Namık Kemal BİÇER
Köşe Yazarı
Namık Kemal BİÇER
 

Selahattin Demirtaş Özgür Olursa Ne Yapar?

  PKK silah bıraktı. Abdullah Öcalan yeniden aktör. Peki Selahattin Demirtaş özgür olursa ne yapar? Yine muhalif kalır mı, yoksa “Apo ne derse o mu olur?” Bu soru sadece Demirtaş’ı değil, Türkiye’nin geleceğini, barışı ve demokrasiyi ilgilendiren büyük bir meseleye işaret ediyor.   Demirtaş: Bir Liderden Fazlası   Selahattin Demirtaş, klasik anlamda bir siyasi figür olmanın çok ötesinde, Türkiye’de “özgür siyaset”in somutlaşmış bir simgesidir. Cezaevinden yazdığı kitaplar, yaptığı açıklamalar ve çizdiği siyasal profil, onu HDP çizgisinin içine sıkışan bir aktör olmaktan çıkardı; bir duruşa, bir paradigmaya dönüştürdü.   Halkların Demokratik Partisi’ni “Kürt partisi” olmaktan çıkarıp tüm Türkiye’nin partisi hâline getirmeye çalıştı. Bu yönüyle sadece bir siyasi figür değil, aynı zamanda toplumun demokratikleşme arzusunun sesi oldu.   Peki Apo  tutsak Ada dan yönetirse  Ne Olur?   PKK silah bırakıyor ve Abdullah Öcalan, çözüm sürecinin bir aktörü olarak yeniden sahneye çıkıyor. Bu durumda soru şudur: Demirtaş, Öcalan’ın gölgesinde mi kalır, yoksa kendi yolunda mı yürür?   Bu noktada üç temel dinamik belirleyici olacaktır:   1. Bireyleşme: Demirtaş’ın Kendi Siyasal Öznelliği   Selahattin Demirtaş, cezaevine girdiği günden beri yalnızca özgürlük değil, aynı zamanda özgür düşünce talep etti. Öcalan gibi güçlü bir figürün varlığına rağmen, onun tüm açıklamalarında “kendi aklıyla düşünen, gerektiğinde eleştiren, gerektiğinde aykırı duran” bir lider duruşu vardı.   Örneğin, “tek adam rejimine karşıyım” derken yalnızca Erdoğan’a değil, aslında her türlü tekleşmeye karşı mesaj veriyordu. Öcalan’a duyduğu saygıya rağmen, ona körü körüne bağlanmayacağını defalarca ima etti.   Bu tutum, bir siyasetçinin “lideri dinlerim ama kendi kararımı veririm” diyebileceğini gösteren ender örneklerden biridir.   2. Toplumsal Zemin: Yeni Kuşak Kürt Gençliği   Artık 20’li yaşlarda olan Kürt gençliği, 1990’ların dağ jargonuyla değil, şehirli, eğitimli, dijital dünyayla büyümüş bir kültürle şekilleniyor. Bu kuşak için kimlik mücadelesi hâlâ önemli, ancak artık şiddetten uzak, demokratik ve özgürlükçü yollar daha değerli.   Bu kuşak, “ne devletin vesayeti ne dağın vesayeti” diyor. Demirtaş ise onların bu taleplerini karşılayabilecek belki de tek siyasal figür.   Yani Demirtaş sadece bir kişi değil, yeni kuşağın umut sembolü.   3. Öcalan’ın Rolü: Aktör mü, Otorite mi?   Burada Öcalan’ın dönüşü nasıl gerçekleştiği çok belirleyici olacak. • Eğer Öcalan sembolik bir lider olursa, Demirtaş onunla birlikte ama bağımsız yürür. • Eğer stratejik akıl olarak sürece katkı sunarsa, Demirtaş onun fikirlerini tartışır ama eleştirel mesafesini korur. • Ancak Öcalan yeniden mutlak otorite hâline gelirse, Demirtaş buna karşı durmak zorunda kalır. Çünkü artık bir halkın değil, özgürlük fikrinin temsilcisi konumundadır.     Felsefi Bir Yaklaşım: Hakikat mi, Sadakat mi?   Burada temel soru şudur: Demirtaş ilkelerine mi sadık kalır, lidere mi?   Felsefi açıdan bu, klasik bir ikilemdir. Sadakat, kolektif hareketlerde güç verir ama hakikat arayışı olmadan sadakat, itaat üretir. Demirtaş’ın bugüne kadar olan tutumu ise “önce hakikat, sonra sadakat” şeklindedir.   Bu yüzden Öcalan bir söz söylediğinde, Demirtaş onun ne dediğine değil, neden dediğine ve doğru olup olmadığına bakacaktır. Bu ise, onu özgür birey yapan şeydir.   Sonuç: Yine Muhalif Olur mu?   Evet, eğer özgür kalırsa Selahattin Demirtaş yine muhalif olur. Ama bu muhalefet bir kişiye, bir kuruma ya da bir yapıya karşı değil; haksızlığa, baskıya, tekçiliğe karşı bir muhalefet olur. Ve bu muhalefet bazen devlete, bazen partiye, bazen de Öcalan’a olabilir. Çünkü Demirtaş artık sadece HDP’nin değil, etik siyaset arayan herkesin vicdanıdır.   Ve En Kritik Soru:   Yoksa süreci belirleyenler, Demirtaş’ın karakterini ve bağımsız duruşunu çok iyi analiz ettikleri için, onu bir süre daha tutsak mı tutmak istiyorlar?   Zira bugün itibariyle PYD çizgisinin bile Demirtaş’a mesafeli durduğu açık; adeta “bir ipte iki akil yürümez” demeye getiriyorlar.   O hâlde soru şu: Türkiye’nin geleceğini tayin edecek olan şey; barış masasındaki aktörler mi, yoksa masaya davet edilmeyen gerçek akıllar mı olacak?   Bu yazı, yalnızca bir siyasi figürü değil, onun etrafında örülen hakikat, sadakat ve özgürlük mücadelesini anlamaya çalıştı. Çünkü Selahattin Demirtaş meselesi, artık cezaevinde tutulan bir kişiden ibaret değil. O, bu topraklarda hâlâ “düşünen bir insanın” özgür olmasının tehlikeli sayıldığı bir düzene dair aynadır.   Demirtaş, yalnızca “kimin tarafındasın?” sorusuyla sınanamaz. Asıl mesele şudur: Ne pahasına olursa olsun kendi aklıyla yürümeye kararlı biri, bu coğrafyada ne kadar yaşatılır?   Eğer bir ülke, kendi içinden çıkan özgür vicdanlara değil; yalnızca biat edenlere yaşam alanı tanıyorsa, mesele artık yalnız Demirtaş’ın özgürlüğü değil, hepimizin özgürlük sınavıdır.     Son söz    “Bazen bir kişi susturulur, çünkü milyonlar konuşmasın istenir. Ama unutmayın, gerçek akıllar susturulmaz… sadece bekletilir.”
Ekleme Tarihi: 14 July 2025 - Monday

