Okulda öğretmene, hastanede doktora, sağlık çalışanına şiddet devam ediyor. İstanbul’da kısa bir süre önce özel bir lisenin müdürü, disiplinsizliği nedeniyle 5 ay önce okuldan atılan eski öğrencisi tarafından odasından vurularak öldürüldü. Bu öğrencinin daha önce de başka okullardan aynı gerekçelerle sürgün edildiği ileri sürülüyor.
Oysa bizim geleneklerimizde öğretmenlik kutsal bir meslektir. Öğretmene sevgi ve saygı esastır. Büyüklerimiz, hayatta olan öğretmenlerini gördüğü takdirde, hala küçük bir öğrenci gibi ceketi düğmeler, büyük saygı gösterirler. Olması gereken de budur.
Peki neler oluyor böyle bizlere. Daha 15-16 yaşındaki ergenler, suça karışıyor, boylarından büyük işlere kalkışıyorlar. Madde, uyuşturucu gibi kötü ve geri dönüşü oldukça zor olan alışkanlıklar ediniyorlar. İstanbul’da bir öğretmenimizin öldürülmesi gibi silah dahi ediniyorlar.
Tüm bunların önüne geçebilmek için tartışmasız eğitim en başta geliyor. Ama, ailelere de büyük sorumluluk ve görevler düşmüyor mu? Bizler acaba çocuklarımızı ne kadar değer yargılarımıza göre yetiştiriyoruz. Onların kimlerle kalkıp kimlerle oturduğunu takip ediyoruz. Demem o ki, arkadaş ortamı çok önemli. Hani, “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” diye, çok doğru bir laf var ya, bizler çocuklarımızın arkadaşlarına dikkat etmeliyiz. Okul ve ev ortamı ne kadar önemliyse bir o kadar da arkadaş ortamı da önemli. Çocuklarımız iyi arkadaşlar sayesinde kötü ortamlardan uzak kalacaklardır. Unutmamamız gereken asıl nokta budur.