“Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde!”
Bazen bir mısra, bir dünya kitabı anlatır.
Bazense bir kitap iki satır şiir etmez!
Adana büyükşehir,
yıllardan bu yana
acı bir durum ancak geriye doğru gidiyor.
Bir türlü yol alamıyor.
Rütbei aklı eserinde görülen
birileri de çıkmıyor açıkçası.
Acı ama gerçek dedik ya…
Her şey yarım bu şehirde.
Tam bir şeyler bulmak zor.
Dünya kadar borç batağında…
“Ben bu şehri çok seviyorum
Adana sevdalısıyım” diyenler, var şüphesiz.
Ancak onların da ellerinden bir şey gelmiyor.
Şehir sevdası o şehri yüceltir.
Kayseri’ye, Gaziantep’e bir bakın isterseniz.
Her gelen bir iz bırakmış.
Biz de ise her gelen gittiğinde
bir iz bırakıyor!
Hem de çok kötü izler…
Ne desek boş, ne yazılsa da..
Bu şehrin ilerisi için
ne yapılabilir, kimse bilmiyor.
Yol haritası nedir?
Şu karamsarlıktan nasıl kurtulacağız?
Şehrin dinamiklerini nasıl harekete geçireceğiz?
Nasıl bir kalkınma modeli uygulayıp
bu şehri yeniden ayağa kaldıracağız?
İki projeyle de işler bitmez ki…
Sürdürülebilirlikle elele yol alınır.
Ancak o da zor.
Neyse…
“Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
İklim değişir, Akdeniz olur
Gülümse…
Tut ki karnım acıktı
Anneme küstüm
Tüm şehir bana küstü
Bir kedim bile yok anlıyor musun
Hadi gülümse…”