Selahattin Demirtaş Özgür Olursa Ne Yapar?

 
PKK silah bıraktı. Abdullah Öcalan yeniden aktör. Peki Selahattin Demirtaş özgür olursa ne yapar? Yine muhalif kalır mı, yoksa “Apo ne derse o mu olur?” Bu soru sadece Demirtaş’ı değil, Türkiye’nin geleceğini, barışı ve demokrasiyi ilgilendiren büyük bir meseleye işaret ediyor.
 
Demirtaş: Bir Liderden Fazlası
 
Selahattin Demirtaş, klasik anlamda bir siyasi figür olmanın çok ötesinde, Türkiye’de “özgür siyaset”in somutlaşmış bir simgesidir. Cezaevinden yazdığı kitaplar, yaptığı açıklamalar ve çizdiği siyasal profil, onu HDP çizgisinin içine sıkışan bir aktör olmaktan çıkardı; bir duruşa, bir paradigmaya dönüştürdü.
 
Halkların Demokratik Partisi’ni “Kürt partisi” olmaktan çıkarıp tüm Türkiye’nin partisi hâline getirmeye çalıştı. Bu yönüyle sadece bir siyasi figür değil, aynı zamanda toplumun demokratikleşme arzusunun sesi oldu.
 
Peki Apo  tutsak Ada dan yönetirse  Ne Olur?
 
PKK silah bırakıyor ve Abdullah Öcalan, çözüm sürecinin bir aktörü olarak yeniden sahneye çıkıyor. Bu durumda soru şudur:
Demirtaş, Öcalan’ın gölgesinde mi kalır, yoksa kendi yolunda mı yürür?
 
Bu noktada üç temel dinamik belirleyici olacaktır:
 
1. Bireyleşme: Demirtaş’ın Kendi Siyasal Öznelliği
 
Selahattin Demirtaş, cezaevine girdiği günden beri yalnızca özgürlük değil, aynı zamanda özgür düşünce talep etti. Öcalan gibi güçlü bir figürün varlığına rağmen, onun tüm açıklamalarında “kendi aklıyla düşünen, gerektiğinde eleştiren, gerektiğinde aykırı duran” bir lider duruşu vardı.
 
Örneğin, “tek adam rejimine karşıyım” derken yalnızca Erdoğan’a değil, aslında her türlü tekleşmeye karşı mesaj veriyordu. Öcalan’a duyduğu saygıya rağmen, ona körü körüne bağlanmayacağını defalarca ima etti.
 
