Sosyal medya günümüzde oldukça etkili bir mecraya dönüştü. Dünya’nın neresinde olursa olsun insanlar birbirini tanımasa da, sosyal medya üzerinden iletişim kuruyor, etkileşimde bulunabiliyor.
İşte buna bir örnek…
Biliyorsunuz ülkemizde, gıda fiyatları aldı başını gidiyor. Fiyatların önüne bir türlü geçilemiyor. Semt pazarlarında dahi meyveye sebzeye ulaşmak özellikle de dar gelirli vatandaşlar için oldukça zor bir hale geldi.
Hele dışarda ailenizle ya da bir arkadaşınızla yemek yemek isterseniz vay halinize.
Öyle Bodrum’daki lüks mekanlardan bahsetmeye de gerek yok.
Normal bir işletmede dahi fiyatlar adeta el yakıyor. İşte gıda fiyatlarındaki bu artış sosyal medya kullanıcılarını da harekete geçirdi. Sosyal medya hesaplarından paylaşım yapan bir yığın insan, 20-21 Nisan günleri arasında cafe ve lokantalara gitmeme yönünde boykot çağrısı yapmaya başladılar.
Elbette en doğal en demokratik haklarıdır. İnsanlar yasaların öngördüğü şekilde protesto haklarını kullanacaklar. Buna kimsenin diyeceği bir şey olamaz.
Ama öbür tarafta bizim ülkemizde sadece gıda fiyatları el yakmıyor ki…
İğneden ipliğe her şey almış başını gidiyor.
Eğer, ortalama bir lokanta işletmecisi, etin kilosunu, meyveyi sebzeyi fahiş fiyatla alıyorsa, buna işletme giderlerini de ekleyerek müşterisine öyle verecektir. Hemen belirtmekte fayda var ki, burada işletmecilerin savunuculuğunu yaptığımız düşünülmesin.
Asıl mesele, gıda enflasyonun önüne geçmektir. Tarımı, hayvancılığı desteklemektir. Üreticinin girdi maliyetlerini düşüremezsek, karnımızı doyuracağımız, eşimizle dostumuzla bir mekanda yiyeceğimiz ürünleri daha ucuza üretebilelim.
Yoksa birkaç gün bu mekanlara gitmemek sorunu kökünden çözmeyecektir.