Verginin tabana yayılmadığı; yani az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmadığı, başka bir ifade ile dolaylı vergilerin toplam vergi içerisindeki payının % 65 ve dolaysız vergilerin % 35 oranında olduğu ülkemizde vergi adaletinden bahsetmek mümkün değildir.
Diğer bir konu da vergicilikte kümesteki kazların yolunması tercih edilerek kayıt dışında olan mükelleflerden vergi alınamaması vergiciliğin yetersizliğini göstermektedir. Halbuki vergileme ilkelerinin birincisi verginin kanuniliği, ikincisi de adil olmasıdır. Ülkemizdeki vergi almanın en kolay yolu vergi oranlarını artırarak daha fazla vergi tahsil edileceğinin düşünülmesidir. Verginin tabana yayılması yerine vergi oranlarının sürekli
artırılması kayıt içerisindeki mükelleflerin vergiden kaçınmayı tercih etmelerine sebep olmaktadır. Günümüz çağdaş toplumlarının vergicilik anlayışı, ekonomik, sosyal ve politik anlayışların, teknolojide meydana gelen değişikliklerin, ekonomi bilimindeki olağanüstü hamlelerin ve çağdaş özlemlerin etkisinde yeni bir yörüngeye girerken, Türkiye bu değişimden yeterince payını alamamış görünmektedir. Türk vergi sisteminin ekonomik gelişme üzerindeki etkilerinin bir türlü özlenen seviyeye çıkarılamaması, vergi potansiyelinden yararlanma oranının düşüklüğü ve kalkınmanın
hizmetinde etkin bir araç olarak kullanılmaması en çok yakınılan konular arasında gözükmektedir. Vergi, kendi başına bir amaç olarak değil, diğer ekonomi ve sosyal politikaların oluşumunda bir araç olarak görülmelidir. Vergi politikalarının hızlı, adil ve dengeli kalkınma hamlelerinde etkin bir araç olarak kullanılmaları gerçeğini hiç kimse yadsımamaktadır. Sürekli olarak dolaylı vergilerin yükseltilmesi, vergi adaletsizliğini de
beraberinde getirmektedir. Modern vergi sisteminde vergicilik anlayışının üç temel fonksiyonu birlikte yerine getirmesi beklenmektedir. Bunlardan birincisi, vergi sisteminin devlete normal hizmetlerin yanında ekonomik gelişme için gerekli olan maddi olanakları sağlamasıdır. İkinci olarak, vergi yükünü vatandaşlar arasında adil dağıtmakla kalmayıp, vergi sisteminin toplumda gelir ve servet dağılışlarındaki adaletsizlikleri giderici yönde
yardımcı ve etkili olması beklenir. Son olarak da, vergilerin ekonomik hayat üzerindeki olumsuz etkilerini, kaçınılması mümkün olmayan en alt seviyelerde sınırlaması sağlanmalıdır.Tüm bu gelişmeleri ve hedefleri göz önüne aldığımızda Türkiye’de bir vergi sisteminden çok bir vergi sistemsizliğinin yaşandığını görürüz. Halkın üzerindeki vergi yükü, devletten beklenen hizmetlerin artışı ve kalkınma seviyesine paralel bir gelişme
göstermemektedir. Bu haksız ve adaletsiz durum vergiye karşı olan direnci artırmaktadır. Politik baskılara direnemeyen hükümetler, konu üzerinde uzun vadeli politikalar belirleme şansını kaybetmektedir. Türk vergi sisteminde ciddi sorunlara kaynaklık eden bir diğer neden de Türk Vergi İdaresidir. Bu kurumun yazboz tahtasına dönmesi, Türk Vergi Sistemindeki kimi yenilik ve değişmelere karşı köklü değişimlere uğramaması, idarenin ekonomi ve mali yapı ile bütünleşmesine engel olmakta ve var olan yapı çağdaş olmaktan uzak kalmaktadır. Bütün bu sorunlar sistemi verimsizleştirir ve etkinliğini azaltırken, Türkiye’deki hantal ve adaletsiz vergicilik anlayışının ne denli hızlı değiştirilmesi gerektiğini ortaya
koymaktadır. Aksi takdirde, kayıt dışı ekonomi ya da suç ekonomisinin boyutları genişleyerek, adeta gizli olarak tercih edilen bir sistem halini alacaktır.