Kuşların göç ettiği yerlerden, binlerce kilometre uzak mesafelerin ayaz'la temasından uzak olması insanın içinden geldiği gibi davranmasına gerekçe değildir. Karasına, denizine, havasına ve toprağına sadık kalması ve her mevsimde türlü türlü davranmasından, oluşan eylemlere maruz kalmayan yalancı Bahar gibidir.
Güneşin doğuş açısı, yağmurun düşme hızı, rüzgarın esiş yönü ne ise insan da tabiatın yani karasına, denizine, havasına ve yaşadığı toprağa hasdır aslında.
Bunu şu şekilde anlatabiliriz:
Hani doğmamış güneşin açısını
Kuzeyde yer alan yosuna sormak,
Yağmurdan dökülen taneleri ayaz'a sarmaktır.
Kar tanesinin macerası saklıdır
O dağların dorukları,
O yükseklerin bakış açısı
Ovalara yayılan atmosferin iklimleri, mevsimlerin önemi saklıdır.
Hani o dağların nergisi
Hani ovaların başağı,
Yüksekten alçağa yayılan atmosfer
Sıcağında kendini bulan, soğuk havada yaşamasını bilen
Yeşeren ve yaşayan
İnsana Has değildir ya…
Her şeyin insanın varlığında olsa da
Çokta büyütmeye ve ilahlaştırmaya da gerek yoktur.
Hani her mevsime farklı farklı tende
Her coğrafyada kendine hastır Toprak
İçinde binlerce canın taşıdığı yerde
Atmosferi de tanıyor ve tanıtıyor
İdrak muhakemesi bilinçlidir,
Bunun da farkındadır insanoğlu.
İşine gelme noktası denilince…
Herkesten hızlıdır kıvraklığı,
Gördüğüne kılıf uydurmak,
İşittiğine işine geldiği yerde duyması gibidir.
Ben bu atmosferin içinde varlığımı farklı sunmalıyım ki;
Aklın gücüne karşılık veren canlı olmama rağmen işime geldiği gibi davranıyorum.