“İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN”

  Adana Baro Başkanlığı, 19-22 Aralık 2000 tarihinde ülke çapındaki 20 ayrı cezaevinde düzenlenen, 2’si asker 30’u tutuklu 32 kişinin öldüğü, 237 tutuklu insanın yaralandığı, üç gün süreyle devam eden sözde Hayata Dönüş Operasyonun 19.yılında yazılı açıklamada bulundu.   “2000 yılı sonbaharında ağırlaşan cezaevi koşullarını, tecridi, koğuş sistemi yerine getirilmek istenen F Tipi cezaevi uygulamasına karşı çıkan mahkumların ve tutukluların başlattığı açlık grevi ve ölüm oruçları nedeniyle Türkiye, 19 Aralık 2000 sabahına, 20 ayrı cezaevine yönelik bir operasyonla uyandı.   Devletin sanki hapishanelerde kontrolünün kalmadığı algısı da oluşturularak, özel hazırlanmış planlar ve taktikler ile "Ölüm oruçlarını engellemek adına 20 ayrı cezaevinde düzenlenen operasyonlarda, 2’si asker 30’u tutuklu 32 kişi öldü, 237 tutuklu yaralandı.   Çok miktarda gaz bombası, yanıcı madde ve tahrip gücü yüksek uzun namlulu yüksek enerjili silahlar kullanılarak, Türkiye'nin imzaladığı sözleşmelere göre özgürlüğünden yoksun bırakılmış herkese insan haklarına saygı çerçevesinde davranılma yükümlülüğünü, yaşam hakkı ve işkence yasağının da ihlal edildiği, adı hayata dönüş olsa da yargılamalar sırasında Jandarma Genel Komutanlığından gelen cevabi yazıya göre gerçekte "Tufan Planı" olan, devletin ve siyasi iktidarın tam bir uyum içerisinde gerçekleştirdiği bu kara leke, utanç gününü bugün bir kez kınıyoruz.   Müdahaleden sonra açılan 10 kadar davadan ikisi mahkûmların aleyhine sonuçlandı. Dördü zamanaşımına uğratılarak bitti; tutuklular ve jandarmaların birlikte yargılandığı bazı davalar ise karşılıklı beraatla sonuçlandı. Elde 10 yıl sonra açılabilen "Bayrampaşa" ve yedi yıldır devam eden "Ümraniye" davaları kaldı. Operasyonlar sürerken dönemin Adalet Bakanı H. Sami Türk şöyle diyordu; “yarından sonra artık her şey farklı olacak. ”Bugün artık her şey farklı mı? Bu soruya bir çırpıda evet demek pek mümkün değil.   Bugün artık yüzyıllar evvel Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye nasihatlarında yer alan ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ şiarının her zaman ön planda tutulması zorunludur.”