Gün geçmiyor ki, televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında akıllara durgunluk veren şiddet olaylarına rastlamayalım. Kadın cinayetleri, alabildiğine devam ediyor. Kadınlar, çocuklar şiddete, tacize maruz kalıyor. Gencecik insanlar silahlı, bıçaklı saldırılara uğruyorlar.
“Bu kadarı da olmaz” dedirten olaylara tanıklık ediyoruz.
Bakın daha bir iki gün önce, bir taksicinin “üşemesin” diye, aracına aldığı kişi tarafından silahla öldürülmesi.
Cani silahını sıktıktan sonra “herkese güvenmeyeceksin” diyor!..
Bir başkası cinayetten cezaevinde yatıyor, gönderildiği açık cezaevinden izinli çıkıyor, başka birini daha öldürüyor.
Evet, sahiden bizler kimseye güvenemeyecek miyiz?
Nereye gidiyoruz, nereye koşuyoruz böyle…
İnsanlar yolda yürürken bile tedirgin, huzursuz.
Karşıdan gelen insanların yüzüne bakmaktan bile korkar olduk.
Çünkü bu güzelim ülkemizde, ne kadar “niye yan baktın” cinayeti yaşandı.
Önüne gelen silahlanıyor.
Nereden gelir bu silahlar, insanlar nasıl bu kadar kolay silah edinebilirler.
Artık her gün bir vahşet haberine dayanacak hal kalmadı.
Bireysel silahlanmanın önüne mutlaka ama mutlaka geçmeliyiz.
Gerekirse ruhsatlı silahlanma da zorlaştırılmalıdır.
Her önüne gelene silah verilmemelidir.
Kadınlarımız, çocuklarımız yani insanlarımız yaşadıkları şehrin sokaklarında, caddelerinde, mahallelerinde huzur ve güven içinde yürüyebilmelidir.
Cinayet, şiddet, tecavüz vakalarında cezalar caydırıcı hale getirilmelidir. Cinayet zanlısı giyiyor takım elbisesini, takıyor kıravatını, yargıç karşısında dört büklüm “pişmanım” diyor, “ağır tahrike uğradım” diyor, alıyor iyi hal indirimi.