5 Aralık 1934 tarihi, hiç kuşkusuz ki, Türk kadınları için hayati önemde bir miladı ifade eder. Bu tarihte, ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’mızda büyük üstünlükler, kahramanlıklar gösteren Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanıdı. Böylelikle, Cumhuriyet öncesi nüfus sayımlarında adı geçmeyen kadınlarımız, Atatürk’le birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin birer saygın bireyi olarak kendine yer buluyordu. Birçok dünya ülkesinden seçme ve seçilme hakkına kavuşan kadınlarımız işte bu yüzdendir ki Atatürk ve Cumhuriyete çok şey borçludur. Kadınlarımız, Cumhuriyetle birlikte hayatın her alanında kendini göstermeye başlamış, atıldığı her meslekte büyük başarılar elde ederek, ülkemizin gelişip kalkınmasına büyük katkılar sunmuştur. Aradan geçen 90 yılda, kadınlarımız birçok kazanımlar elde etmesine karşın, ne yazık ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yerel yönetimlerde eşitliği bir türlü yakalayamamıştır. Cinsiyet ayrımcılığının en fazla görüldüğü alanların başında da siyaset kurumu gelmektedir. Şunu belirtmekte yarar var: Kadınlar başta siyaset alanı olmak üzere diğer alanlarda da bu eşitliğin sağlanması noktasında inisiyatifi erkeklere bırakmamalıdır. Unutmayalım ki, kadınlarımız sadece seçim dönemlerinde, mahalle, vatandaş ziyareti yapan, afiş asan bireylerden ibaret değildir. Hak verilmez alınır mantığından hareketle, kadınlarımız, siyaset kurumunu mevzuatlar çerçevesinde zorlayarak, siyasette de eşit temsil edilmelerinin önünü açmalıdır. Bu vesileyle birlikte Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının verilişinin 90. Yıldönümünü kutlarken; bizlere bu hakkı veren Büyük Önder Atatürk’ün aziz hatırası önünde saygı, sevgi ve özlemle eğiliyorum.