Dün öğrencilerimiz karne aldı. Yorucu bir eğitim-öğretim döneminde çocuklarımız kısa bir süreliğine de olsa, dinlenme, yorgunluk atma fırsatı bulacaklar. Milli Eğitim Bakanlığımız, bana göre doğru bir karar alarak, yarı yıl tatilinde, öğrencilere ödev verilmemesini kararlaştırdı. Bunun yerine çocuklarımızı, sanat, spor vb. gibi faaliyetlere yönlendirilmesi çağrısında bulundu.
Günümüz şartlarında öğrencilerimiz ne yazık ki birbirleriyle yarıştırılır hale getirildiler. Yok şu sınav, yok bu sınav… Neredeyse, küçük bedenlerinin kaldıramayacağı yüklerle karşı karşıya kaldılar. Kuşkusuz ki, eğitim, toplumumuzun ve ülkemizin geleceği açısından su götürmez bir gerçektir. Nitelikli yetişen çocuklarımız, gençlerimiz, milletimizi, ülkemizi daha ileri seviyelere taşıyacaktır. Bunu kimse tartışamaz.
Ama şu gerçeği de unutmamalıyız. Çocuklarımızı, gençlerimizi, eğitim-öğretim hayatlarına daha çok yeteneklerine göre yetiştirmeliyiz. Buna da daha ilkokuldan, hatta anaokulundan itibaren iyice gözlemleyerek başlamalıyız. Bizim toplumumuzda üzülerek söylemek gerekirse, anne babalar, çocuklarını kendi istedikleri mesleğe yönlendirmeye çalışıyorlar. Yani çocuğunu mühendis, doktor, avukat görmek istiyorsa, buna zorluyor. İşte en büyük yanlışımız bu. Oysa, mühendis olması istenen çocuk, güzel sanatlara yatkındır veya başka bir alanda daha başarılı olacaktır.
Benim buradan çağrım, ailelerin özellikle bu noktaya çok dikkat etmeleridir. Çünkü çevremde, anne baba istedi diye mühendis olan, mimar olan, hekim vb. o kadar çok tanıdığım var ki, ama hekimlik yerine başka alanlarda uğraşıyor. Bunca emeğe ve zamana yazık değil mi?