Yine yüreklerimize kor ateşler düşmeye başladı. Hala dün gibi…
İki yıl önce yine böyle sıcak bir Temmuz ayında, Adana’da, Antalya’da, İzmir’de, Hatay’da ve daha birçok bölgede sanki elbirliği etmişçesine orman yangınları çıkmıştı. Günlerce süren yangınlarında, bize hayat veren yeşil örtülerimiz küle dönmüş, ciğerlerimiz yanmıştı.
Ülkemiz şu günlerde en sıcak günlerini yaşıyor. Adana’da dün de bugün de hava sıcaklığı had safhaya ulaştı.
Hava sıcaklığının yanısıra, orman yangınları da başladı. Kozan’da, Aladağ’da derken, Sarıçam’da da ormanlarımız yandı. Sarıçam’da çıkan yangında 15 hektarlık alan zarar gördü. İzmir’de çıkan orman yangınında, bir itfaiye eri şehit oldu.
Hepimiz biliyoruz ki, ormanlarımız insan elinden kaynaklı yangınlar sonucu yanıyor. Bakın, Adana’daki orman yangının anız yakılması sonucu çıktığı söyleniyor.
Nedir bu anız yakma alışkanlığı!..
Çiftçimiz tarlasındaki anızı yakarak, kendi geleceğini de yakmış oluyor. Toprağını yok ediyor, üstündeki canlıları yok ediyor. Bununla da kalınmıyor, ormanlarımız yanıyor. Ormanlarımızla birlikte bizler de yanıyoruz.
Dediğim gibi, ormanlarımız genellikle insan kaynaklı yanıyor. Piknikte attığımız bir cam parçası, aşırı sıcakların da etkisiyle bir kibrite, bir çakmağa, bir benzine dönüşüp, yeşil örtümüzü küle dönüştürmeye yetiyor da artıyor bile… Orman yangını mevsimi başladığı için şimdi ormanlara giriş çıkış yasak. Yerinde bir karar.
Ormanlarımız artık bizlerden kaynaklı nedenlerden dolayı yanmasın. Orman vatandır, unutmayalım.