Yoksulluk çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Eğitim durumu yükseldikçe yoksul
olma riskinin azaldığı görülmektedir. Ekonomik büyüme yoksullar lehine olursa bir
anlam ifade eder. Bunun için de sosyal kalkınma programları ve iyi yönetim gerekir.
Osmanlı’nın Anadolu’ya bıraktığı cehalet ve yoksulluk mirası Türkiye’yi bir kurt gibi için
için kemiriyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan dengeli ve planlı olarak yürütülmeye
çalışılan kalkınma hamleleri, çok partili sisteme geçiş ile birlikte tasarruftan uzaklaşan
plansız büyüyen bir yapıya dönüştü.
Ülkenin konumu ve ekonomik durumu belli olmasına rağmen uygulayıcılar değişti.
Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan kalkınma hamleleri ve planlı yatırım sürecinden
uzaklaşıldı. Yeni dönemle başlayan ve yıllardır devam eden bu plansızlık ve siyasi
yatırımlar sonucunda gelir dağılımında adaletsizlik ortaya çıktı ve bu durum da kabul
edilemez bir hal aldı. Kendisi borç batağı içinde yüzen hazine, vatandaşının milli
gelirden aldığı payın düşmesini engelleyemedi.
Türkiye’deki teşvik sistemi de rant düzeninin bir parçası oldu. Bugüne kadar uygulanan
teşvik sistemlerinin sonuçları ölçülmeden, artıları ve eksileri belirlenmeden yeni teşvik
sisteminden ekonomiye fayda beklemek aldatmacadan başka bir şey değildir.
Her secimden önce yeni teşvik sistemi açıklandığında “ekonomi uçacak, ekonomi
patlama yapacak” demeçlerinden geçilemez. Halbuki gerçek anlamda yapılan şudur;
Önce kaynak aktarılacak kanallar belirlenmekte, daha sonra da paylaşım yapılmaktadır.
İthalata olağanüstü paralar ödüyoruz diyerek ithal ikamesi ile yola çıkanların kalite,
marka ve verimlilik faktörlerinden haberleri yok anlaşılan.
Arsa, ucuz kredi, vergi, enerji ve istihdam desteği sağlayacak kaynakların
paylaştırılması şöyle bir tabloyu ortaya koyuyor. Kaynakların çoğu daha karlı yerlere
aktarılacak, yerinde kullanılanların büyük bir çoğunluğu başarısız olacak, başarılı olanlar
ise uluslararası markalara satılacaktır.
Teşvik uygulamaları hiçbir şekilde denetlenmediği ve sonuçları ölçülmediği için olan
yine dar gelirli halka olacak, bir şekilde fatura onlara ödettirilecektir. Kullanılacak yöntem
de bellidir. Hazinenin borçlanması yetmezse, dolaylı vergiler yoluyla halkın sırtına
bindirilecektir.
Başarılı bir ekonomik sistemin oluşturulması için kaliteli eğitim, AR-GE, inovasyon ve
girişimcilik şarttır.
Bugün geldiğimiz noktada, siyasette, ekonomide ve toplumsal yaşamda güven
unsurunun zayıflaması, pahalılık, işsizlik, hukuksuzluk ve yoksulluk olarak geri
dönmektedir.
Bazı Avrupa başkentlerinde Başbakan’ın ve Bakanların Cumhurbaşkanı ile görüşmeye
bisikletiyle gidip geldiğini okuyunca aklıma bizimkiler geldi. Bizimkiler böyle görüşmeye
bir koruma ordusuyla gidiyor. Neredeyse, uçaklar ve tanklar da eşlik edecek.
Unutulmaması gerekir ki, halkı, korku ve baskı hukukuyla yönetmeye çalışan yöneticiler
ülkelerinin kalkınmasını sağlayamazlar.