Dün, Manisa'nın Soma ilçesinde yaşanan maden faciasının üzerinden tam 10 yıl geçti. Ancak acı ve hüzün hala taze. 301 masum işçinin hayatını kaybettiği bu trajik olay, Türkiye'nin madencilik sektöründeki göz ardı edilen gerçeklerini bir kez daha gözler önüne serdi.10 yıl önce, Soma'da yaşanan facianın ardından adalet arayışı başladı. Ancak, bu adalet arayışı da bir o kadar acı dolu ve yavaş ilerledi. İlk duruşmalar, tutuklu sanıkların can güvenliği gerekçesiyle ertelendi. Ardından, sorumlulukları reddeden sanıklar ve denetimsizlik iddialarıyla dolu bir dava süreci yaşandı.
Sonunda, birkaç yönetici hapis cezasına çarptırıldı, ancak pek çok sanık beraat etti. Adaletin tam olarak sağlanamadığı bir dava sürecinin ardından, hala birçok soru işareti ve adaletsizlik var. Bu facia, sadece bir iş kazası değil, aynı zamanda sistemik bir sorunun da simgesi. Tehlikeli çalışma koşulları, denetimsizlik ve ihmaller, masum insanların hayatını kaybetmesine neden oldu. Üstelik, bu sorunlar yıllardır gündeme getirilmiş olmasına rağmen çözüme kavuşturulamadı.
Soma'da yaşanan bu trajedi, sadece bir bölgenin değil, tüm ülkenin vicdanını sızlatmalıdır. Unutulan adalet, unutulan insanlar ve unutulan derslerle dolu bir dava süreci, gelecek için önemli bir uyarı niteliği taşıyor. Bugün, Soma'da hayatını kaybedenleri anmak ve onların adaletini sağlamak için bir kez daha bir araya gelmeliyiz. Ancak bu, sadece bir anma değil, aynı zamanda bir ders alma ve değişim çağrısı olmalıdır. Tehlikeli çalışma koşullarına son vermek, denetimi sağlamak ve insan hayatını her şeyin üzerinde tutmak için birlikte hareket etmeliyiz.
Unutmayalım, adalet gecikirse de, bir gün mutlaka tecelli eder. Ancak, bu tecelli için bizlerin de adaletin peşinden koşmamız ve değişim için çaba göstermemiz gerekiyor.