme sahiptir ve
yolsuzlukla mücadelede, akademik ve medya özgürlüğünün korunmasında ve insan
haklarının geliştirilmesinde merkezi bir rol oynar. Hukukun üstünlüğü, tüm vatandaşların
kanun önünde eşitliğini destekleyen, keyfi olmayan bir yönetim biçimini güvence altına
alan ve daha genel olarak gücün keyfi kullanımını önleyen mekanizma, süreç, kurum,
uygulama veya normdur. Keyfilik, despotizmin, otoriterliğin ve totaliterliğin çeşitli
biçimlerinin tipik bir örneğidir. Despotik hükümetler, iktidar yapısının tepesindeki varlığın
(kral, cunta veya parti komitesi gibi) istediği zaman kanunların kısıtlaması olmaksızın
hareket etme kapasitesine sahip olduğu oldukça kurumsallaşmış yönetim biçimlerini bile
içerir.
Genel olarak hukukun üstünlüğü, yasaların yaratılmasının, uygulanmasının ve hukuk
kuralları arasındaki ilişkilerin hukuken düzenlendiğini, dolayısıyla hiç kimsenin -en üst
düzey görevliler de dahil- hukukun üstünde olmadığını ima eder. Tipik bir hukukun
üstünlüğü devleti, hukuk görevlilerini bağımsızlıklarını tehdit eden siyasi veya başka
türlü müdahalelerden koruyan bazı araçları kurumsallaştıracaktır. Buna göre, yargının
devletin diğer organlarından kurumsal olarak ayrılmasının genellikle hukukun
üstünlüğüne sahip devletlerin önemli bir özelliği olduğu düşünülmektedir.