Merhaba bugünkü yazıma son zamanlarda maddi sıkıntılar yüzünden artık psikolojileri bozulan insanların, en yakınlarından; eşlerine yaptıkları bazı hatalar ve bu hataların hukuki sonuçlarından bahsedeceğim…
En başta en sevdiklerini üzermiş insanoğlu, “böyle sevgi olmaz olsun” dedirtecek seviyede olan zina ve aldatma konusu ile hukuki süreçleri maalesef can yakıcı seviyededir.
Hukuk sistemimizde zina ile aldatma birbirinden çok farklı kavramlar olarak karışımıza çıkmaktadır. İlk olarak kuracağım özet cümle “Her aldatma zina değildir; fakat her zina bir aldatmadır”. Zina 1996 yılında erkekler, 1998 yılında kadınlar açısından Anayasa Mahkemesi kararı ile Türk Ceza Kanunu’ndan kaldırılmıştır. Yalnızca Türk Medeni Kanunu’nda özel boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Kanunda da; ispatlanması halinde kusursuz veya daha az kusurlu tarafın; maddi tazminat, manevi tazminat alacağı, mal paylaşımında oran değişikliği gibi zina eden açısından ağır sorumluluklar yükler.
Zina hukuk sistemimizde nisbi, özel düzenleme ile özel boşanma sebeplerinde yer alır. Zinanın varlığının ispat açısından belirli kriterleri vardır ve deliller çok önemlidir. Örneğin zinanın varlığı, eğer zina eden kadın ise; kadının, çocuk sahibi olamayan eşine rağmen hamile kalması veya eğer zina eden erkek ise; eşinden başka bir kadından çocuğunun olması gibi sebeplerle ispatlanabilirken; aldatma yalnızca eşinden başka biri ile cinsel içerikli mesajlar bile aldatma dolayısıyla boşanma da kusur tespitinde yeterlidir.
Aldatma; hukuk sistemimizde mutlak boşanma sebeplerindendir. Aldatmanın varlığı halinde tarafın SADAKAT yükümlüğünün ihlal etmesi sebebiyle boşanma kararı verilebilir…
Bir de unutmamak lazım zinayı öğrendikten 6 ay içinde veya öğrendiği zaman zina üzerinden 5 yıl geçmişse; dava yoluna başvurulmaması halinde kusursuz taraf, zina edeni affetmiş sayılır ve zina dolayısıyla dava hakkı düşer.
“Eğer kirli bir ırmağı içine alıyorsan, bozulmadan kalabilmen için deniz olmalısın…”
Dostoyevski.