Takvim yaprakları 17 Ağustos 1999’u gösterirken, merkez üssü Gölcük’te ülke tarihimizin en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Binlerce yurttaşımızı o büyük deprem felaketinde kaybettik.
Aradan koca bir 25 yıl geçmiş. Gölcük’ten bir yıl önce 27 Haziran 1998’de Adana-Ceyhan Depremi yaşandı. Özellikle Gölcük’teki deprem sonrası, afetlerden ders çıkarmanın zamanının geldiği söylendi, deprem yönetmelikleri güncellendi. Alınması gereken önlemler konunun uzmanları tarafından sıralandı.
6 Şubat 2023’te sabaha karşı, ülke olarak Kahramanmaraş Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki depremle uyandık. Saatler ilerledikçe felaketin ne kadar büyük olduğu da gözler önüne serilmeye başlandı. Yüreklerimiz kan ağladı. Resmi rakamlara göre 51 binden insanımızı kaybettik, 100 bine yakın insanımız yaralandı. Yüzbinleri bulan bina yıkıldı, bir o kadarı ağır hasar aldı. Hatay’ın neredeyse yarısı haritadan silindi.
Söylendiği gibi asrın felaketi idi…
Deprem ülkesiyiz. Yüzyıllar, yıllar önce de bu ülke deprem felaketleri gördü, bundan sonra da görecek.
Peki ama 1999’dan beri hep söylenen “felaketlerden gereken dersi alabildik, çıkarabildik mi?”
Bu soruya “evet” karşılığını vermeyi çok isterdik. Her depremde acı gerçekle yüzleşmek durumunda kalıyoruz.
Uzmanlara göre, ülkemizdeki 20 milyon civarındaki yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsünde bulunuyor. TBMM'nin Kahramanmaraş Depremleri sonrası kurduğu Araştırma Komisyonu’nun 6 Şubat Depremlerine ilişkin hazırladığı Mayıs 2023 tarihli raporuna göre son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapının "Kentsel Dönüşüm" uygulanarak yenilenmesi sağlanmış. Oysa uzmanların açıkladığı riskli yapı tahminlerinin yanında, bu sayının oldukça rakamın oldukça yetersiz olduğunu söyleyebiliriz.
Yerel yönetimlerle merkezi idare el ele vererek, kentsel dönüşüm çalışmalarını, riskli binaları yıkıp, yerine depreme, afetlere dirençli yapılar üretmelidir. Bu bir maliyet gerektiriyor, ancak kentsel dönüşümün, depreme dirençli kentlerin karşımıza çıkaracağı maliyet, inanın, olası bir İstanbul depreminin maliyetinden daha az olacaktır. İnsan kaybımızı söylememize gerek bile yok.
Anasayfa
Yazarlar
Meliha Savaş
Yazı Detayı
Bu yazı 700+ kez okundu.
Gerçekle yüzleşmek
Takvim yaprakları 17 Ağustos 1999’u gösterirken, merkez üssü Gölcük’te ülke tarihimizin en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Binlerce yurttaşımızı o büyük deprem felaketinde kaybettik.
Aradan koca bir 25 yıl geçmiş. Gölcük’ten bir yıl önce 27 Haziran 1998’de Adana-Ceyhan Depremi yaşandı. Özellikle Gölcük’teki deprem sonrası, afetlerden ders çıkarmanın zamanının geldiği söylendi, deprem yönetmelikleri güncellendi. Alınması gereken önlemler konunun uzmanları tarafından sıralandı.
6 Şubat 2023’te sabaha karşı, ülke olarak Kahramanmaraş Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki depremle uyandık. Saatler ilerledikçe felaketin ne kadar büyük olduğu da gözler önüne serilmeye başlandı. Yüreklerimiz kan ağladı. Resmi rakamlara göre 51 binden insanımızı kaybettik, 100 bine yakın insanımız yaralandı. Yüzbinleri bulan bina yıkıldı, bir o kadarı ağır hasar aldı. Hatay’ın neredeyse yarısı haritadan silindi.
Söylendiği gibi asrın felaketi idi…
Deprem ülkesiyiz. Yüzyıllar, yıllar önce de bu ülke deprem felaketleri gördü, bundan sonra da görecek.
Peki ama 1999’dan beri hep söylenen “felaketlerden gereken dersi alabildik, çıkarabildik mi?”
Bu soruya “evet” karşılığını vermeyi çok isterdik. Her depremde acı gerçekle yüzleşmek durumunda kalıyoruz.
Uzmanlara göre, ülkemizdeki 20 milyon civarındaki yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsünde bulunuyor. TBMM'nin Kahramanmaraş Depremleri sonrası kurduğu Araştırma Komisyonu’nun 6 Şubat Depremlerine ilişkin hazırladığı Mayıs 2023 tarihli raporuna göre son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapının "Kentsel Dönüşüm" uygulanarak yenilenmesi sağlanmış. Oysa uzmanların açıkladığı riskli yapı tahminlerinin yanında, bu sayının oldukça rakamın oldukça yetersiz olduğunu söyleyebiliriz.
Yerel yönetimlerle merkezi idare el ele vererek, kentsel dönüşüm çalışmalarını, riskli binaları yıkıp, yerine depreme, afetlere dirençli yapılar üretmelidir. Bu bir maliyet gerektiriyor, ancak kentsel dönüşümün, depreme dirençli kentlerin karşımıza çıkaracağı maliyet, inanın, olası bir İstanbul depreminin maliyetinden daha az olacaktır. İnsan kaybımızı söylememize gerek bile yok.
Ekleme
Tarihi: 16 Ağustos 2024 - Cuma
Gerçekle yüzleşmek
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.