Bu tutum, bir siyasetçinin “lideri dinlerim ama kendi kararımı veririm” diyebileceğini gösteren ender örneklerden biridir.
 
2. Toplumsal Zemin: Yeni Kuşak Kürt Gençliği
 
Artık 20’li yaşlarda olan Kürt gençliği, 1990’ların dağ jargonuyla değil, şehirli, eğitimli, dijital dünyayla büyümüş bir kültürle şekilleniyor. Bu kuşak için kimlik mücadelesi hâlâ önemli, ancak artık şiddetten uzak, demokratik ve özgürlükçü yollar daha değerli.
 
Bu kuşak, “ne devletin vesayeti ne dağın vesayeti” diyor. Demirtaş ise onların bu taleplerini karşılayabilecek belki de tek siyasal figür.
 
Yani Demirtaş sadece bir kişi değil, yeni kuşağın umut sembolü.
 
3. Öcalan’ın Rolü: Aktör mü, Otorite mi?
 
Burada Öcalan’ın dönüşü nasıl gerçekleştiği çok belirleyici olacak.
• Eğer Öcalan sembolik bir lider olursa, Demirtaş onunla birlikte ama bağımsız yürür.
• Eğer stratejik akıl olarak sürece katkı sunarsa, Demirtaş onun fikirlerini tartışır ama eleştirel mesafesini korur.
• Ancak Öcalan yeniden mutlak otorite hâline gelirse, Demirtaş buna karşı durmak zorunda kalır. Çünkü artık bir halkın değil, özgürlük fikrinin temsilcisi konumundadır.
 
 
Felsefi Bir Yaklaşım: Hakikat mi, Sadakat mi?
 
Burada temel soru şudur: Demirtaş ilkelerine mi sadık kalır, lidere mi?
 
Felsefi açıdan bu, klasik bir ikilemdir. Sadakat, kolektif hareketlerde güç verir ama hakikat arayışı olmadan sadakat, itaat üretir. Demirtaş’ın bugüne kadar olan tutumu ise “önce hakikat, sonra sadakat” şeklindedir.
 
Bu yüzden Öcalan bir söz söylediğinde, Demirtaş onun ne dediğine değil, neden dediğine ve doğru olup olmadığına bakacaktır. Bu ise, onu özgür birey yapan şeydir.
 
Sonuç: Yine Muhalif Olur mu?
 
Evet, eğer özgür kalırsa Selahattin Demirtaş yine muhalif olur. Ama bu muhalefet bir kişiye, bir kuruma ya da bir yapıya karşı değil; haksızlığa, baskıya, tekçiliğe karşı bir muhalefet olur.
Ve bu muhalefet bazen devlete, bazen partiye, bazen de Öcalan’a olabilir. Çünkü Demirtaş artık sadece HDP’nin değil, etik siyaset arayan herkesin vicdanıdır.
 
Ve En Kritik Soru:
 
Yoksa süreci belirleyenler, Demirtaş’ın karakterini ve bağımsız duruşunu çok iyi analiz ettikleri için, onu bir süre daha tutsak mı tutmak istiyorlar?
 
Zira bugün itibariyle PYD çizgisinin bile Demirtaş’a mesafeli durduğu açık; adeta “bir ipte iki akil yürümez” demeye getiriyorlar.
 
O hâlde soru şu:
Türkiye’nin geleceğini tayin edecek olan şey; barış masasındaki aktörler mi, yoksa masaya davet edilmeyen gerçek akıllar mı olacak?
 
Bu yazı, yalnızca bir siyasi figürü değil, onun etrafında örülen hakikat, sadakat ve özgürlük mücadelesini anlamaya çalıştı. Çünkü Selahattin Demirtaş meselesi, artık cezaevinde tutulan bir kişiden ibaret değil.
O, bu topraklarda hâlâ “düşünen bir insanın” özgür olmasının tehlikeli sayıldığı bir düzene dair aynadır.
 
Demirtaş, yalnızca “kimin tarafındasın?” sorusuyla sınanamaz. Asıl mesele şudur:
Ne pahasına olursa olsun kendi aklıyla yürümeye kararlı biri, bu coğrafyada ne kadar yaşatılır?
 
Eğer bir ülke, kendi içinden çıkan özgür vicdanlara değil; yalnızca biat edenlere yaşam alanı tanıyorsa, mesele artık yalnız Demirtaş’ın özgürlüğü değil, hepimizin özgürlük sınavıdır.
 
 
Son söz 
 
“Bazen bir kişi susturulur, çünkü milyonlar konuşmasın istenir.
Ama unutmayın, gerçek akıllar susturulmaz… sadece bekletilir.”
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve egemengzt.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.