Bir meslek düşünün, özü halkın bilgiye erişim hakkını savunmak, gerçeği kovalayıp karanlığı aydınlatmak olsun. Bu meslek, cesaretin, direnişin ve etik değerlerin taşıyıcısı. Ama ne yazık ki, bugün bu meslek; işsizliğin, yoksulluğun ve güvencesizliğin pençesinde hayatta kalmaya çalışıyor. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, işte böyle bir ortamda geldi kapımıza.
Eskiden kutlama günüydü 10 Ocak. Gazetecilere haklar kazandıran 212 Sayılı Basın Kanunu’nun bir kazanımıydı. Ama şimdi, kutlamaktan çok mücadele günü olarak anılıyor. Çünkü sektörün hali içler acısı.
Gazetecilik artık “prestijli” bir meslek değil; aksine, her gün işsiz kalma korkusuyla yaşanan bir hayatta kalma mücadelesi. Bugün, birçok gazeteci asgari ücretle ya da onun da altında bir maaşla çalışıyor. Yerel basında durum daha da vahim. Düşünün, bir yandan yoksulluk haberleri yapıyorsunuz, diğer yandan o haberlerin öznesi olmaktan kaçamıyorsunuz.
Eğer dolu bir haber yapmak istiyorsanız, cebinizin de dolu olması gerekiyor. Ama gelin görün ki, gazetecilerin boş cüzdanları, halkın haber alma hakkını zedeliyor. Yoksul bir gazeteci, gerçeği yazmakta özgür olabilir mi? Ya da sürekli işten çıkarılma korkusuyla yaşayan bir gazeteci, patronunun ya da siyasi baskının dışında kalabilir mi?
SENDİKAL ÖRGÜTLENME YOK, GÜVENCE YOK
Sendikalaşma bu mesleğin belki de en büyük yarası. Gazetecilerin örgütlenmesinin önüne o kadar çok engel koyuluyor ki, bu durum onları tamamen güvencesiz ve savunmasız hale getiriyor. Çalışanlar düşük maaşlarla çalışmaya mahkum ediliyor, insanca yaşama haklarından mahrum bırakılıyor.
Bu güvencesizlik, yalnızca gazetecileri değil, demokrasiyi de zedeliyor. Çünkü gazetecinin yoksullaşması, gerçeklerin karartılması demek. Gazeteci yoksullaştıkça halkın haber alma hakkı da elinden alınıyor.
1961’de dokuz gazete patronunun karşısında duran gazeteciler, halkın haber alma hakkını savunarak tarihe geçti. Bugün de aynı mücadele ruhu yaşatılmak zorunda. Çünkü gazetecilik yalnızca bir meslek değil; bir halkın, bir ülkenin demokrasi mücadelesidir.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, bu gerçeği hatırlatmak için önemli bir fırsat. Ama bu günün bir bayram olarak kutlanabilmesi için önce gazetecilere hak ettikleri koşulları sağlamak gerekiyor. İşsizlik, yoksulluk ve güvencesizlik, gazeteciliği çürütüyor. Eğer bu meslek ayakta kalamazsa, halkın sesi de kısılır.
O yüzden 10 Ocak’ta, sadece gazeteciler değil, toplumun her kesimi bu mücadeleye ses vermeli. Çünkü gazetecinin sustuğu bir yerde, halkın suskunluğu başlar. Demokrasi ise sessizlikle yaşayamaz.